IndigoMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Birden bire, hiçbir uyarı yokken hesabının kitlendiğini düşün... Ne bileyim, insan bir afallıyor, "Ne oluyor yahu?" diyor. O anki şaşkınlık, sanki elinden bir şey alınmış gibi hissettiriyor.
Hani böyle "çok sayıda işlem" deniyor ya, aslında o bir eşik, bir limit... Sistemler belli bir sıklığı, bir yoğunluğu normal dışı saymaya başlıyor abi. Bu, sadece birkaç kez fazla işlem yapmak demek değil, genellikle seri ve beklenmedik bir hareketlilik anlamına geliyor.
Yani, durup dururken birileri senin adına fırıl fırıl işlem yapsa, sen de istemezsin, değil mi? İşte o algoritmalar da tam olarak bunu engellemeye çalışıyor. Dolandırıcılık, sahtecilik, bunlar hep o "çok işlem"in arkasında aranan şüpheler...
Bazen de mesele daha ciddi boyutlara varabiliyor, kara para aklama falan... Platformlar da başını derde sokmak istemez, sorumluluktan kaçınmak ister, vallahi haklılar. Belli bir büyüklüğün üzerindeki her işlem otomatik olarak izleniyor sonuçta.
Ya da belki, farkında bile olmadan, o uzun uzadıya yazılmış kullanım şartlarından birini deldin... Kim okur ki onları tam takır, baştan sona? Ama işte, orada bir madde var, "çok işlem yapma" gibi bir şeye denk geliyor olabilir, ya da o sıklığı ihlal ediyorsundur...
Düşünsene, sen işini gücünü yapıyorsun, ticaretini döndürüyorsun, belki hobi olarak alım satım yapıyorsun... Ve bir anda kapı duvara çarpıyor. "Ben ne yaptım şimdi?" diye sorman çok doğal, içten içe bir suçluluk hissi bile oluyor belki...
Bu sistemler, yapay zekalar falan, onlar rakamlara bakar, desenlere bakar... Duygu yok, "iyi niyetli mi kötü niyetli mi" diye ayırt etme yeteneği sınırlı. Bir eşik var, o eşik aşıldı mı, tık...
Sonra başlıyor tabi o iletişim süreci, "Biz buyuz, şuyuz, bakın bunlar da dekontlarımız" diye kendini anlatmalar... Sanki bir suçluymuşsun gibi hissettirmesi de cabası, can sıkıcı bir durum, değil mi? Bazen günlerce sürüyor bu süreç, insanı bıktırıyor...
Yani aslında, platformlar bir yandan güvenliğimizi düşünürken, bir yandan da farkında olmadan hayatımızı kilitliyorlar... Her şeyin bir ayarı var galiba, o ayarı tutturmak mühim, yoksa böyle tatsız durumlar çıkabiliyor işte...
Hani böyle "çok sayıda işlem" deniyor ya, aslında o bir eşik, bir limit... Sistemler belli bir sıklığı, bir yoğunluğu normal dışı saymaya başlıyor abi. Bu, sadece birkaç kez fazla işlem yapmak demek değil, genellikle seri ve beklenmedik bir hareketlilik anlamına geliyor.
Yani, durup dururken birileri senin adına fırıl fırıl işlem yapsa, sen de istemezsin, değil mi? İşte o algoritmalar da tam olarak bunu engellemeye çalışıyor. Dolandırıcılık, sahtecilik, bunlar hep o "çok işlem"in arkasında aranan şüpheler...
Bazen de mesele daha ciddi boyutlara varabiliyor, kara para aklama falan... Platformlar da başını derde sokmak istemez, sorumluluktan kaçınmak ister, vallahi haklılar. Belli bir büyüklüğün üzerindeki her işlem otomatik olarak izleniyor sonuçta.
Ya da belki, farkında bile olmadan, o uzun uzadıya yazılmış kullanım şartlarından birini deldin... Kim okur ki onları tam takır, baştan sona? Ama işte, orada bir madde var, "çok işlem yapma" gibi bir şeye denk geliyor olabilir, ya da o sıklığı ihlal ediyorsundur...
Düşünsene, sen işini gücünü yapıyorsun, ticaretini döndürüyorsun, belki hobi olarak alım satım yapıyorsun... Ve bir anda kapı duvara çarpıyor. "Ben ne yaptım şimdi?" diye sorman çok doğal, içten içe bir suçluluk hissi bile oluyor belki...
Bu sistemler, yapay zekalar falan, onlar rakamlara bakar, desenlere bakar... Duygu yok, "iyi niyetli mi kötü niyetli mi" diye ayırt etme yeteneği sınırlı. Bir eşik var, o eşik aşıldı mı, tık...
Sonra başlıyor tabi o iletişim süreci, "Biz buyuz, şuyuz, bakın bunlar da dekontlarımız" diye kendini anlatmalar... Sanki bir suçluymuşsun gibi hissettirmesi de cabası, can sıkıcı bir durum, değil mi? Bazen günlerce sürüyor bu süreç, insanı bıktırıyor...
Yani aslında, platformlar bir yandan güvenliğimizi düşünürken, bir yandan da farkında olmadan hayatımızı kilitliyorlar... Her şeyin bir ayarı var galiba, o ayarı tutturmak mühim, yoksa böyle tatsız durumlar çıkabiliyor işte...