CoralBrocade
Kayıtlı Kullanıcı
Bloke olan bir hesapta duran döviz mi? Vallahi billahi, insanın içini burkan, adeta boğazına düğümlenen bir yumru gibi o durum. Para var ama yok. Cüzdanında duran ama elini uzatamadığın, adını duyduğun ama yüzünü göremediğin o acımasız gerçeklik... Hukuken senin, fiilen devletin ya da bir mahkemenin iki dudağının arasında asılı kalmış bir meblağ.
Hadi diyelim bir şekilde, bir takım şüpheli işlemler ya da uluslararası yaptırımlar gereği, o çok güvendiğin banka hesabına, o "kutsal" SWIFT kodlarıyla gelen dövize bir 'blokaj' konuldu. İşin en acı kısmı ne biliyor musun? O an paranın kendisi değil, paraya olan erişimin, o mutlak kontrolünün yitirilmesi. Hesabında dolar duruyor, euro duruyor ama bir tıkla başka hesaba gönderemiyorsun, çekemiyorsun, harcayamıyorsun. Sanki bir hapishanede, parmaklıkların ardında duran ama sana ait olan bir şeye bakmak gibi... Ne işe yarar ki?
MASAK incelemesi mi dersin, savcılık kararı mı dersin, ihtiyati tedbir mi dersin, sermaye kontrolü mü... Yasal zemini ne olursa olsun, bir sabah uyandığında o dijital varlıkların beynindeki 'kilit' tuşuna basılmış gibi hissedersin. Düşünsene, piyasalar dalgalanıyor, senin dövizin eriyor, belki de değer kazanıyor ama sen o hareketliliğin tamamen dışındasın. Bir zamanlar senin olan varlıklar, artık tamamen pasif bir gözlem nesnesi... Tam bir kâbus.
Hele bir de blokaj süreci uzadıkça uzarsa... Abi ya, o dövizin değeri ne olur? Enflasyon sarmalında ülkenin parası erirken, senin bloke edilmiş dövizin de kendi döviz enflasyonuyla, fırsat maliyetiyle sessiz sedasız yok olup gitmez mi? Bir ara bankada duran dövizine tevkifat kesildiğini hayal et, senin haberin bile yok... Elinde olmadan, iraden dışında birileri senin varlığın üzerinde tasarrufta bulunuyor. Tam bir yetkisizlik hissi... O an anlarsın gücün kimde olduğunu.
Peki ne yapacaksın? Boş boş oturup bekleyecek misin? Hayır tabii ki. Avukatlar devreye girer, dilekçeler yazılır, "kambiyo rejimi" tartışmaları döner, "terörün finansmanı" suçlamaları mı dersin, "kara para aklama" mı dersin... O suçlamaların altında kalmamak için kendini yırtarsın. Para senin, ama ispatlamak sana düşer. Akıl almaz bir bürokratik cehennemin kapısını aralamış olursun işte o zaman.
Hesabın bloke olduğunda, sadece parana değil, aynı zamanda finansal sistemin kendisine olan inancın da bloke olur. Güven sarsılır. "Acaba bir daha başıma gelir mi?", "Paramı nereye koysam güvende olur?" soruları beyninde dönüp durur. O döviz serbest kaldığında bile, ki bir gün umarız serbest kalır, artık o bankaya, o sisteme eskisi gibi bakamazsın. İçinde bir acı tat kalır hep.
Bu durum, sadece o tekil hesap sahibinin dramı değil, aslında sistemin kırılganlığını, devletin vatandaşı üzerindeki mutlak gücünü ve finansal serbestliklerin ne kadar kolay askıya alınabileceğini gösterir. O döviz orada durdukça, o bloke kalkmadıkça, piyasada dolaşan her kuruşun üzerindeki görünmez bir gölge gibi... İnsanlar "yarın benim de başıma gelir mi" diye düşünmeden edemez. Gel de şimdi kimseye "paranı bankada tut" de... Yok ya.
Hadi diyelim bir şekilde, bir takım şüpheli işlemler ya da uluslararası yaptırımlar gereği, o çok güvendiğin banka hesabına, o "kutsal" SWIFT kodlarıyla gelen dövize bir 'blokaj' konuldu. İşin en acı kısmı ne biliyor musun? O an paranın kendisi değil, paraya olan erişimin, o mutlak kontrolünün yitirilmesi. Hesabında dolar duruyor, euro duruyor ama bir tıkla başka hesaba gönderemiyorsun, çekemiyorsun, harcayamıyorsun. Sanki bir hapishanede, parmaklıkların ardında duran ama sana ait olan bir şeye bakmak gibi... Ne işe yarar ki?
MASAK incelemesi mi dersin, savcılık kararı mı dersin, ihtiyati tedbir mi dersin, sermaye kontrolü mü... Yasal zemini ne olursa olsun, bir sabah uyandığında o dijital varlıkların beynindeki 'kilit' tuşuna basılmış gibi hissedersin. Düşünsene, piyasalar dalgalanıyor, senin dövizin eriyor, belki de değer kazanıyor ama sen o hareketliliğin tamamen dışındasın. Bir zamanlar senin olan varlıklar, artık tamamen pasif bir gözlem nesnesi... Tam bir kâbus.
Hele bir de blokaj süreci uzadıkça uzarsa... Abi ya, o dövizin değeri ne olur? Enflasyon sarmalında ülkenin parası erirken, senin bloke edilmiş dövizin de kendi döviz enflasyonuyla, fırsat maliyetiyle sessiz sedasız yok olup gitmez mi? Bir ara bankada duran dövizine tevkifat kesildiğini hayal et, senin haberin bile yok... Elinde olmadan, iraden dışında birileri senin varlığın üzerinde tasarrufta bulunuyor. Tam bir yetkisizlik hissi... O an anlarsın gücün kimde olduğunu.
Peki ne yapacaksın? Boş boş oturup bekleyecek misin? Hayır tabii ki. Avukatlar devreye girer, dilekçeler yazılır, "kambiyo rejimi" tartışmaları döner, "terörün finansmanı" suçlamaları mı dersin, "kara para aklama" mı dersin... O suçlamaların altında kalmamak için kendini yırtarsın. Para senin, ama ispatlamak sana düşer. Akıl almaz bir bürokratik cehennemin kapısını aralamış olursun işte o zaman.
Hesabın bloke olduğunda, sadece parana değil, aynı zamanda finansal sistemin kendisine olan inancın da bloke olur. Güven sarsılır. "Acaba bir daha başıma gelir mi?", "Paramı nereye koysam güvende olur?" soruları beyninde dönüp durur. O döviz serbest kaldığında bile, ki bir gün umarız serbest kalır, artık o bankaya, o sisteme eskisi gibi bakamazsın. İçinde bir acı tat kalır hep.
Bu durum, sadece o tekil hesap sahibinin dramı değil, aslında sistemin kırılganlığını, devletin vatandaşı üzerindeki mutlak gücünü ve finansal serbestliklerin ne kadar kolay askıya alınabileceğini gösterir. O döviz orada durdukça, o bloke kalkmadıkça, piyasada dolaşan her kuruşun üzerindeki görünmez bir gölge gibi... İnsanlar "yarın benim de başıma gelir mi" diye düşünmeden edemez. Gel de şimdi kimseye "paranı bankada tut" de... Yok ya.