QuartzPavilion
Kayıtlı Kullanıcı
Gönderdik, bekliyoruz... Sonra bir e-posta düşer, yahut uygulama ekranında o kırmızı uyarı belirir: "Kimlik Doğrulama Başarısız". Bir soğuk ter basar insanı abi, vallahi billahi o an dünyanın en masum insanı olsan bile bir durup düşünürsün, neyi yanlış yaptım ki ben şimdi? Oysa hepimiz aynı yollardan geçtik, biliyoruz ki çoğu zaman basit bir detay, gözden kaçan küçücük bir virgül, belki de sadece bizim "doğru" sandığımız ama sistemin "eksik" gördüğü bir bilgi yüzünden kalbiniz güm güm atmaya başlar; özellikle de konu adres bilgisi ve o sinir bozucu belge uyumsuzluğu olduğunda...
Sistem dediğin, acımasızdır abicim, kelimelerle, sayılarla konuşur. Sen evraklarını yükledin, "işte bu benim ikametgahım" dedin. Ama o an arkada dönen bambaşka bir dünya var, bilgin olsun. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü (NVİ) kayıtları, Ulusal Adres Veri Tabanı, belki bankaların kendi iç dinamikleri... İşte bu veri setleri arasında bir tutarsızlık yakalandığında, o devasa makine çarkları gıcırdar, bir an durur. Senin gönderdiğin faturadaki mahalle adı kısaltılmış mıydı, yoksa apartman numarası bir haneyi mi eksik girilmişti? Sanırsın ki küçücük bir detay, ama o dijital canavar için bu, tam da aradığı, işlemleri askıya almasını gerektiren bir kırmızı alarmdır.
Peki neyin ne olduğu, neyin ne olmadığı mevzusu... Şimdi sen "Şehit Fethi Bey Caddesi" yazarsın, ama resmi kayıtta "Şeh. Fethi B. Cd." geçiyordur. Veyahut "Daire: 15" diye belirtirsin, ama kayıtlarda "Kat: 5, No: 15" olarak işlenmiştir. Bu mikro farklılıklar, bizim günlük hayatta gözden kaçırdığımız, hatta "aynı şey işte" diye düşündüğümüz cinsten şeyler, değil mi? Ama o KYC (Müşterini Tanı) süreçleri, o AML (Kara Para Aklamayı Önleme) mekanizmaları... Onlar bu nüanslara takılır, resmen takılır kalır. Bir harf, bir rakam eksikliği bile, sistemin "bu belge resmi kayıtlarla örtüşmüyor, güvenilir değil" diye bağırmasına yeter.
Aslında buradaki temel mesele, senin gönderdiğin adres kanıtının (fatura, ikametgah belgesi vb.) devletin resmi adres kayıt sistemiyle (MERNiS) birebir uyumlu olması gerekliliği. Abi ya, bu bir "mutlak eşleşme" oyunu, vallahi billahi. Eğer fatura bilgileri ile nüfus müdürlüğünden alınmış ikametgah belgesi arasında milimetrik bir fark varsa, ya da sisteme girilen manuel bilgiyle belgedeki arasında bir tutarsızlık... İşte o zaman, dijital labirentin kuytu köşelerinde bir "belge uyumsuzluğu" ibaresi belirir ve hop, işlem reddedilir. Sanırsınız ki ruhunuz aranıyor, her bir hücreniz kontrol ediliyor gibi hissedersiniz o an.
Ha, bir de işin öteki yüzü var; bazen bu hatalar öyle basit bir imla yanlışından ibaret değildir. Kimi zaman gerçekten adres verilerinde ciddi tutarsızlıklar ortaya çıkar, ya da sunulan belge gerçekten eski tarihli, güncel olmayan bilgiler içerir. Sistem işte tam da bu noktada, potansiyel bir risk sinyali olarak algılar durumu. "Bu adres bilgisi, kimlik sahibinin güncel ve gerçek yerleşim yeri mi, yoksa bir şüpheli durum mu söz konusu?" diye sorar kendine, yani algoritmasına. Ve bu sorgulamanın sonucunda, bazen basit bir reddin ötesinde, daha derinlemesine bir inceleme, bir sorgulama süreci başlatılabilir, bu da ayrı bir dert olur başımıza, bilesin.
Peki ne yapacağız, nasıl çıkacağız bu kör düğümden? Öncelikle, gönderdiğimiz her belgenin, her bilginin, resmi kayıtlarla yüzde yüz eşleştiğinden emin olmalıyız. İkametgah belgemizi e-Devlet üzerinden alırken dikkat etmeli, üzerindeki her bir harf ve sayının, sisteme girdiğimiz diğer bilgilerle birebir aynı olup olmadığını kontrol etmeliyiz. Elektrik faturası mı gönderiyorsun, bak bakalım, o faturadaki adresin tamamı, senin bildirdiğinle aynı mı... Yoksa o bir kısaltma, bir eksiklik, bir fazlalık var mı? İşte bu uyum, bu titizlik... O bizim dijital kapılardan geçiş biletlerimizdir, yoksa o kapıdan geçmek, hayallere set çekmekle eş değer bir duruma gelebiliriz, demedi deme.
Sistem dediğin, acımasızdır abicim, kelimelerle, sayılarla konuşur. Sen evraklarını yükledin, "işte bu benim ikametgahım" dedin. Ama o an arkada dönen bambaşka bir dünya var, bilgin olsun. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü (NVİ) kayıtları, Ulusal Adres Veri Tabanı, belki bankaların kendi iç dinamikleri... İşte bu veri setleri arasında bir tutarsızlık yakalandığında, o devasa makine çarkları gıcırdar, bir an durur. Senin gönderdiğin faturadaki mahalle adı kısaltılmış mıydı, yoksa apartman numarası bir haneyi mi eksik girilmişti? Sanırsın ki küçücük bir detay, ama o dijital canavar için bu, tam da aradığı, işlemleri askıya almasını gerektiren bir kırmızı alarmdır.
Peki neyin ne olduğu, neyin ne olmadığı mevzusu... Şimdi sen "Şehit Fethi Bey Caddesi" yazarsın, ama resmi kayıtta "Şeh. Fethi B. Cd." geçiyordur. Veyahut "Daire: 15" diye belirtirsin, ama kayıtlarda "Kat: 5, No: 15" olarak işlenmiştir. Bu mikro farklılıklar, bizim günlük hayatta gözden kaçırdığımız, hatta "aynı şey işte" diye düşündüğümüz cinsten şeyler, değil mi? Ama o KYC (Müşterini Tanı) süreçleri, o AML (Kara Para Aklamayı Önleme) mekanizmaları... Onlar bu nüanslara takılır, resmen takılır kalır. Bir harf, bir rakam eksikliği bile, sistemin "bu belge resmi kayıtlarla örtüşmüyor, güvenilir değil" diye bağırmasına yeter.
Aslında buradaki temel mesele, senin gönderdiğin adres kanıtının (fatura, ikametgah belgesi vb.) devletin resmi adres kayıt sistemiyle (MERNiS) birebir uyumlu olması gerekliliği. Abi ya, bu bir "mutlak eşleşme" oyunu, vallahi billahi. Eğer fatura bilgileri ile nüfus müdürlüğünden alınmış ikametgah belgesi arasında milimetrik bir fark varsa, ya da sisteme girilen manuel bilgiyle belgedeki arasında bir tutarsızlık... İşte o zaman, dijital labirentin kuytu köşelerinde bir "belge uyumsuzluğu" ibaresi belirir ve hop, işlem reddedilir. Sanırsınız ki ruhunuz aranıyor, her bir hücreniz kontrol ediliyor gibi hissedersiniz o an.
Ha, bir de işin öteki yüzü var; bazen bu hatalar öyle basit bir imla yanlışından ibaret değildir. Kimi zaman gerçekten adres verilerinde ciddi tutarsızlıklar ortaya çıkar, ya da sunulan belge gerçekten eski tarihli, güncel olmayan bilgiler içerir. Sistem işte tam da bu noktada, potansiyel bir risk sinyali olarak algılar durumu. "Bu adres bilgisi, kimlik sahibinin güncel ve gerçek yerleşim yeri mi, yoksa bir şüpheli durum mu söz konusu?" diye sorar kendine, yani algoritmasına. Ve bu sorgulamanın sonucunda, bazen basit bir reddin ötesinde, daha derinlemesine bir inceleme, bir sorgulama süreci başlatılabilir, bu da ayrı bir dert olur başımıza, bilesin.
Peki ne yapacağız, nasıl çıkacağız bu kör düğümden? Öncelikle, gönderdiğimiz her belgenin, her bilginin, resmi kayıtlarla yüzde yüz eşleştiğinden emin olmalıyız. İkametgah belgemizi e-Devlet üzerinden alırken dikkat etmeli, üzerindeki her bir harf ve sayının, sisteme girdiğimiz diğer bilgilerle birebir aynı olup olmadığını kontrol etmeliyiz. Elektrik faturası mı gönderiyorsun, bak bakalım, o faturadaki adresin tamamı, senin bildirdiğinle aynı mı... Yoksa o bir kısaltma, bir eksiklik, bir fazlalık var mı? İşte bu uyum, bu titizlik... O bizim dijital kapılardan geçiş biletlerimizdir, yoksa o kapıdan geçmek, hayallere set çekmekle eş değer bir duruma gelebiliriz, demedi deme.