AmberMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Yine mi o "güvenlik soruları" çıkmazı... Telefon hattınız bir şekilde bloke oldu ya da yeni numara aldınız, haliyle bankacılık işlemleriniz sekteye uğradı, e ne yapacaksınız? Bankayı aramak durumunda kalırsınız tabii. İşte o an başlar serüven, o an başlar o malum sorgu. Karşınızdaki yetkili, sanki bir suç dosyasına bakıyormuşçasına, "Son yaptığınız otomatik ödeme talimatınız hangi kurumaydı?" diye sorar, siz de o anda tüm hayatınızı gözden geçirirsiniz, vallahi billahi o kadar çok ki...
Hatırlaması neredeyse imkansız detaylar, bazen yirmi yıl öncesine ait ilk kredi kartı limitiniz, ya da üç ay önce kullandığınız bir ATM'den çektiğiniz en küçük para miktarı... Sanki bizler hayatımızın her anını bir banka muhasebecisi gibi kayıt altında tutmak zorundaymışız gibi bir beklenti var, öyle değil mi? Bu soruların ardında yatan mantık elbette ki kimlik doğrulama, ama gel gör ki bu yöntem günümüzün dijital çağında ne kadar geçerli, sorgulamak lazım.
Zihninizin kuytu köşelerinde unutulmaya yüz tutmuş bir hesap hareketini, üstelik stres altında, telefonda beklerken bulmaya çalışmak... Bu tam anlamıyla bir işkenceye dönüşebiliyor, abi. Sonra da o meşhur "doğrulama başarısız" yanıtı ve tekrar başa dönmek, ya da daha kötüsü, güvenlik nedeniyle hesabınızın geçici olarak dondurulması gibi senaryolarla karşılaşırsınız... Düşünün ki acil bir ödemeniz var ve sırf bu yüzden işlem yapamıyorsunuz...
Müşteri temsilcilerinin "güvenliğiniz için" diyerek yinelediği o ezber cümleler, bir noktadan sonra insanda hafif bir bıkkınlık da yaratmıyor değil. Elbette güvenliğimiz önemli, buna kimsenin itirazı yok. Ama bu denli hantal ve kullanıcı dostu olmaktan uzak bir doğrulama sürecinin, aslında başka güvenlik zafiyetlerine davetiye çıkarıp çıkarmadığını da irdelemek gerekmez mi?
Bankaların bu güvenlik protokollerini tasarlarken, sıradan bir insanın günlük hayatını, hafızasının sınırlarını ve dijital alışkanlıklarını ne kadar göz önünde bulundurdukları hep bir muamma olmuştur benim için. Bir mobil uygulama üzerinden saniyeler içinde parmak iziyle, yüz tanımayla giriş yapabilirken, telefon hattı değişimi gibi temel bir işlemde neden bu kadar ilkel yöntemlere başvurulduğu... Anlamak güç.
Bu süreç, çoğu zaman müşteriyi bankadan uzaklaştıran, hatta farklı alternatif arayışlarına iten bir deneyime dönüşüyor. Düşünsenize, bankacılık işlemlerinizi halletmek için harcadığınız efor, sırf bu gereksiz hatırlama maratonu yüzünden katbekat artıyor. "Bankacılık kolaylaşsın" derken, daha da karmaşık hale geliyor sanki, insan gerçekten yoruluyor.
Peki, gerçekten de daha iyi bir yol yok mu? Örneğin, bu kadar durağan, kolayca unutulabilen ya da bir şekilde elde edilebilecek bilgilere dayalı sorular yerine, daha dinamik, kullanıcının gerçek zamanlı davranışlarına ya da daha güncel ve sadece kendisinin bilebileceği, ama kolayca teyit edebileceği bilgilere dayalı sistemler geliştirilemez miydi? Teknoloji bu kadar ilerlemişken...
Geleceğin bankacılığı, sadece finansal işlemleri değil, aynı zamanda kullanıcı deneyimini de merkeze almalı. Bu tür güvenlik bariyerleri, bir duvar olmak yerine, şeffaf ama aşılması imkansız bir cam gibi işlemeli. Yani, siz oradan geçmek istediğinizde hissetmeyeceksiniz bile, ama başkası için imkansız olacak...
Umarım bankalar da bu eski usul güvenlik anlayışlarını gözden geçirirler, artık zamanı gelmedi mi? Müşterilerini bezdirmek yerine, gerçekten güvenli ve aynı zamanda pratik bir çözüm sunmanın yollarını bulmaları şart. Aksi takdirde, bu "güvenlik soruları" efsanesi, dijital çağın en can sıkıcı mitlerinden biri olarak anılmaya devam edecek gibi görünüyor... Hadi bakalım, ne zaman daha akıllıca bir sistem göreceğiz...
Hatırlaması neredeyse imkansız detaylar, bazen yirmi yıl öncesine ait ilk kredi kartı limitiniz, ya da üç ay önce kullandığınız bir ATM'den çektiğiniz en küçük para miktarı... Sanki bizler hayatımızın her anını bir banka muhasebecisi gibi kayıt altında tutmak zorundaymışız gibi bir beklenti var, öyle değil mi? Bu soruların ardında yatan mantık elbette ki kimlik doğrulama, ama gel gör ki bu yöntem günümüzün dijital çağında ne kadar geçerli, sorgulamak lazım.
Zihninizin kuytu köşelerinde unutulmaya yüz tutmuş bir hesap hareketini, üstelik stres altında, telefonda beklerken bulmaya çalışmak... Bu tam anlamıyla bir işkenceye dönüşebiliyor, abi. Sonra da o meşhur "doğrulama başarısız" yanıtı ve tekrar başa dönmek, ya da daha kötüsü, güvenlik nedeniyle hesabınızın geçici olarak dondurulması gibi senaryolarla karşılaşırsınız... Düşünün ki acil bir ödemeniz var ve sırf bu yüzden işlem yapamıyorsunuz...
Müşteri temsilcilerinin "güvenliğiniz için" diyerek yinelediği o ezber cümleler, bir noktadan sonra insanda hafif bir bıkkınlık da yaratmıyor değil. Elbette güvenliğimiz önemli, buna kimsenin itirazı yok. Ama bu denli hantal ve kullanıcı dostu olmaktan uzak bir doğrulama sürecinin, aslında başka güvenlik zafiyetlerine davetiye çıkarıp çıkarmadığını da irdelemek gerekmez mi?
Bankaların bu güvenlik protokollerini tasarlarken, sıradan bir insanın günlük hayatını, hafızasının sınırlarını ve dijital alışkanlıklarını ne kadar göz önünde bulundurdukları hep bir muamma olmuştur benim için. Bir mobil uygulama üzerinden saniyeler içinde parmak iziyle, yüz tanımayla giriş yapabilirken, telefon hattı değişimi gibi temel bir işlemde neden bu kadar ilkel yöntemlere başvurulduğu... Anlamak güç.
Bu süreç, çoğu zaman müşteriyi bankadan uzaklaştıran, hatta farklı alternatif arayışlarına iten bir deneyime dönüşüyor. Düşünsenize, bankacılık işlemlerinizi halletmek için harcadığınız efor, sırf bu gereksiz hatırlama maratonu yüzünden katbekat artıyor. "Bankacılık kolaylaşsın" derken, daha da karmaşık hale geliyor sanki, insan gerçekten yoruluyor.
Peki, gerçekten de daha iyi bir yol yok mu? Örneğin, bu kadar durağan, kolayca unutulabilen ya da bir şekilde elde edilebilecek bilgilere dayalı sorular yerine, daha dinamik, kullanıcının gerçek zamanlı davranışlarına ya da daha güncel ve sadece kendisinin bilebileceği, ama kolayca teyit edebileceği bilgilere dayalı sistemler geliştirilemez miydi? Teknoloji bu kadar ilerlemişken...
Geleceğin bankacılığı, sadece finansal işlemleri değil, aynı zamanda kullanıcı deneyimini de merkeze almalı. Bu tür güvenlik bariyerleri, bir duvar olmak yerine, şeffaf ama aşılması imkansız bir cam gibi işlemeli. Yani, siz oradan geçmek istediğinizde hissetmeyeceksiniz bile, ama başkası için imkansız olacak...
Umarım bankalar da bu eski usul güvenlik anlayışlarını gözden geçirirler, artık zamanı gelmedi mi? Müşterilerini bezdirmek yerine, gerçekten güvenli ve aynı zamanda pratik bir çözüm sunmanın yollarını bulmaları şart. Aksi takdirde, bu "güvenlik soruları" efsanesi, dijital çağın en can sıkıcı mitlerinden biri olarak anılmaya devam edecek gibi görünüyor... Hadi bakalım, ne zaman daha akıllıca bir sistem göreceğiz...