QuartzRhythm
Kayıtlı Kullanıcı
Ne yapsan, ne etsen nafile, değil mi? O ekrandaki "Hesabın kalıcı olarak kapatıldı" yazısını gördün mü, işte o an anlıyorsun aslında her şeyin bittiğini... Deneyimle sabittir bu, abi ya, boşuna kafa yorma o kadar, duvarlara vursan bile duyan olmaz o tarafta. O koca sistem, senin tek bir bireysel isyanını, mağduriyetini dinlemiyor, dinleyemez zaten. Milyarlarca kullanıcı var orada, ne sandın ki?
O "itiraz et" butonu var ya, vallahi sırf içimiz rahatlasın diye konulmuş bir illüzyondan ibaret çoğu zaman. Tıklıyorsun, sonra bir form dolduruyorsun, belki kimliğini falan yüklüyorsun, sonra ne oluyor? Koca bir hiç. Haftalarca beklersin, bazen aylarca... Gelen cevap da zaten bir bot mesajı oluyor, kopyala yapıştır, "politikalarımıza aykırı davrandığın tespit edilmiştir" falan filan... Biliyorum, çok sinir bozucu. Sanki robotla konuşuyormuş gibi hissediyorsun, çünkü gerçekten de robotla konuşuyorsun.
Geçmişte biraz daha esneklerdi belki, bir insanla muhatap olma ihtimalin vardı bir nebze. Ama şimdi? Yok öyle bir dünya. Algoritmalar bir şeyi işaretledi mi, yandın. O karar, çoğu zaman geri alınamaz bir karar oluyor. Neyi ihlal ettiğini bile doğru düzgün anlamadan, bir bakmışsın ki dijital kimliğin pat diye silinmiş. İşte bu, çoğu insanın başına gelen...
Peki, hani gerçekten mi bitti? Evet, çoğunlukla bitti. Bak, umut tacirliği yapmayacağım ben sana. Geri alabilenler var mı? Çok nadir, evet. Genellikle de telif hakları gibi daha hukuki konular veya yanlış etiketlemelerden kaynaklanan durumlarda oluyor bu. Ama "spam yaptın", "sahte hesap" dedi mi, geçmiş olsun. Kapı duvar oluyor her yer. İsterse 15 yıllık hesabın olsun, içindeki bütün anılarla, fotoğraflarla...
Ya o kadar çabaladığın, biriktirdiğin fotoğraflar, videolar, yazışmalar... Hepsi bir anda uçup gidiyor. İşte bu, asıl can sıkan kısım. Keşke bir yedekleme mekanizması daha kolay olsaydı da "verilerimi alayım, sonra kapatın ne yapıyorsanız yapın" diyebilseydin, ama nerede... O yüzden hep derim, önemli neyin varsa, sosyal medyaya değil, kendi bulutuna, kendi diskine sakla. Kendi kontrolünde olan yerlere.
Şimdi gelelim bu durumu nasıl yorumladığıma... Facebook, dev bir dijital imparatorluk, oradaki her bir hesap, aslında senin değil, onların sunduğu bir hizmet. Ve o hizmetin kuralları da onlara ait. Sen o kuralları çiğnedin mi, ki bazen farkında bile olmadan çiğneyebilirsin, anında kapı dışarı. Bazen ufak bir yorum, bir gönderi, bir grup paylaşımı... Hepsi sebep olabiliyor bu vahim sonuca.
"Abi, ben ne yapmalıyım şimdi?" diyorsan... Gerçekten çok uğraşmak istiyorsan, itiraz sürecini sonuna kadar götür. E-posta bombardımanı yap, varsa bir iletişim kanalı oradan dene şansını. Ama dediğim gibi, beklentin çok düşük olsun. Eğer olumlu bir dönüş olmazsa, ki büyük ihtimalle olmaz, kabullenmek en iyisi. Yeni bir sayfa açmak, sıfırdan başlamak... Belki de dijital detoks için bir işaret bu, kim bilir.
O eski gazeteci gözüyle bakınca şunu anlıyorum: Bireysel olarak o devasa sisteme karşı durmak çok zor, hatta imkansız. Onların sana sunduğu bir hizmetin bağımlısı olmuşsun ve bir anda fişini çekiyorlar. Bize düşen, bu tür platformlara tamamen güvenmemeyi öğrenmek, dijital ayak izimizi çeşitlendirmek ve en önemlisi, her şeyin bir gün bitebileceğini kabullenmek... Acı ama gerçek bu. Ne yapalım? Hayat devam ediyor, yeni bir e-posta, yeni bir hesap... Belki de daha iyi bir sosyal medya deneyimi için bir fırsattır bu, kim bilir... Ama o hesabı geri alma işi... Zor, çok zor, hatta neredeyse imkansız... Hadi bakalım, kolay gelsin sana.
O "itiraz et" butonu var ya, vallahi sırf içimiz rahatlasın diye konulmuş bir illüzyondan ibaret çoğu zaman. Tıklıyorsun, sonra bir form dolduruyorsun, belki kimliğini falan yüklüyorsun, sonra ne oluyor? Koca bir hiç. Haftalarca beklersin, bazen aylarca... Gelen cevap da zaten bir bot mesajı oluyor, kopyala yapıştır, "politikalarımıza aykırı davrandığın tespit edilmiştir" falan filan... Biliyorum, çok sinir bozucu. Sanki robotla konuşuyormuş gibi hissediyorsun, çünkü gerçekten de robotla konuşuyorsun.
Geçmişte biraz daha esneklerdi belki, bir insanla muhatap olma ihtimalin vardı bir nebze. Ama şimdi? Yok öyle bir dünya. Algoritmalar bir şeyi işaretledi mi, yandın. O karar, çoğu zaman geri alınamaz bir karar oluyor. Neyi ihlal ettiğini bile doğru düzgün anlamadan, bir bakmışsın ki dijital kimliğin pat diye silinmiş. İşte bu, çoğu insanın başına gelen...
Peki, hani gerçekten mi bitti? Evet, çoğunlukla bitti. Bak, umut tacirliği yapmayacağım ben sana. Geri alabilenler var mı? Çok nadir, evet. Genellikle de telif hakları gibi daha hukuki konular veya yanlış etiketlemelerden kaynaklanan durumlarda oluyor bu. Ama "spam yaptın", "sahte hesap" dedi mi, geçmiş olsun. Kapı duvar oluyor her yer. İsterse 15 yıllık hesabın olsun, içindeki bütün anılarla, fotoğraflarla...
Ya o kadar çabaladığın, biriktirdiğin fotoğraflar, videolar, yazışmalar... Hepsi bir anda uçup gidiyor. İşte bu, asıl can sıkan kısım. Keşke bir yedekleme mekanizması daha kolay olsaydı da "verilerimi alayım, sonra kapatın ne yapıyorsanız yapın" diyebilseydin, ama nerede... O yüzden hep derim, önemli neyin varsa, sosyal medyaya değil, kendi bulutuna, kendi diskine sakla. Kendi kontrolünde olan yerlere.
Şimdi gelelim bu durumu nasıl yorumladığıma... Facebook, dev bir dijital imparatorluk, oradaki her bir hesap, aslında senin değil, onların sunduğu bir hizmet. Ve o hizmetin kuralları da onlara ait. Sen o kuralları çiğnedin mi, ki bazen farkında bile olmadan çiğneyebilirsin, anında kapı dışarı. Bazen ufak bir yorum, bir gönderi, bir grup paylaşımı... Hepsi sebep olabiliyor bu vahim sonuca.
"Abi, ben ne yapmalıyım şimdi?" diyorsan... Gerçekten çok uğraşmak istiyorsan, itiraz sürecini sonuna kadar götür. E-posta bombardımanı yap, varsa bir iletişim kanalı oradan dene şansını. Ama dediğim gibi, beklentin çok düşük olsun. Eğer olumlu bir dönüş olmazsa, ki büyük ihtimalle olmaz, kabullenmek en iyisi. Yeni bir sayfa açmak, sıfırdan başlamak... Belki de dijital detoks için bir işaret bu, kim bilir.
O eski gazeteci gözüyle bakınca şunu anlıyorum: Bireysel olarak o devasa sisteme karşı durmak çok zor, hatta imkansız. Onların sana sunduğu bir hizmetin bağımlısı olmuşsun ve bir anda fişini çekiyorlar. Bize düşen, bu tür platformlara tamamen güvenmemeyi öğrenmek, dijital ayak izimizi çeşitlendirmek ve en önemlisi, her şeyin bir gün bitebileceğini kabullenmek... Acı ama gerçek bu. Ne yapalım? Hayat devam ediyor, yeni bir e-posta, yeni bir hesap... Belki de daha iyi bir sosyal medya deneyimi için bir fırsattır bu, kim bilir... Ama o hesabı geri alma işi... Zor, çok zor, hatta neredeyse imkansız... Hadi bakalım, kolay gelsin sana.