PrismCadence
Kayıtlı Kullanıcı
Şifreni mi unuttun? Hayır, vallahi billahi unutmadım. Kodu giriyorum, bir de ne göreyim? Başka bir yerden denediniz diyor. Sinir boğar insanı... O iki faktörlü doğrulama denilen şey var ya, bazen hayatı zindan ediyor. Güvenlik iyi hoş da, kendi kendini kilitlemek nedir abi?
Destek hattını aramak... İşte o an başlıyor asıl macera. Dakikalarca müzik dinlemek, sonra menüler arasında kaybolmak. Hangi tuşa basacaksın ki derdini anlatsın... Botlarla boğuşmak ayrı bir dert. Sanki insan değil, bir robotla konuşuyorsun. Duygu yok, empati hak getire.
Nihayet bir ses... İnsan sesi. "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" der demez, içinden bir oh çekiyorsun. Sanki bütün yük kalktı omuzlarından, anlık da olsa. Derdimi anlatmaya başlıyorum, kelimeler boğazımda düğümleniyor biraz. Çünkü biliyorum, bu hikayeyi daha önce de binlerce kişiye anlatmışımdır. Yorgun bir eda var sesimde.
Kimlik doğrulamalar, o sorular... Son şifreniz neydi, hangi şehirde doğdunuz? Sanki bir sınava giriyorsun. Beklemek... O 'bekleyin lütfen' anları yok mu, içini kemirir. Acaba olacak mı, çözülecek mi? Yoksa yeniden mi başlayacağız bu serüvene? Sonunda o sihirli cümle: "Hesabınızın kilidi açıldı." Vallahi billahi bir nefes alıyorsun. Resmen ferahlıyorsun.
İki faktörlü doğrulama şart tabii, güvenlik önemli. Ama bu süreçler neden bu kadar çetrefilli? İnsanların hayatını zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak olmalı amaç. O an, o ses, o çözüm... Bir şirketle aranızda oluşan o bağ, işte o çok değerli. Yani robotlar yapamaz bunu, yapamaz... Bir küçük teşekkür, samimi bir ses tonu. Bazen her şeyi değiştiriyor. Sadece kilit açmak değil, güveni de geri veriyorsun aslında. İşte mesele bu.
Destek hattını aramak... İşte o an başlıyor asıl macera. Dakikalarca müzik dinlemek, sonra menüler arasında kaybolmak. Hangi tuşa basacaksın ki derdini anlatsın... Botlarla boğuşmak ayrı bir dert. Sanki insan değil, bir robotla konuşuyorsun. Duygu yok, empati hak getire.
Nihayet bir ses... İnsan sesi. "Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" der demez, içinden bir oh çekiyorsun. Sanki bütün yük kalktı omuzlarından, anlık da olsa. Derdimi anlatmaya başlıyorum, kelimeler boğazımda düğümleniyor biraz. Çünkü biliyorum, bu hikayeyi daha önce de binlerce kişiye anlatmışımdır. Yorgun bir eda var sesimde.
Kimlik doğrulamalar, o sorular... Son şifreniz neydi, hangi şehirde doğdunuz? Sanki bir sınava giriyorsun. Beklemek... O 'bekleyin lütfen' anları yok mu, içini kemirir. Acaba olacak mı, çözülecek mi? Yoksa yeniden mi başlayacağız bu serüvene? Sonunda o sihirli cümle: "Hesabınızın kilidi açıldı." Vallahi billahi bir nefes alıyorsun. Resmen ferahlıyorsun.
İki faktörlü doğrulama şart tabii, güvenlik önemli. Ama bu süreçler neden bu kadar çetrefilli? İnsanların hayatını zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak olmalı amaç. O an, o ses, o çözüm... Bir şirketle aranızda oluşan o bağ, işte o çok değerli. Yani robotlar yapamaz bunu, yapamaz... Bir küçük teşekkür, samimi bir ses tonu. Bazen her şeyi değiştiriyor. Sadece kilit açmak değil, güveni de geri veriyorsun aslında. İşte mesele bu.