CoralBrocade
Kayıtlı Kullanıcı
Şifremi unuttum, neyse 2FA var diyorsun, bir rahatlama geliyor insana başta. Ama o kod bir türlü gelmiyor, telefon mu değişti, uygulama mı bozuldu, yoksa servis mi çöktü, ne oldu şimdi... İşte o an başlıyor asıl panik.
Hemen müşteri hizmetlerini arıyorsun, o uzun bekleme süresi, belki klasik bir müzik... İçinden "İşte şimdi derdimi anlatacağım, onlar da halledecek" diye geçiriyorsun. Beklentiler tavan yapmış durumda, çünkü tek çare onlar gibi geliyor.
Karşıdaki ses çok kibar, sakin sakin dinliyor tüm derdini, "Sizi anlıyorum" falan... Ama sonra o malum cümle geliyor: "Yetkimiz dahilinde değil efendim." Güvenlik protokolları, hassas bilgi, senin gerçekten sen olduğundan emin olmaları lazım... Vallahi zor durum abi, hem senin için hem de o arkadaş için.
Peki, ne yapıyorlar o zaman? Direkt sana yardım edemiyorlarsa, ne işe yarıyorlar? İşte o noktada devreye kimlik doğrulama süreçleri giriyor. Kendi kimliğini kanıtlaman için bir sürü soru soruyorlar, belki geçmiş işlem bilgileri, belki kayıtlı e-posta veya telefon numarası onayı istiyorlar. Yani senin kim olduğunu anlama çabası...
Bir yandan senin hesabına izinsiz giriş yapılmasın diye var o 2FA, diğer yandan sen kendi hesabına giremeyince müşteri temsilcisi de çaresiz kalıyor. Sistemin katı kuralları var, onlar da robot değil ki, her şeyi anında çözsün veya kuralları anında esnetsin. O ince çizgi çok zorlu bir denge aslında.
Senin de biraz hazırlıklı olman gerekiyor bu durumlar için, kabul et. Yedek kodları bir yere not almak, güvendiğin e-posta adreslerini güncel tutmak, telefon numarası değişikliklerini bildirmek... Bunlar hep hayat kurtarıcı detaylar olabiliyor, sonradan "keşke" dememek için.
O oturduğun masanın başındaki insan, aslında şirketin genel güvenlik politikasının bir parçası. Seninle konuşan o kişi, bir nevi güvenlik kapısı gibi... Geçmek zorundasın o kapıdan, kurallara uyarak ilerlemek durumundasın.
Belki de şirketlerin bu konularda daha esnek, daha insan odaklı çözümler bulması lazım, ne dersin? Müşteri memnuniyeti ile güvenlik arasındaki o ince çizgiyi daha iyi çekebilmek... Umut var mı sence, yoksa hep bu kısır döngüde mi kalacağız?
Hemen müşteri hizmetlerini arıyorsun, o uzun bekleme süresi, belki klasik bir müzik... İçinden "İşte şimdi derdimi anlatacağım, onlar da halledecek" diye geçiriyorsun. Beklentiler tavan yapmış durumda, çünkü tek çare onlar gibi geliyor.
Karşıdaki ses çok kibar, sakin sakin dinliyor tüm derdini, "Sizi anlıyorum" falan... Ama sonra o malum cümle geliyor: "Yetkimiz dahilinde değil efendim." Güvenlik protokolları, hassas bilgi, senin gerçekten sen olduğundan emin olmaları lazım... Vallahi zor durum abi, hem senin için hem de o arkadaş için.
Peki, ne yapıyorlar o zaman? Direkt sana yardım edemiyorlarsa, ne işe yarıyorlar? İşte o noktada devreye kimlik doğrulama süreçleri giriyor. Kendi kimliğini kanıtlaman için bir sürü soru soruyorlar, belki geçmiş işlem bilgileri, belki kayıtlı e-posta veya telefon numarası onayı istiyorlar. Yani senin kim olduğunu anlama çabası...
Bir yandan senin hesabına izinsiz giriş yapılmasın diye var o 2FA, diğer yandan sen kendi hesabına giremeyince müşteri temsilcisi de çaresiz kalıyor. Sistemin katı kuralları var, onlar da robot değil ki, her şeyi anında çözsün veya kuralları anında esnetsin. O ince çizgi çok zorlu bir denge aslında.
Senin de biraz hazırlıklı olman gerekiyor bu durumlar için, kabul et. Yedek kodları bir yere not almak, güvendiğin e-posta adreslerini güncel tutmak, telefon numarası değişikliklerini bildirmek... Bunlar hep hayat kurtarıcı detaylar olabiliyor, sonradan "keşke" dememek için.
O oturduğun masanın başındaki insan, aslında şirketin genel güvenlik politikasının bir parçası. Seninle konuşan o kişi, bir nevi güvenlik kapısı gibi... Geçmek zorundasın o kapıdan, kurallara uyarak ilerlemek durumundasın.
Belki de şirketlerin bu konularda daha esnek, daha insan odaklı çözümler bulması lazım, ne dersin? Müşteri memnuniyeti ile güvenlik arasındaki o ince çizgiyi daha iyi çekebilmek... Umut var mı sence, yoksa hep bu kısır döngüde mi kalacağız?