IndigoMarigold
Kayıtlı Kullanıcı
Durup dururken telefonunuz bir anda bloke mi oldu, "bu SIM kart kilitli" mesajıyla mı karşılaştınız? Hani o her sabah uyandığınızda ilk baktığınız, gün içinde elinizden düşmeyen cihaz, bir anda bir tuğlaya dönüştü... Ve bunun nedeni, bir banka işlemi mi? Ne ala memleket, değil mi?
Bankanın, "güvenlik gerekçesiyle" veya "şüpheli işlem" maskesi altında sizin SIM kartınıza bloke koydurması, hele ki bu durum tamamen hatalı bir değerlendirmenin ürünü ise, ortada hukuksal bir fiyasko var demektir. Banka dediğin, müşterisinin malvarlığını koruyacak, değil mi? Amaç güvenlik, evet, ancak bu güvenlik adı altında vatandaşın iletişim özgürlüğünü, bankacılık hizmetlerine erişimini pervasızca engellemek, olacak iş mi şimdi?
Neden bu kadar rahat hareket edebiliyorlar, hiç düşündünüz mü? Bankacılık sisteminde meydana gelen güvenlik ihlalleri, özellikle o meşum "549 SIM kart değişikliği dolandırıcılığı" türünden vakalar, bankaları aşırı temkinli olmaya itiyor, kabul. Ama aşırı temkin, bazen pervasızlığa dönüşebiliyor işte. Sanki banka, o şüpheli işlemi sizin üzerinizden değil de, doğrudan kendisi yapmış gibi bir muamele...
Hukuksal zeminde bu işin adı "kusursuz sorumluluk" abi ya, vallahi billahi. Yani banka, kendi sisteminden kaynaklanan bir hata yüzünden, hatta kendisinden beklenilen özen yükümlülüğünü yerine getiremediği için sizin mağduriyetinize yol açtıysa, bunun bedelini öder. Mesele, sizin kusurunuz olup olmaması değil, bankanın kendi iç işleyişindeki aksaklıklar... O sistemleri öyle bir kuracaksın ki, kılı kırk yaracaksın, değil mi?
Peki ne yapacaksın bu durumda, elin kolun bağlı mı oturacaksın? Elbette hayır. Önce o bloke neden konuldu, bunu bir güzel öğrenmek lazım. Banka neye dayanarak senin iletişim kanallarını kestirmiş? Bu bilginin peşine düşmek, olayın iç yüzünü anlamak, adeta dedektiflik yapmak gibi bir şey. Bazen sistem hatası derler, bazen insan hatası... Ama sonuç sizin için hep aynı: mağduriyet.
İletişim haklarınızın bu denli hoyratça gasp edilmesi, sadece bankacılık işlemlerinizi değil, sosyal ve profesyonel hayatınızı da derinden etkiler. Düşünsenize, önemli bir telefon bekliyorsunuz, iş görüşmesi var, aileden acil bir durum... Ama telefon çalışmıyor. Bankanın bir tek hatalı tuşuyla hayatınız altüst oldu, bu durumun telafisi yok mu şimdi? Var, elbette var.
Tazminat mevzuuna gelirsek, bu işin adı maddiyatın ötesinde, manevi bir tatmin de barındırıyor. Bankanın size yaşattığı bu stres, zaman kaybı, itibar zedelenmesi... Bunların hepsi tazminatın kalemleri arasında yer alabilir. Bankanın sadece maddi zararınızı karşılaması yetmez, o çektiğiniz çilenin de bir karşılığı olmalı. Yani demek istediğim, "benimle uğraşmak bu kadar kolay değil" mesajını net bir şekilde vermek lazım.
Yargıtay kararlarını incelediğinizde de benzer olaylarda bankaların sorumluluğuna sıkça rastlarsınız. O yüzden bu durum, öyle "olur böyle vakalar" denilip geçilecek bir şey değil. Bankanın güvenlik prosedürlerinde bir eksiklik, bir aksaklık varsa, ya da o prosedürleri uygulayan personel bir hata yaptıysa, bedelini öder. Banka bu işi layıkıyla yapacak, başka yolu yok.
O halde, bankanın kapısını çalmaktan, haklarınızı talep etmekten çekinmeyin. Tüketici Hakem Heyetleri, Tüketici Mahkemeleri... Kapıları açık duruyor. Unutmayın, sizin mağduriyetiniz, bankanın kusurlu davranışının doğrudan bir sonucu. Ve bu sonuç, öyle basit bir özürle geçiştirilemez... Sizin verdiğiniz o bankaya duyulan güvenin bedeli bu kadar ucuz olmamalıydı.
Bankanın, "güvenlik gerekçesiyle" veya "şüpheli işlem" maskesi altında sizin SIM kartınıza bloke koydurması, hele ki bu durum tamamen hatalı bir değerlendirmenin ürünü ise, ortada hukuksal bir fiyasko var demektir. Banka dediğin, müşterisinin malvarlığını koruyacak, değil mi? Amaç güvenlik, evet, ancak bu güvenlik adı altında vatandaşın iletişim özgürlüğünü, bankacılık hizmetlerine erişimini pervasızca engellemek, olacak iş mi şimdi?
Neden bu kadar rahat hareket edebiliyorlar, hiç düşündünüz mü? Bankacılık sisteminde meydana gelen güvenlik ihlalleri, özellikle o meşum "549 SIM kart değişikliği dolandırıcılığı" türünden vakalar, bankaları aşırı temkinli olmaya itiyor, kabul. Ama aşırı temkin, bazen pervasızlığa dönüşebiliyor işte. Sanki banka, o şüpheli işlemi sizin üzerinizden değil de, doğrudan kendisi yapmış gibi bir muamele...
Hukuksal zeminde bu işin adı "kusursuz sorumluluk" abi ya, vallahi billahi. Yani banka, kendi sisteminden kaynaklanan bir hata yüzünden, hatta kendisinden beklenilen özen yükümlülüğünü yerine getiremediği için sizin mağduriyetinize yol açtıysa, bunun bedelini öder. Mesele, sizin kusurunuz olup olmaması değil, bankanın kendi iç işleyişindeki aksaklıklar... O sistemleri öyle bir kuracaksın ki, kılı kırk yaracaksın, değil mi?
Peki ne yapacaksın bu durumda, elin kolun bağlı mı oturacaksın? Elbette hayır. Önce o bloke neden konuldu, bunu bir güzel öğrenmek lazım. Banka neye dayanarak senin iletişim kanallarını kestirmiş? Bu bilginin peşine düşmek, olayın iç yüzünü anlamak, adeta dedektiflik yapmak gibi bir şey. Bazen sistem hatası derler, bazen insan hatası... Ama sonuç sizin için hep aynı: mağduriyet.
İletişim haklarınızın bu denli hoyratça gasp edilmesi, sadece bankacılık işlemlerinizi değil, sosyal ve profesyonel hayatınızı da derinden etkiler. Düşünsenize, önemli bir telefon bekliyorsunuz, iş görüşmesi var, aileden acil bir durum... Ama telefon çalışmıyor. Bankanın bir tek hatalı tuşuyla hayatınız altüst oldu, bu durumun telafisi yok mu şimdi? Var, elbette var.
Tazminat mevzuuna gelirsek, bu işin adı maddiyatın ötesinde, manevi bir tatmin de barındırıyor. Bankanın size yaşattığı bu stres, zaman kaybı, itibar zedelenmesi... Bunların hepsi tazminatın kalemleri arasında yer alabilir. Bankanın sadece maddi zararınızı karşılaması yetmez, o çektiğiniz çilenin de bir karşılığı olmalı. Yani demek istediğim, "benimle uğraşmak bu kadar kolay değil" mesajını net bir şekilde vermek lazım.
Yargıtay kararlarını incelediğinizde de benzer olaylarda bankaların sorumluluğuna sıkça rastlarsınız. O yüzden bu durum, öyle "olur böyle vakalar" denilip geçilecek bir şey değil. Bankanın güvenlik prosedürlerinde bir eksiklik, bir aksaklık varsa, ya da o prosedürleri uygulayan personel bir hata yaptıysa, bedelini öder. Banka bu işi layıkıyla yapacak, başka yolu yok.
O halde, bankanın kapısını çalmaktan, haklarınızı talep etmekten çekinmeyin. Tüketici Hakem Heyetleri, Tüketici Mahkemeleri... Kapıları açık duruyor. Unutmayın, sizin mağduriyetiniz, bankanın kusurlu davranışının doğrudan bir sonucu. Ve bu sonuç, öyle basit bir özürle geçiştirilemez... Sizin verdiğiniz o bankaya duyulan güvenin bedeli bu kadar ucuz olmamalıydı.