QuartzTuning
Kayıtlı Kullanıcı
Bir bakıyorsun eski kimliğindeki fotoğrafa... O sensin, eminim o sensin ama sanki başka biri. Yüz hatların aynı, evet ama bir şeyler eksik ya da fazla. Yıllar geçmiş, abi ya, ne bileyim, saç modelin değişmiş, belki kilo almışsın, belki vermişsin. İnsan kendini tanıyamıyor bazen, vallahi billahi.
Bankada duruyorsun, veznedar şüpheyle bakıyor sana. "Bu siz misiniz?" diye soruyorlar, öyle bir an. "E tabii benim!" demek istiyorsun, ama o eski fotoğraf ile arandaki uçurum... Gözlük mü vardı o zaman, şimdi yok mu? Ya da tam tersi. Bıyık bırakmışsın, oysa fotoğrafta apaçık.
Kendi kimliğin, senin hakkında doğruyu söylemiyor gibi bir his. Bir resmi belge bu, senin kimliğini tasdik eden. Ama içerdiği görsel, senin anlık gerçekliğini yansıtmıyor. Bu durum, ufak bir pürüzden öteye geçiyor aslında... Aidiyetin sorgulanıyor, kimliğin sanki bulanıklaşıyor.
Güvenlik noktalarında, havalimanında hele... Memurun gözleri fotoğraftan sana, senden fotoğrafa gidip geliyor. Haklı da adam, ne bilsin sen misin, değil misin? Kimlik tespitindeki bu tür boşluklar, gerçekten önemli. Bir yandan senin değişimin doğal, diğer yandan belgenin sabitliği problem.
Peki neden hemen gidip güncellemez ki insan? Vakit mi yok, üşeniyor mu, yoksa "aman boş ver" mi diyor? Belki de bu durumun önemini tam kavrayamıyoruzdur başta. O bir fotoğraf sadece, canım, ne olacak ki... Ta ki bir sorunla karşılaşana kadar. O zaman anlıyorsun ciddiyetini.
Zamanın izleri, yüzümüzde belirginleşirken, o belge donuk kalıyor. Saç rengi değişiyor, çizgiler beliriyor göz çevresinde. Hayatlarımız sürekli bir akış halinde, fiziki görünümlerimiz de. O küçük vesikalık ise, geçmişin bir anlık görüntüsü sadece. Bir zaman kapsülü gibi, ama işte o kapsül bazen baş ağrıtıyor.
Resmiyetin, belgenin güvenirliğinin temelinde yatar bu görsel uyum. Bir belgenin 'seni' temsil etme kapasitesi, ne kadar önemli. Bu temsil zayıflayınca, sürecin kendisi de zorlaşıyor. Küçük bir detay gibi görünen bu fark, aslında büyük bir boşluk yaratabiliyor. İletişim kopukluğu, güvensizlik... hepsi oradan başlıyor sanki.
Bankada duruyorsun, veznedar şüpheyle bakıyor sana. "Bu siz misiniz?" diye soruyorlar, öyle bir an. "E tabii benim!" demek istiyorsun, ama o eski fotoğraf ile arandaki uçurum... Gözlük mü vardı o zaman, şimdi yok mu? Ya da tam tersi. Bıyık bırakmışsın, oysa fotoğrafta apaçık.
Kendi kimliğin, senin hakkında doğruyu söylemiyor gibi bir his. Bir resmi belge bu, senin kimliğini tasdik eden. Ama içerdiği görsel, senin anlık gerçekliğini yansıtmıyor. Bu durum, ufak bir pürüzden öteye geçiyor aslında... Aidiyetin sorgulanıyor, kimliğin sanki bulanıklaşıyor.
Güvenlik noktalarında, havalimanında hele... Memurun gözleri fotoğraftan sana, senden fotoğrafa gidip geliyor. Haklı da adam, ne bilsin sen misin, değil misin? Kimlik tespitindeki bu tür boşluklar, gerçekten önemli. Bir yandan senin değişimin doğal, diğer yandan belgenin sabitliği problem.
Peki neden hemen gidip güncellemez ki insan? Vakit mi yok, üşeniyor mu, yoksa "aman boş ver" mi diyor? Belki de bu durumun önemini tam kavrayamıyoruzdur başta. O bir fotoğraf sadece, canım, ne olacak ki... Ta ki bir sorunla karşılaşana kadar. O zaman anlıyorsun ciddiyetini.
Zamanın izleri, yüzümüzde belirginleşirken, o belge donuk kalıyor. Saç rengi değişiyor, çizgiler beliriyor göz çevresinde. Hayatlarımız sürekli bir akış halinde, fiziki görünümlerimiz de. O küçük vesikalık ise, geçmişin bir anlık görüntüsü sadece. Bir zaman kapsülü gibi, ama işte o kapsül bazen baş ağrıtıyor.
Resmiyetin, belgenin güvenirliğinin temelinde yatar bu görsel uyum. Bir belgenin 'seni' temsil etme kapasitesi, ne kadar önemli. Bu temsil zayıflayınca, sürecin kendisi de zorlaşıyor. Küçük bir detay gibi görünen bu fark, aslında büyük bir boşluk yaratabiliyor. İletişim kopukluğu, güvensizlik... hepsi oradan başlıyor sanki.