IndigoDriftwood
Kayıtlı Kullanıcı
Hesabın şak diye donduğunu görmek, o anki adrenalin patlaması... Telefonu kaptığın gibi müşteri hizmetlerini ararsın. Dakikalar süren o can sıkıcı robot sesini, menü navigasyonunu aşıp bir insan evladına ulaştığında, beklentin nedir? Elbette, net bir açıklama. Ama ne duyarsın? Klasik, ezberlenmiş o tını: "Hesabınızda şüpheli işlem tespit edildiği için bloke konulmuştur. Güvenlik birimimiz tarafından inceleniyor efendim." Hadi buyur buradan yak. Güvenlik birimi, kim ki o? İsmi var cismi yok, bir kara kutu sanki...
Hangi işlem peki? Ne zaman oldu? Miktar neydi? Niye şüpheli? Bu soruların cevabını alamazsın, vallahi billahi alamazsın. "Gizlilik politikamız gereği size bu bilgiyi veremiyoruz." Bu laf varya, beni benden alıyor. Sanki uzaydan gelen bir virüs bulaşmış da, kendi paranı sorgulaman yasaklanmış gibi. Kendi finansal akışının kapısı yüzüne kapanıyor, abi. Sen de orada öylece kalakalıyorsun, elin kolun bağlı. Yani şimdi, paranın üstüne konmak değil de ne bu?
Şimdi asıl mevzu: Onlar ne diyor? Daha doğrusu ne demeye çalışıyor? Bu "güvenlik birimi" meselesi genelde iç operasyonel bir kodlamadır, PSD2 direktifleri, AML mevzuatı ya da KYC süreçlerindeki herhangi bir sapmaya işaret eder. Sistemin risk skorlaması aniden zıplamış, bir "fraud detection" algoritması alarm vermiş. Belki alışılmadık bir transfer, belki bir harcama deseni değişmiş. Kim bilir? Ama o algoritmanın neyi "şüpheli" bulduğunu sana söylemezler. Neden? Çünkü o zaman algoritmanın çalışma mantığını, kör noktalarını ifşa etmiş olurlar... Vay canına, ne büyük bir sır yani, senin kendi paran.
Peki, ne zaman çözülecek bu durum? "En kısa sürede." Bu da başka bir klişe, abi. En kısa süre nedir? Beş dakika mı, beş gün mü, beş hafta mı? Bankacılık dünyasında "en kısa süre"nin karşılığı genelde senin aciliyetinden çok, bankanın iç hiyerarşisindeki iş yüküne, ilgili birimin personel sayısına ve o günkü kahve molalarının sıklığına bağlıdır. Hani derler ya, para sende, ama kontrol bende... Tam olarak bu işte. Paran bankanın sisteminde dolanırken sen bir bilgi kırıntısı için telefonda çile çekiyorsun.
Bazen de duyduğun şudur: "Farklı bir kanaldan işlem yapmaya çalıştınız mı?" Hayda! Yani, problem aslında sistemde değil de bende mi? Ya da "Şu an sistemlerimizde bir yoğunluk var." Yoğunluk mu? Benim hesabım bloke olmuş, param havada duruyor, sen yoğunluktan bahsediyorsun. Yok artık. Bloke kodları vardır bir sürü, her birinin ardında bambaşka bir senaryo yatar, ama müşteri olarak sen bu detaya asla ve kat'a ulaşamazsın. Sanki bankacılık bir gizli servis operasyonuymuş gibi, sır perdesi ardına saklanmış her şey.
Bu durum, banka ve müşteri arasındaki o ince çizgiyi, aslında ne kadar da kalın bir duvar olduğunu yüzümüze çarpıyor. Sen paranı emanet edersin, onlar da onu senin rızan olmadan kilitler. Sonra da "regülatif zorunluluklar" der geçerler. Sanki bu zorunluluklar müşterinin hayatını alt üst etmek için icat edilmiş gibi. Kimse o bloke yüzünden kaç fatura ödeyemediğini, kaç randevuyu kaçırdığını, kaç acil ihtiyacını gideremediğini sormaz. Onlar için sadece bir "işlem"dir, senin içinse hayatın akışı…
Sonuç olarak, banka müşteri hizmetleri bloke geldiğinde genelde sana ne olduğu hakkında değil, *neden* bilgi veremedikleri hakkında bilgi verirler. Anladın mı? Yani aslında hiçbir şey söylemezler. O an tek istediğin paranı kurtarmaktır, hesabına erişebilmektir. Ama ne mümkün! Bir de sana "sakin olun" demezler mi? Vallahi billahi insanı çileden çıkarırlar... Bir döngüdür başlar, sen ararsın, onlar oyalar. Ve sen de o çarkın dişlileri arasında öğütülür gidersin... Ne yapsan boş. İşte böyle.
Hangi işlem peki? Ne zaman oldu? Miktar neydi? Niye şüpheli? Bu soruların cevabını alamazsın, vallahi billahi alamazsın. "Gizlilik politikamız gereği size bu bilgiyi veremiyoruz." Bu laf varya, beni benden alıyor. Sanki uzaydan gelen bir virüs bulaşmış da, kendi paranı sorgulaman yasaklanmış gibi. Kendi finansal akışının kapısı yüzüne kapanıyor, abi. Sen de orada öylece kalakalıyorsun, elin kolun bağlı. Yani şimdi, paranın üstüne konmak değil de ne bu?
Şimdi asıl mevzu: Onlar ne diyor? Daha doğrusu ne demeye çalışıyor? Bu "güvenlik birimi" meselesi genelde iç operasyonel bir kodlamadır, PSD2 direktifleri, AML mevzuatı ya da KYC süreçlerindeki herhangi bir sapmaya işaret eder. Sistemin risk skorlaması aniden zıplamış, bir "fraud detection" algoritması alarm vermiş. Belki alışılmadık bir transfer, belki bir harcama deseni değişmiş. Kim bilir? Ama o algoritmanın neyi "şüpheli" bulduğunu sana söylemezler. Neden? Çünkü o zaman algoritmanın çalışma mantığını, kör noktalarını ifşa etmiş olurlar... Vay canına, ne büyük bir sır yani, senin kendi paran.
Peki, ne zaman çözülecek bu durum? "En kısa sürede." Bu da başka bir klişe, abi. En kısa süre nedir? Beş dakika mı, beş gün mü, beş hafta mı? Bankacılık dünyasında "en kısa süre"nin karşılığı genelde senin aciliyetinden çok, bankanın iç hiyerarşisindeki iş yüküne, ilgili birimin personel sayısına ve o günkü kahve molalarının sıklığına bağlıdır. Hani derler ya, para sende, ama kontrol bende... Tam olarak bu işte. Paran bankanın sisteminde dolanırken sen bir bilgi kırıntısı için telefonda çile çekiyorsun.
Bazen de duyduğun şudur: "Farklı bir kanaldan işlem yapmaya çalıştınız mı?" Hayda! Yani, problem aslında sistemde değil de bende mi? Ya da "Şu an sistemlerimizde bir yoğunluk var." Yoğunluk mu? Benim hesabım bloke olmuş, param havada duruyor, sen yoğunluktan bahsediyorsun. Yok artık. Bloke kodları vardır bir sürü, her birinin ardında bambaşka bir senaryo yatar, ama müşteri olarak sen bu detaya asla ve kat'a ulaşamazsın. Sanki bankacılık bir gizli servis operasyonuymuş gibi, sır perdesi ardına saklanmış her şey.
Bu durum, banka ve müşteri arasındaki o ince çizgiyi, aslında ne kadar da kalın bir duvar olduğunu yüzümüze çarpıyor. Sen paranı emanet edersin, onlar da onu senin rızan olmadan kilitler. Sonra da "regülatif zorunluluklar" der geçerler. Sanki bu zorunluluklar müşterinin hayatını alt üst etmek için icat edilmiş gibi. Kimse o bloke yüzünden kaç fatura ödeyemediğini, kaç randevuyu kaçırdığını, kaç acil ihtiyacını gideremediğini sormaz. Onlar için sadece bir "işlem"dir, senin içinse hayatın akışı…
Sonuç olarak, banka müşteri hizmetleri bloke geldiğinde genelde sana ne olduğu hakkında değil, *neden* bilgi veremedikleri hakkında bilgi verirler. Anladın mı? Yani aslında hiçbir şey söylemezler. O an tek istediğin paranı kurtarmaktır, hesabına erişebilmektir. Ama ne mümkün! Bir de sana "sakin olun" demezler mi? Vallahi billahi insanı çileden çıkarırlar... Bir döngüdür başlar, sen ararsın, onlar oyalar. Ve sen de o çarkın dişlileri arasında öğütülür gidersin... Ne yapsan boş. İşte böyle.