IndigoLagoon
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi durduk yere bir mail geliyor, bir mesaj düşüyor ekranına: "Hesabınız askıya alındı," ya da "işlemleriniz bloke edilmiştir." Hop! Ne oluyoruz şimdi? İnsan bir afallıyor, gözleri kocaman açılıyor, "ben ne yaptım ki?" diye düşünüyor haklı olarak. Sanki bir anda bütün dünya sana karşı dönmüş gibi hissediyorsun, bir anda eli kolu bağlanıyor insanın, değil mi?
Sonra o "blokeyi kaldırmak için lütfen adres doğrulaması yapın" cümlesi düşüyor önüne. Abi ne alaka şimdi benim adresimle? Sanki gelip kapımı çalacaklar, çayımı kahvemi içecekler. Vallahi insanı çileden çıkarıyorlar, sanki hepimiz dolandırıcıyız da, her şeyi gizlemeye çalışıyoruz gibi bir muamele görüyoruz, bu da insanın zoruna gidiyor be.
Aslında arka planda ne döndüğünü az çok biliyoruz tabii. Kara para aklama meselesi var, terör finansmanı dedikleri o korkunç şeyler var, bir de şu KYC dedikleri "Müşterini Tanı" mevzuları falan filan... Hani kötü niyetli bir avuç insan yüzünden, hepimiz zan altında kalıyoruz resmen, hepsi de bu yüzden başımıza geliyor. Normal vatandaşa da bu çileyi çektiriyorlar, yeminle bak.
Ondan sonra başlıyorsun fatura arayışına, "nerede benim son ayın elektrik faturası?" diye. Ya da e-devletten ikametgah belgesi falan çıkaracaksın... Aman dikkat et, ismine birebir uymalı, son üç aya ait olmalı mutlaka, yok barkodlu olmalı diye bir dünya kural. Hadi bakalım, nereden bulacaksın şimdi o faturaları, ev arkadaşının üstüneyse mesela? İşte orada başlıyor asıl dram, tam orada kopuyor film.
Belgeleri bir şekilde toparlayıp gönderiyorsun, sonra bir de bekle ki incelesinler. Kaç gün sürecek? Belli değil ki. Ulan acil bir ödeme yapacaksın, bir yere para göndermen gerekiyor, hop! Kaldın ortada. Telefon başında bir o yana bir bu yana dön dur, "Acaba ne zaman geri dönerler?" diye düşün dur. İnsanın sabrını test ediyorlar resmen, başka bir şey değil bu...
Bazen diyorum ki, bunlar bizi deniyor mu acaba? Ne kadar sabırlıyız, ne kadar uğraşırız diye mi bakıyorlar diye... Karşında doğru düzgün bir muhatap da bulamıyorsun ki çoğu zaman. Otomatik mailler, genel geçer cevaplar... İnsan kendini resmen duvara konuşuyormuş gibi hissediyor, ekrana bakıp duruyorsun bomboş. Haklısın vallahi, sinirlenmemek elde değil, insan deliriyor resmen.
Ama işte hayat böyle acımasız abi. Bu sistemi tamamen yenemiyorsun, sadece ve sadece ona uyum sağlayarak baş edebilirsin, başka çaren yok. Ne yapacaksın peki? Sakin kalacaksın, derin bir nefes alacaksın önce. Her adımı dikkatlice atacaksın, öyle ezbere değil. Belgelerin her zaman hazır olsun, dijital olarak bir köşede dursun, lazım olur ansızın. Tecrübe konuşuyor burada, ciddiyim...
Biraz da işin felsefesine bakmak lazım belki de... Bu adres doğrulamaları falan, aslında o büyük sistemin küçük bir çarkı sadece. Güveni sağlamak, sistemi korumak adına atılan adımlar bunlar... Tabii bazen abartıp insanı bezdiriyorlar, orası ayrı mesele. Ama bil ki, yalnız değilsin bu çilede. Herkesin başına geliyor bu işler, gelecek de. Önemli olan, bu bürokratik labirentte kaybolmadan, o sabrı gösterip çıkış yolunu bulabilmek... başka yolu yok maalesef.
Sonra o "blokeyi kaldırmak için lütfen adres doğrulaması yapın" cümlesi düşüyor önüne. Abi ne alaka şimdi benim adresimle? Sanki gelip kapımı çalacaklar, çayımı kahvemi içecekler. Vallahi insanı çileden çıkarıyorlar, sanki hepimiz dolandırıcıyız da, her şeyi gizlemeye çalışıyoruz gibi bir muamele görüyoruz, bu da insanın zoruna gidiyor be.
Aslında arka planda ne döndüğünü az çok biliyoruz tabii. Kara para aklama meselesi var, terör finansmanı dedikleri o korkunç şeyler var, bir de şu KYC dedikleri "Müşterini Tanı" mevzuları falan filan... Hani kötü niyetli bir avuç insan yüzünden, hepimiz zan altında kalıyoruz resmen, hepsi de bu yüzden başımıza geliyor. Normal vatandaşa da bu çileyi çektiriyorlar, yeminle bak.
Ondan sonra başlıyorsun fatura arayışına, "nerede benim son ayın elektrik faturası?" diye. Ya da e-devletten ikametgah belgesi falan çıkaracaksın... Aman dikkat et, ismine birebir uymalı, son üç aya ait olmalı mutlaka, yok barkodlu olmalı diye bir dünya kural. Hadi bakalım, nereden bulacaksın şimdi o faturaları, ev arkadaşının üstüneyse mesela? İşte orada başlıyor asıl dram, tam orada kopuyor film.
Belgeleri bir şekilde toparlayıp gönderiyorsun, sonra bir de bekle ki incelesinler. Kaç gün sürecek? Belli değil ki. Ulan acil bir ödeme yapacaksın, bir yere para göndermen gerekiyor, hop! Kaldın ortada. Telefon başında bir o yana bir bu yana dön dur, "Acaba ne zaman geri dönerler?" diye düşün dur. İnsanın sabrını test ediyorlar resmen, başka bir şey değil bu...
Bazen diyorum ki, bunlar bizi deniyor mu acaba? Ne kadar sabırlıyız, ne kadar uğraşırız diye mi bakıyorlar diye... Karşında doğru düzgün bir muhatap da bulamıyorsun ki çoğu zaman. Otomatik mailler, genel geçer cevaplar... İnsan kendini resmen duvara konuşuyormuş gibi hissediyor, ekrana bakıp duruyorsun bomboş. Haklısın vallahi, sinirlenmemek elde değil, insan deliriyor resmen.
Ama işte hayat böyle acımasız abi. Bu sistemi tamamen yenemiyorsun, sadece ve sadece ona uyum sağlayarak baş edebilirsin, başka çaren yok. Ne yapacaksın peki? Sakin kalacaksın, derin bir nefes alacaksın önce. Her adımı dikkatlice atacaksın, öyle ezbere değil. Belgelerin her zaman hazır olsun, dijital olarak bir köşede dursun, lazım olur ansızın. Tecrübe konuşuyor burada, ciddiyim...
Biraz da işin felsefesine bakmak lazım belki de... Bu adres doğrulamaları falan, aslında o büyük sistemin küçük bir çarkı sadece. Güveni sağlamak, sistemi korumak adına atılan adımlar bunlar... Tabii bazen abartıp insanı bezdiriyorlar, orası ayrı mesele. Ama bil ki, yalnız değilsin bu çilede. Herkesin başına geliyor bu işler, gelecek de. Önemli olan, bu bürokratik labirentte kaybolmadan, o sabrı gösterip çıkış yolunu bulabilmek... başka yolu yok maalesef.