PrismCadence
Kayıtlı Kullanıcı
Ya o an var ya, hani bir şey yapmaya çalışırsın, acil bir işin vardır, bankaya gireceksin, bir fatura ödeyeceksin, maillerine bakacaksın... Ve çat! Karşında o iğrenç hata mesajı belirir. Erişimin engellendi. Bloke oldun. Abi, dünya başına yıkılır gibi olur, yemin ederim. O panik, o çaresizlik hissi... Sanki elin kolun bağlanmış gibi.
Ulan, kaç kere söyledim, kaç kere yazdım, yine de duymazdan geliyorsunuz. O cihazın güncellemeleri niye var sanıyorsunuz? Sırf canınızı sıkmak için mi? Hayır! O güncellemeler, yeni eklenen özellikler için falan değil çoğu zaman, asıl mesele güvenlik yamaları. Hani o sinsi delikler var ya sistemde, korsanların, o kahrolası dolandırıcıların içeri sızmak için beklediği gedikler... İşte onları kapatmak için. Sen ertele, ertele, sonra gelsin başın belaya. Vallahi billahi, kendi topuğuna sıkıyorsun.
Şifreler! Ah o şifreler... Hala mı "123456", "şifre", "doğum tarihin"? Pes yani. Hayır, bir de her yerde aynı şifreyi kullanmak var. Sanki bir tane anahtarın var da bütün kapıları onunla açmaya çalışıyorsun. E, bir kapı kırılınca hepsi gider. Bu kadar basit mi ya kafanızda? Biraz akıl yahu, biraz empati kurun kendinize. Yarın öbür gün o hesaplardan biri ele geçirilince ne yapacaksın? Kimin canı yanacak? Senin.
İki faktörlü kimlik doğrulama. Şu iki kelimenin anlamını bir zahmet öğrenin artık. Sana ekstra bir adım soruyor, telefonuna kod gönderiyor, bir yere dokunmanı istiyor... Niye? Senin o zayıf şifren bir şekilde ele geçirilirse, bir kalkan daha olsun diye. "Aman uğraşamam şimdi," diyenler, uğraştığın zamanı, o bloke olup da saçını başını yolduğun dakikaları düşün. Değer mi?
Cihaz dediğin sadece telefon değil bu arada. Evdeki modem, bilgisayar, tablet, hatta o akıllı saat bile... Hepsinin kendine göre bir koruması, bir güncellemesi var. Sanıyor musun ki, "Beni kim ne yapsın?" Ya da "Benim neyimi çalacaklar ki?" Sen bir veri havuzunun içindesin abi. Senin bilgilerinin minicik bir parçası bile başka büyük resmi tamamlayabiliyor. O küçük ihmaller var ya, onlar birikince felakete dönüşüyor.
O güncellemeyi yapmamanın, o basit şifreyi kullanmaya devam etmenin maliyeti, çok daha ağır oluyor bazen. Kimi zaman maddi, kimi zaman manevi... Kredi kartı bilgilerinin çalınması mı dersin, kimliğinin kopyalanması mı dersin, en basitinden sosyal medya hesabının ele geçirilip rezil rüsva olmak mı dersin... Liste uzar gider. Gözünüzle görmeden inanmazsınız, değil mi? Ama o bloke mesajını gördüğün an, işte o an anlarsın...
Sonra telefonda dakikalarca beklemeler, oradan oraya yönlendirmeler, "biz yapamayız efendim, şurayı arayın" serzenişleri... Yahu, bir basit adımla önüne geçebileceğin bir derdi niye kendi ellerinle yaratırsın? Yok mu senin başka işin gücün? Değil mi yani, gerçekten değer mi o tembelliğe?
Bak, ben sana tecrübeyle sabit konuşuyorum. Bu işin şakası yok. Dünyanın hali ortada. Her yerden bir saldırı, bir dolandırıcılık teşebbüsü. Sen de kendine bir duvar öreceksin, bir kalkan takınacaksın. O duvarın tuğlaları da basit: Cihazını güncel tut, şifrelerini güçlendir, iki adımlı doğrulamayı aç. Bu kadar basit. Sonra rahat rahat hayatına devam et. Yoksa o bloke ekranını gördüğün zaman, o çaresizlik... Yemin ederim çileden çıkarır insanı. Kendine gel artık. Kendine gel...
Ulan, kaç kere söyledim, kaç kere yazdım, yine de duymazdan geliyorsunuz. O cihazın güncellemeleri niye var sanıyorsunuz? Sırf canınızı sıkmak için mi? Hayır! O güncellemeler, yeni eklenen özellikler için falan değil çoğu zaman, asıl mesele güvenlik yamaları. Hani o sinsi delikler var ya sistemde, korsanların, o kahrolası dolandırıcıların içeri sızmak için beklediği gedikler... İşte onları kapatmak için. Sen ertele, ertele, sonra gelsin başın belaya. Vallahi billahi, kendi topuğuna sıkıyorsun.
Şifreler! Ah o şifreler... Hala mı "123456", "şifre", "doğum tarihin"? Pes yani. Hayır, bir de her yerde aynı şifreyi kullanmak var. Sanki bir tane anahtarın var da bütün kapıları onunla açmaya çalışıyorsun. E, bir kapı kırılınca hepsi gider. Bu kadar basit mi ya kafanızda? Biraz akıl yahu, biraz empati kurun kendinize. Yarın öbür gün o hesaplardan biri ele geçirilince ne yapacaksın? Kimin canı yanacak? Senin.
İki faktörlü kimlik doğrulama. Şu iki kelimenin anlamını bir zahmet öğrenin artık. Sana ekstra bir adım soruyor, telefonuna kod gönderiyor, bir yere dokunmanı istiyor... Niye? Senin o zayıf şifren bir şekilde ele geçirilirse, bir kalkan daha olsun diye. "Aman uğraşamam şimdi," diyenler, uğraştığın zamanı, o bloke olup da saçını başını yolduğun dakikaları düşün. Değer mi?
Cihaz dediğin sadece telefon değil bu arada. Evdeki modem, bilgisayar, tablet, hatta o akıllı saat bile... Hepsinin kendine göre bir koruması, bir güncellemesi var. Sanıyor musun ki, "Beni kim ne yapsın?" Ya da "Benim neyimi çalacaklar ki?" Sen bir veri havuzunun içindesin abi. Senin bilgilerinin minicik bir parçası bile başka büyük resmi tamamlayabiliyor. O küçük ihmaller var ya, onlar birikince felakete dönüşüyor.
O güncellemeyi yapmamanın, o basit şifreyi kullanmaya devam etmenin maliyeti, çok daha ağır oluyor bazen. Kimi zaman maddi, kimi zaman manevi... Kredi kartı bilgilerinin çalınması mı dersin, kimliğinin kopyalanması mı dersin, en basitinden sosyal medya hesabının ele geçirilip rezil rüsva olmak mı dersin... Liste uzar gider. Gözünüzle görmeden inanmazsınız, değil mi? Ama o bloke mesajını gördüğün an, işte o an anlarsın...
Sonra telefonda dakikalarca beklemeler, oradan oraya yönlendirmeler, "biz yapamayız efendim, şurayı arayın" serzenişleri... Yahu, bir basit adımla önüne geçebileceğin bir derdi niye kendi ellerinle yaratırsın? Yok mu senin başka işin gücün? Değil mi yani, gerçekten değer mi o tembelliğe?
Bak, ben sana tecrübeyle sabit konuşuyorum. Bu işin şakası yok. Dünyanın hali ortada. Her yerden bir saldırı, bir dolandırıcılık teşebbüsü. Sen de kendine bir duvar öreceksin, bir kalkan takınacaksın. O duvarın tuğlaları da basit: Cihazını güncel tut, şifrelerini güçlendir, iki adımlı doğrulamayı aç. Bu kadar basit. Sonra rahat rahat hayatına devam et. Yoksa o bloke ekranını gördüğün zaman, o çaresizlik... Yemin ederim çileden çıkarır insanı. Kendine gel artık. Kendine gel...