Telefon titredi, ekranda o meşhur doğrulama kodu bekleniyordu. Bekledikçe içimde garip bir sıkıntı... Gelmiyor, deniyorum deniyorum, yok. Hani o beklediğin SMS bir türlü düşmüyor ya cebine, tam öyle bir an.
Ne yapacaksın başka? Çevir bankanın numarasını. Hoparlöre alıyorsun telefonu, o klasik bekleme müziği başlıyor çalmaya. Bir yandan işini halletmeye çalışıyorsun, bir yandan da o müziğin bitmesini diliyorsun içinden, vallahi.
Nihayet, "Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?" sesi. Sanki sihirli değnek değecek de, hop her şey çözülecek gibi bir umut kaplıyor içini. Anlatıyorsun derdini, tüm detaylarıyla... Kod gelmiyor, işlemim yarım kaldı, ne yapmam lazım?
Ve o an geliyor. Karşıdan gelen ses, ummadığın bir yöne işaret ediyor: "Efendim, bu durumda şubenize gitmeniz gerekmekte." Şubeye mi? Yahu ben şimdi bu dijital çağda, bir kod için fiziksel olarak yer mi değiştireceğim... İnsanın aklı almıyor bazen.
Yani şimdi ben, parmağımın ucundaki işlemler için kurulan bu koca sistemde, bankanın bana gönderemediği bir kod yüzünden, kalkıp yollara düşeceğim... Kendi kendine "Ama neden?" diye sormadan edemiyorsun, cevapsız bir soru bu.
Belki de bir güvenlik protokolü. Bilmediğimiz, göremediğimiz, arka planda işleyen bambaşka bir mekanizma var. Hani bizim iyiliğimiz için, hesabımızın güvenliği için... Öyle düşünmek istiyor insan.
Düşünsene, teknolojinin dibine vurmuşuz güya. Yapay zekalar, mobil uygulamalar, tek tıkla her şey... Ama bazen en basitinden bir doğrulama kodu gelmeyince, kendini ortaçağda gibi hissediyorsun, abi ya.
Oysa sen aradığında, o çağrı merkezindeki arkadaşın bir tuşa basıp anında çözmesini bekliyorsun. Ya da sana yeni bir kod göndermesini. Öyle değil mi? Ama yok, seni başka bir kapıya yönlendiriyorlar... Sanki labirentte dolanıyormuşsun gibi.
Neyse, yapılacak bir şey yok. Ya dediğini yapıp gideceksin, ya da denemeye devam edeceksin, belki sonra gelir kod... Bu da bankacılığın cilvesi herhalde, ne diyelim. Bazen dijital dünya bile bizi eski usule döndürüyor, ilginç.
Ne yapacaksın başka? Çevir bankanın numarasını. Hoparlöre alıyorsun telefonu, o klasik bekleme müziği başlıyor çalmaya. Bir yandan işini halletmeye çalışıyorsun, bir yandan da o müziğin bitmesini diliyorsun içinden, vallahi.
Nihayet, "Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?" sesi. Sanki sihirli değnek değecek de, hop her şey çözülecek gibi bir umut kaplıyor içini. Anlatıyorsun derdini, tüm detaylarıyla... Kod gelmiyor, işlemim yarım kaldı, ne yapmam lazım?
Ve o an geliyor. Karşıdan gelen ses, ummadığın bir yöne işaret ediyor: "Efendim, bu durumda şubenize gitmeniz gerekmekte." Şubeye mi? Yahu ben şimdi bu dijital çağda, bir kod için fiziksel olarak yer mi değiştireceğim... İnsanın aklı almıyor bazen.
Yani şimdi ben, parmağımın ucundaki işlemler için kurulan bu koca sistemde, bankanın bana gönderemediği bir kod yüzünden, kalkıp yollara düşeceğim... Kendi kendine "Ama neden?" diye sormadan edemiyorsun, cevapsız bir soru bu.
Belki de bir güvenlik protokolü. Bilmediğimiz, göremediğimiz, arka planda işleyen bambaşka bir mekanizma var. Hani bizim iyiliğimiz için, hesabımızın güvenliği için... Öyle düşünmek istiyor insan.
Düşünsene, teknolojinin dibine vurmuşuz güya. Yapay zekalar, mobil uygulamalar, tek tıkla her şey... Ama bazen en basitinden bir doğrulama kodu gelmeyince, kendini ortaçağda gibi hissediyorsun, abi ya.
Oysa sen aradığında, o çağrı merkezindeki arkadaşın bir tuşa basıp anında çözmesini bekliyorsun. Ya da sana yeni bir kod göndermesini. Öyle değil mi? Ama yok, seni başka bir kapıya yönlendiriyorlar... Sanki labirentte dolanıyormuşsun gibi.
Neyse, yapılacak bir şey yok. Ya dediğini yapıp gideceksin, ya da denemeye devam edeceksin, belki sonra gelir kod... Bu da bankacılığın cilvesi herhalde, ne diyelim. Bazen dijital dünya bile bizi eski usule döndürüyor, ilginç.