PrismTuning
Kayıtlı Kullanıcı
Şu telefonlarımızdaki doğrulama uygulamaları varya, hani şu iki faktörlü kimlik doğrulama dediğimiz şeye hayat öpücüğü verenler... Bir bakıyorsun, senden öyle bir şeyler istiyor ki, insanın aklı şaşıyor vallahi.
Sanki özel hayatına, mahremine elini uzatıyorlar. Rehberine ne alaka? Kamerana, mikrofonuna neden erişmek ister bir doğrulama uygulaması? İçime bir kurt düşüyor o an.
İnsan hiç düşünmeden "İzin Ver" tuşuna basıp geçiyor ya hani, işte o an her şey başlıyor. O minicik tuş, bazen koskoca bir bilinmezliğe açılan kapı oluyor, farkında mıyız?
Sonra o uygulamaları bir kurcalamaya kalkıyorsun, izin ayarlarına giriyorsun... Neler görmüyorum ki! "Bu uygulama rehberinize erişebilir." "Konum bilginizi alabilir." Aman Allah'ım!
Kendi kendime soruyorum bazen, bu kadar mı aciziz teknoloji karşısında? Her şeye körü körüne onay mı vereceğiz böyle? Bir yerlerde birileri bizi mi izliyor sürekli, bu his rahatsız ediyor insanı.
Eskiden gazeteciydim, bilirim. Her bilginin ne kadar değerli, ne kadar tehlikeli olabileceğini... O yüzden bu izin meselesi benim için bambaşka bir anlam taşıyor. Bizi savunmasız bırakıyor sanki.
Düşünsene, banka hesaplarına giriş yaparken kullandığın bir uygulama, konumuna erişim istiyor... Ne için? Amacı ne? Güvenlik mi, gözetim mi? İnce çizgi kaybolup gidiyor.
Aslında yapılması gereken çok basit; her uygulamanın izin ayarlarını tek tek, didik didik gözden geçirmek. Tıpkı eskiden haberleri araştırır gibi, her detaya takılmak lazım.
Gereksiz her izni derhal kapatmak lazım. Bir doğrulama uygulamasının mikrofonuna ihtiyacı olmaz mesela, olmaz abi. O kadar net.
Eğer kapatmazsan, o arka planda neler çeviriyor kim bilir? Konuştuğun her şey, duyduğun her ses... Paranoyakça gelebilir ama ihtimal dahilinde her şey, bu devirde.
Bize düşen, bu dijital dünyada kendi güvenliğimizin avukatı olmak. Kimseye ama kimseye körü körüne güvenmemek... Özellikle de cebimizdeki bu akıllı, çok bilmiş aletlere.
İşte tam da bu yüzden, o izin ayarları sadece birer seçenek değil, birer kapı. Hangi kapıyı açık bırakıp hangisini kilitlediğin, senin dijital kaderini belirliyor aslında... Aman dikkat.
Sanki özel hayatına, mahremine elini uzatıyorlar. Rehberine ne alaka? Kamerana, mikrofonuna neden erişmek ister bir doğrulama uygulaması? İçime bir kurt düşüyor o an.
İnsan hiç düşünmeden "İzin Ver" tuşuna basıp geçiyor ya hani, işte o an her şey başlıyor. O minicik tuş, bazen koskoca bir bilinmezliğe açılan kapı oluyor, farkında mıyız?
Sonra o uygulamaları bir kurcalamaya kalkıyorsun, izin ayarlarına giriyorsun... Neler görmüyorum ki! "Bu uygulama rehberinize erişebilir." "Konum bilginizi alabilir." Aman Allah'ım!
Kendi kendime soruyorum bazen, bu kadar mı aciziz teknoloji karşısında? Her şeye körü körüne onay mı vereceğiz böyle? Bir yerlerde birileri bizi mi izliyor sürekli, bu his rahatsız ediyor insanı.
Eskiden gazeteciydim, bilirim. Her bilginin ne kadar değerli, ne kadar tehlikeli olabileceğini... O yüzden bu izin meselesi benim için bambaşka bir anlam taşıyor. Bizi savunmasız bırakıyor sanki.
Düşünsene, banka hesaplarına giriş yaparken kullandığın bir uygulama, konumuna erişim istiyor... Ne için? Amacı ne? Güvenlik mi, gözetim mi? İnce çizgi kaybolup gidiyor.
Aslında yapılması gereken çok basit; her uygulamanın izin ayarlarını tek tek, didik didik gözden geçirmek. Tıpkı eskiden haberleri araştırır gibi, her detaya takılmak lazım.
Gereksiz her izni derhal kapatmak lazım. Bir doğrulama uygulamasının mikrofonuna ihtiyacı olmaz mesela, olmaz abi. O kadar net.
Eğer kapatmazsan, o arka planda neler çeviriyor kim bilir? Konuştuğun her şey, duyduğun her ses... Paranoyakça gelebilir ama ihtimal dahilinde her şey, bu devirde.
Bize düşen, bu dijital dünyada kendi güvenliğimizin avukatı olmak. Kimseye ama kimseye körü körüne güvenmemek... Özellikle de cebimizdeki bu akıllı, çok bilmiş aletlere.
İşte tam da bu yüzden, o izin ayarları sadece birer seçenek değil, birer kapı. Hangi kapıyı açık bırakıp hangisini kilitlediğin, senin dijital kaderini belirliyor aslında... Aman dikkat.