IndigoTambourine
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi bakın, niş başlık bulmak, detaylı çözüm üretmek lafta kolay iş. Ama masaya oturup kafa yormaya başlayınca, o "ek 100 başlık" dediğimiz şey nasıl da bir çıkmaza girebiliyor, değil mi? Yani, hakikaten, nereden başlayacağını şaşırırsın bazen. Herkesin konuştuğu konuları bırakacaksın bir kenara, esas mesele o kimsenin görmediği, dokunmadığı, hatta belki akıl bile etmediği yerlere ışık tutmak. Oralardan öyle bir çözüm çıkar ki, gören "Vay be, nasıl düşünemedim!" der, işte o zaman sen işini hakkıyla yapmış olursun.
Şu kafa yapısı var ya, "Aman ne gerek var o kadar detaya," diyenler... İşte onlar hep aynı sularda yüzer durur. Amaç niş bir alan bulup, ona detaylı bir çözüm sunmaksa, o zaman oturup kazıyacaksın o konuyu. Nereden başlar, nerede biter, kimin ne derdi var, neye çözüm aranıyor, hepsi tek tek deşilecek. Yüzeyden geçen değil, dibe dalan kazanır bu oyunda, vallahi billahi öyle. Biraz canın sıkılacak, biraz "Yeter artık" diyeceksin ama o detay, o niş alanın gerçek zenginliği orada gizli.
Gördüğüm kadarıyla çoğu kişi sadece Google Trendler'e bakıp "Aa, şu aratılıyormuş, hadi yazalım!" moduna giriyor. Tamam, kötü bir başlangıç değil belki, ama yetmez. Asıl iş, insanların aradığı ama ifade edemediği dertleri yakalamakta. Forumları oku, yorumları tara, bloglarda gez, sosyal medyada insanların neyden yakındığını iyi dinle. Orada bir boşluk var, bir feryat var belki, o feryadı yakalayıp ona özel, terzi işi bir çözüm sunacaksın. İşte o zaman niş dediğin şey ete kemiğe bürünür, boş bir laf olmaktan çıkar.
Mesela şöyle bir durum var; diyelim ki bir konuda herkes A ve B çözümünü sunuyor. Sen C çözümünü buldun, üstelik A ve B'den çok daha pratik, daha uygulanabilir, daha az maliyetli... İşte o detay orada. Kimse "Zaten A ve B var, niye C'ye kafa yorayım?" demeyecek, çünkü C gerçekten işe yarıyor. O yüzden o mevcut çözümleri de iyi irdeleyeceksin. Eksikleri neler, zayıf noktaları ne? Senin çözümün o zayıf noktaları nasıl kapatıyor? Bu soruları sormadan, üzerine gitmeden olmaz.
Ya da şöyle düşünün, bazen öyle konular çıkar ki, herkes üstünden geçmiştir ama kimse derinlemesine inmemiştir. Hani derler ya, "Gözünün önündeki cevheri göremiyorsun." İşte o durum. Basit gibi görünen, çok da önemsemediğimiz küçük bir sorun, aslında geniş bir kitlenin canını sıkıyor olabilir. O küçük sorunu alıp, ona dünya standartlarında, akılcı, uygulanabilir bir çözüm getirmek, işte bu, niş bir başlığı "Ek 100 Başlık" listene eklemenin anahtarıdır. Hafife alma sakın.
Bu işin biraz da sabır işi olduğunu unutmayın. Bir günde, iki günde çıkmaz o detaylı çözümler. Gazetecilikte de öyleydi, bir haberi ilmek ilmek işlerdik. Bir konuyu deşerken, bazen saatlerce hiçbir yere varamazsın, sonra bir anda öyle bir şey çarpar ki beynine, "İşte bu!" dersin. O hissin peşinden gideceksin. O yüzden biraz oturup kafa patlatacaksın, bazen eline kağıt kalem alıp çiziktireceksin, bazen odanın içinde volta atacaksın... Bu bir süreç, bir keşif yolculuğu gibi yani.
Aslında bütün mesele, o "neden" sorusunu sormaktan geçiyor. "Neden bu böyle?", "Neden kimse buraya bakmıyor?", "Neden bu sorun hala çözülmedi?" Bu "nedenler" seni o niş alana götürür, o detayı buldurur. Sonra o nedenleri birer birer cevaplamaya başlarsın. Her cevap, senin çözüm yolunun bir taşı olur, bir parçası haline gelir. Mantıklı, tutarlı ve sahici bir yapı kurana kadar uğraşacaksın, bıkmadan usanmadan... Yoksa yarım yamalak iş, yarım yamalak çözümler sunar, kimsenin işine yaramaz, senin de enerjin boşa gider.
Hani derler ya, "Şeytan detayda gizlidir." İşte bu, bizim "niş ve detaylı çözüm" arayışımızda da geçerli. O küçücük ayrıntı, o gözden kaçan bilgi, bütün denklemi değiştirebilir. O yüzden, genel geçer bilgileri kenara bırakın, bildiğiniz kalıpların dışına çıkın. Cesur olun, sorgulayın, eleştirin. Zaten halihazırda var olan şeylere yeni bir gözle bakmayı öğrenmelisin. Ya da belki de hiç olmayan bir şeye "neden olmasın" deyip onu var etme cesareti gösterirsin. İşte o zaman "ek 100 başlık" dediğin şey, sadece bir liste değil, bir değer üretme rehberi olur çıkar.
Şu kafa yapısı var ya, "Aman ne gerek var o kadar detaya," diyenler... İşte onlar hep aynı sularda yüzer durur. Amaç niş bir alan bulup, ona detaylı bir çözüm sunmaksa, o zaman oturup kazıyacaksın o konuyu. Nereden başlar, nerede biter, kimin ne derdi var, neye çözüm aranıyor, hepsi tek tek deşilecek. Yüzeyden geçen değil, dibe dalan kazanır bu oyunda, vallahi billahi öyle. Biraz canın sıkılacak, biraz "Yeter artık" diyeceksin ama o detay, o niş alanın gerçek zenginliği orada gizli.
Gördüğüm kadarıyla çoğu kişi sadece Google Trendler'e bakıp "Aa, şu aratılıyormuş, hadi yazalım!" moduna giriyor. Tamam, kötü bir başlangıç değil belki, ama yetmez. Asıl iş, insanların aradığı ama ifade edemediği dertleri yakalamakta. Forumları oku, yorumları tara, bloglarda gez, sosyal medyada insanların neyden yakındığını iyi dinle. Orada bir boşluk var, bir feryat var belki, o feryadı yakalayıp ona özel, terzi işi bir çözüm sunacaksın. İşte o zaman niş dediğin şey ete kemiğe bürünür, boş bir laf olmaktan çıkar.
Mesela şöyle bir durum var; diyelim ki bir konuda herkes A ve B çözümünü sunuyor. Sen C çözümünü buldun, üstelik A ve B'den çok daha pratik, daha uygulanabilir, daha az maliyetli... İşte o detay orada. Kimse "Zaten A ve B var, niye C'ye kafa yorayım?" demeyecek, çünkü C gerçekten işe yarıyor. O yüzden o mevcut çözümleri de iyi irdeleyeceksin. Eksikleri neler, zayıf noktaları ne? Senin çözümün o zayıf noktaları nasıl kapatıyor? Bu soruları sormadan, üzerine gitmeden olmaz.
Ya da şöyle düşünün, bazen öyle konular çıkar ki, herkes üstünden geçmiştir ama kimse derinlemesine inmemiştir. Hani derler ya, "Gözünün önündeki cevheri göremiyorsun." İşte o durum. Basit gibi görünen, çok da önemsemediğimiz küçük bir sorun, aslında geniş bir kitlenin canını sıkıyor olabilir. O küçük sorunu alıp, ona dünya standartlarında, akılcı, uygulanabilir bir çözüm getirmek, işte bu, niş bir başlığı "Ek 100 Başlık" listene eklemenin anahtarıdır. Hafife alma sakın.
Bu işin biraz da sabır işi olduğunu unutmayın. Bir günde, iki günde çıkmaz o detaylı çözümler. Gazetecilikte de öyleydi, bir haberi ilmek ilmek işlerdik. Bir konuyu deşerken, bazen saatlerce hiçbir yere varamazsın, sonra bir anda öyle bir şey çarpar ki beynine, "İşte bu!" dersin. O hissin peşinden gideceksin. O yüzden biraz oturup kafa patlatacaksın, bazen eline kağıt kalem alıp çiziktireceksin, bazen odanın içinde volta atacaksın... Bu bir süreç, bir keşif yolculuğu gibi yani.
Aslında bütün mesele, o "neden" sorusunu sormaktan geçiyor. "Neden bu böyle?", "Neden kimse buraya bakmıyor?", "Neden bu sorun hala çözülmedi?" Bu "nedenler" seni o niş alana götürür, o detayı buldurur. Sonra o nedenleri birer birer cevaplamaya başlarsın. Her cevap, senin çözüm yolunun bir taşı olur, bir parçası haline gelir. Mantıklı, tutarlı ve sahici bir yapı kurana kadar uğraşacaksın, bıkmadan usanmadan... Yoksa yarım yamalak iş, yarım yamalak çözümler sunar, kimsenin işine yaramaz, senin de enerjin boşa gider.
Hani derler ya, "Şeytan detayda gizlidir." İşte bu, bizim "niş ve detaylı çözüm" arayışımızda da geçerli. O küçücük ayrıntı, o gözden kaçan bilgi, bütün denklemi değiştirebilir. O yüzden, genel geçer bilgileri kenara bırakın, bildiğiniz kalıpların dışına çıkın. Cesur olun, sorgulayın, eleştirin. Zaten halihazırda var olan şeylere yeni bir gözle bakmayı öğrenmelisin. Ya da belki de hiç olmayan bir şeye "neden olmasın" deyip onu var etme cesareti gösterirsin. İşte o zaman "ek 100 başlık" dediğin şey, sadece bir liste değil, bir değer üretme rehberi olur çıkar.