AmberMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Emekli maaşına haciz gelmez mi sandınız, hayır öyle bir dünya yok maalesef. Kanunlar önünde belirli şartlar ve istisnalar çerçevesinde emekli aylıkları da bir alacaklının hedefine oturabilir; bu, sandığınızın aksine pek de nadir bir durum değil aslında. Yargıtay kararlarından tutun da, günlük hayatta karşımıza çıkan onca davaya kadar, emeklinin o zoraki "dokunulmaz" zırhı bazen pörsüyebiliyor, abi durum bu işte.
Yasal zeminde konuşacak olursak, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesi net bir hüküm koyar: Emekli aylıkları, gelir ve ödenekler haczedilemez. Cümle kısa ama etkisi büyük, değil mi? İşte bu temel prensip aslında emekliyi korumak, onun yaşam standardını güvence altına almak için var, kimse keyfi olarak elini uzatıp senin ayda bir aldığın o hayat suyuna dokunamasın diye düşünülmüş...
Ancak her yasanın bir "ama"sı olduğu gibi, burada da koca bir "ama" var; şayet borçlunun, yani emeklinin kendisi, bu kesintiye yazılı olarak rıza gösterirse durum tamamen değişir. Borcunuz var diyelim, banka da size dedi ki "Emekli maaşınızdan keselim." Siz de "Tamam" dediniz, imzanızı attınız... İşte o an, yasanın size sunduğu o dokunulmazlık kalkanı paramparça olur gider. O zaman haciz tebliğatına bile gerek kalmaz, direkt kesinti başlar, vallahi billahi böyle işler...
Nafaka borçları ise bambaşka bir kategori. Çocuklarının ya da eşinin nafakasını ödemeyen bir emeklinin maaşına haciz gelmesi kaçınılmazdır. Burada o 5510 sayılı kanunun bahsettiği "haczedilemez" ilkesi işlemez, bu istisna en keskin olanlarından biridir ve aile hukukunun kutsallığı, çocukların ve eşin mağdur edilmemesi adına getirilen çok önemli bir düzenlemedir. Yani alacaklının rızası aranmaz, mahkeme kararı varsa biter iş...
Devlete olan borçlar, özellikle vergi borçları veya kamu alacakları söz konusu olduğunda da durumun rengi epey bir değişiyor. Evet, normalde üçüncü kişilere olan borçlarda rıza şartken, kamu alacaklarında bu kadar insaflı davranılmayabiliyor. Yani vergi daireleri veya diğer kamu kurumları, sizin emekli maaşınıza el koyma yetkisine sahip olabilirler. Burada yine o "rıza" konusu geçerliliğini yitiriyor, yasal süreç işliyor ve sonuç kaçınılmaz olabiliyor...
Peki, bankadan kredi çektiniz ve kredi sözleşmesinde "emekli maaşımdan kesinti yapılsın" maddesini imzaladınız mı? İşte o da sizin kendi rızanızla yaptığınız bir haciz anlaşmasıdır aslında. Sonradan "benim maaşıma haciz gelemez" diye avaz avaz bağırmanızın hiçbir faydası olmaz. Bu yüzden her belgeyi, her satırı dikkatlice okumak gerekiyor; imza attığınız her yerde bir taahhüt altına girersiniz, bu işler böyle yürür, bilin istedim...
Şayet maaşınıza haksız bir şekilde haciz konulduğunu düşünüyorsanız, yani sizin herhangi bir rızanız olmadan veya nafaka, kamu alacağı gibi istisnai durumlar dışında bir kesintiyle karşılaştıysanız, derhal yasal yollara başvurmanız şarttır. İcra mahkemesine şikayette bulunarak bu durumun düzeltilmesini talep edebilirsiniz. Unutmayın, kanunlar sizi korumak için vardır, yeter ki siz haklarınızı bilin ve onları sonuna kadar kullanın...
Yasal zeminde konuşacak olursak, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesi net bir hüküm koyar: Emekli aylıkları, gelir ve ödenekler haczedilemez. Cümle kısa ama etkisi büyük, değil mi? İşte bu temel prensip aslında emekliyi korumak, onun yaşam standardını güvence altına almak için var, kimse keyfi olarak elini uzatıp senin ayda bir aldığın o hayat suyuna dokunamasın diye düşünülmüş...
Ancak her yasanın bir "ama"sı olduğu gibi, burada da koca bir "ama" var; şayet borçlunun, yani emeklinin kendisi, bu kesintiye yazılı olarak rıza gösterirse durum tamamen değişir. Borcunuz var diyelim, banka da size dedi ki "Emekli maaşınızdan keselim." Siz de "Tamam" dediniz, imzanızı attınız... İşte o an, yasanın size sunduğu o dokunulmazlık kalkanı paramparça olur gider. O zaman haciz tebliğatına bile gerek kalmaz, direkt kesinti başlar, vallahi billahi böyle işler...
Nafaka borçları ise bambaşka bir kategori. Çocuklarının ya da eşinin nafakasını ödemeyen bir emeklinin maaşına haciz gelmesi kaçınılmazdır. Burada o 5510 sayılı kanunun bahsettiği "haczedilemez" ilkesi işlemez, bu istisna en keskin olanlarından biridir ve aile hukukunun kutsallığı, çocukların ve eşin mağdur edilmemesi adına getirilen çok önemli bir düzenlemedir. Yani alacaklının rızası aranmaz, mahkeme kararı varsa biter iş...
Devlete olan borçlar, özellikle vergi borçları veya kamu alacakları söz konusu olduğunda da durumun rengi epey bir değişiyor. Evet, normalde üçüncü kişilere olan borçlarda rıza şartken, kamu alacaklarında bu kadar insaflı davranılmayabiliyor. Yani vergi daireleri veya diğer kamu kurumları, sizin emekli maaşınıza el koyma yetkisine sahip olabilirler. Burada yine o "rıza" konusu geçerliliğini yitiriyor, yasal süreç işliyor ve sonuç kaçınılmaz olabiliyor...
Peki, bankadan kredi çektiniz ve kredi sözleşmesinde "emekli maaşımdan kesinti yapılsın" maddesini imzaladınız mı? İşte o da sizin kendi rızanızla yaptığınız bir haciz anlaşmasıdır aslında. Sonradan "benim maaşıma haciz gelemez" diye avaz avaz bağırmanızın hiçbir faydası olmaz. Bu yüzden her belgeyi, her satırı dikkatlice okumak gerekiyor; imza attığınız her yerde bir taahhüt altına girersiniz, bu işler böyle yürür, bilin istedim...
Şayet maaşınıza haksız bir şekilde haciz konulduğunu düşünüyorsanız, yani sizin herhangi bir rızanız olmadan veya nafaka, kamu alacağı gibi istisnai durumlar dışında bir kesintiyle karşılaştıysanız, derhal yasal yollara başvurmanız şarttır. İcra mahkemesine şikayette bulunarak bu durumun düzeltilmesini talep edebilirsiniz. Unutmayın, kanunlar sizi korumak için vardır, yeter ki siz haklarınızı bilin ve onları sonuna kadar kullanın...