IndigoTelescope
Kayıtlı Kullanıcı
Hesabın bloke oldu... Bir sabah kalktın, telefonuna bir bildirim geldi belki, ya da ATM'ye gittin, paranı çekemedin. Hiçbir uyarı yok, hiçbir izah yok. Birdenbire tüm birikimlerin, tüm ödeme planların, hayatın alt üst olmuş gibi hissedersin. Böyle bir şey yaşamak, abi ya, insanı resmen çileden çıkarır. Ne olduğunu anlamadan, bir anda ortada kalakalırsın.
Bankayı ararsın, bir sürü tuşlama, bir sürü bekletme müziği... Sonunda birine ulaşırsın, o da sana der ki, "Efendim, hesabınız bankamızın iç yönetmeliği gereği bloke edilmiştir." Allah Allah, dersin, neyin iç yönetmeliği? Ben ne yaptım ki? Sanki gizli bir yasa maddesi var da ben onu ihlal ettim de haberim yok... Sanki suç işlemişim gibi, halbuki tek derdim günlük hayatımı sürdürmekti.
Bu "iç yönetmelik" lafı varya, vallahi billahi insanın kanını dondurur. Açıklama desen, yok. Detay desen, yok. Neden olduğunu sorarsın, "Gizlilik esası gereği bilgi veremiyoruz" derler. Hadi buyur buradan yak! Elinden hiçbir şey gelmez, resmen duvara çarpmış gibi olursun. Seninle ilgili bir karar alınıyor, senin hayatını direkt etkiliyor ama sana bir satır bile açıklama yapmıyorlar. Bu nasıl bir sistemdir, insan hayret ediyor gerçekten...
İşin kötü tarafı ne biliyor musun? O an sadece hesabına değil, geleceğine de bir blokaj konulmuş gibi hissedersin. Elektrik faturası ödenecek, kira yatırılacak, çocuğun okul taksiti var... Hani olur ya, o an paraya ihtiyacın vardır, acil bir işin çıkar, e-ticaret yapıyorsundur ödemeler gelmez... Tüm çarklar durur bir anda. Ne yapsan boş, kime gitsen boş... Ortada kalırsın.
Düşünsene, o bankaya bunca zaman güvendin, birikimlerini oraya yatırdın, maaşını oradan aldın. Sonra bir sabah hiçbir sebep belirtilmeden, "iç yönetmelik" diye bir duvar örülüyor önüne. Sana sormuyorlar, danışmıyorlar. Sanki sen o bankanın müşterisi değil de, gizli bir suçlusun gibi davranıyorlar. Bu haksızlık değil de nedir şimdi? İnsan kendini acayip küçük, acayip çaresiz hissediyor...
Bankaların bu iç yönetmelikleri meselesi, sanki üstü kapalı bir güç gösterisi gibi. "Bizim kurallarımız var, sorgulayamazsın" der gibi. Ama o kurallar kimin için var? Müşteriyi korumak için mi, yoksa kendilerini mi garantiye almak için? Genelde ikinci şık daha ağır basar gibi geliyor insana. Oysa müşteri olmadan bankanın ne anlamı kalır ki?
Ne yapacağını bilemezsin o an. Başka bankaya mı gitsen, avukata mı danışsan... Bir sürü bürokratik engelle karşılaşacağını düşünürsün, zaten canın burnundadır. O blokajın kaldırılması için ne kadar uğraşman gerekecek, ne kadar vakit kaybedeceksin... İşin yoksa şimdi bununla uğraş. Tüm enerjin çekilir sanki vücudundan.
Aslında bakarsan, bu durum sadece senin başına gelmiyor. Birçok insan benzer sıkıntılar yaşıyor. Ama her birimiz kendi içimizde o çaresizliği, o isyanı yaşıyoruz. Çünkü bu tamamen kişisel bir mağduriyet. O "iç yönetmelik" lafı, aslında büyük bir belirsizliğin, bir kapalı kutunun adı... Ve bu kutu açılmadıkça, bizim içimizdeki o rahatsızlık da gitmiyor, gitmeyecek. Bir yerden patlak veriyor bu sistem, her seferinde de müşteriden patlak veriyor. Gel de anlat şimdi bunu...
Bankayı ararsın, bir sürü tuşlama, bir sürü bekletme müziği... Sonunda birine ulaşırsın, o da sana der ki, "Efendim, hesabınız bankamızın iç yönetmeliği gereği bloke edilmiştir." Allah Allah, dersin, neyin iç yönetmeliği? Ben ne yaptım ki? Sanki gizli bir yasa maddesi var da ben onu ihlal ettim de haberim yok... Sanki suç işlemişim gibi, halbuki tek derdim günlük hayatımı sürdürmekti.
Bu "iç yönetmelik" lafı varya, vallahi billahi insanın kanını dondurur. Açıklama desen, yok. Detay desen, yok. Neden olduğunu sorarsın, "Gizlilik esası gereği bilgi veremiyoruz" derler. Hadi buyur buradan yak! Elinden hiçbir şey gelmez, resmen duvara çarpmış gibi olursun. Seninle ilgili bir karar alınıyor, senin hayatını direkt etkiliyor ama sana bir satır bile açıklama yapmıyorlar. Bu nasıl bir sistemdir, insan hayret ediyor gerçekten...
İşin kötü tarafı ne biliyor musun? O an sadece hesabına değil, geleceğine de bir blokaj konulmuş gibi hissedersin. Elektrik faturası ödenecek, kira yatırılacak, çocuğun okul taksiti var... Hani olur ya, o an paraya ihtiyacın vardır, acil bir işin çıkar, e-ticaret yapıyorsundur ödemeler gelmez... Tüm çarklar durur bir anda. Ne yapsan boş, kime gitsen boş... Ortada kalırsın.
Düşünsene, o bankaya bunca zaman güvendin, birikimlerini oraya yatırdın, maaşını oradan aldın. Sonra bir sabah hiçbir sebep belirtilmeden, "iç yönetmelik" diye bir duvar örülüyor önüne. Sana sormuyorlar, danışmıyorlar. Sanki sen o bankanın müşterisi değil de, gizli bir suçlusun gibi davranıyorlar. Bu haksızlık değil de nedir şimdi? İnsan kendini acayip küçük, acayip çaresiz hissediyor...
Bankaların bu iç yönetmelikleri meselesi, sanki üstü kapalı bir güç gösterisi gibi. "Bizim kurallarımız var, sorgulayamazsın" der gibi. Ama o kurallar kimin için var? Müşteriyi korumak için mi, yoksa kendilerini mi garantiye almak için? Genelde ikinci şık daha ağır basar gibi geliyor insana. Oysa müşteri olmadan bankanın ne anlamı kalır ki?
Ne yapacağını bilemezsin o an. Başka bankaya mı gitsen, avukata mı danışsan... Bir sürü bürokratik engelle karşılaşacağını düşünürsün, zaten canın burnundadır. O blokajın kaldırılması için ne kadar uğraşman gerekecek, ne kadar vakit kaybedeceksin... İşin yoksa şimdi bununla uğraş. Tüm enerjin çekilir sanki vücudundan.
Aslında bakarsan, bu durum sadece senin başına gelmiyor. Birçok insan benzer sıkıntılar yaşıyor. Ama her birimiz kendi içimizde o çaresizliği, o isyanı yaşıyoruz. Çünkü bu tamamen kişisel bir mağduriyet. O "iç yönetmelik" lafı, aslında büyük bir belirsizliğin, bir kapalı kutunun adı... Ve bu kutu açılmadıkça, bizim içimizdeki o rahatsızlık da gitmiyor, gitmeyecek. Bir yerden patlak veriyor bu sistem, her seferinde de müşteriden patlak veriyor. Gel de anlat şimdi bunu...