JadeSpectrum
Kayıtlı Kullanıcı
O dosya kapanır, değil mi? Hani o bitmek bilmeyen, geceler boyu zihnimizi kemiren, uykularımızı kaçıran icra dosyasının nihayet kapağı kapanır da biz, derin bir nefes alırız... Vallahi billahi omuzlarımızdan koca bir yük kalktı sanırız ya, baharın ilk cemresi gibi içimize düşen o ferahlık hissiyle, artık her şeyin yoluna girdiğini düşünürüz. Otomatik olarak, sihirli bir el değmişçesine, tüm blokelerin, tüm kısıtlamaların da ortadan kalkacağını umarız... Sanki bir düğmeye basılmış gibi, banka hesaplarımızdaki o can sıkıcı bloke de puf diye yok olacak, tapudaki takyidat silinecek, üzerimizdeki o görünmez prangalar bir çırpıda çözülecek sanırız. İçimizden bir ses, "tamamdır, bitti!" der, biz de inanmak isteriz buna, sonuna kadar.
Ama gelin görün ki, o sistem dediğimiz koca çark, maalesef bizlerin hızlıca huzura erme arzusuna pek de ayak uyduramaz. Takip kesinleştikten sonra konulan her haciz, her bloke, her tedbir için ayrı bir prosedür, ayrı bir yazışma trafiği gerekir. İcra Müdürlüğü, o borç ödendiğinde veya dosya kapandığında, genellikle alacaklının talebi üzerine ya da belirli masraflar yatırıldıktan sonra bir fek (kaldırma) yazısı yazar. Bu yazı, ilgili kuruma, yani bankaya, tapu dairesine ya da trafik tescil bürosuna gönderilir. İşte bu noktadaki yazışmaların hızı, o kurumların iç işleyişleri, hatta bazen basit bir evrak takibi bile, bizden bağımsız, apayrı bir serüvene dönüşür...
Özellikle banka blokeleri... O bankaya gönderilen bloke talimatı, genelde icra dairesinden çıkan resmi bir yazı ile gerçekleşir. Dosyanın kapanması, borcun tamamen ödenmesi demek olsa da, bu durumun bankaya resmi olarak bildirilmesi ve bankanın kendi iç sistemlerinde bunu işlemesi bazen günler, bazen haftalar sürebilir. Bazen ilgili yazı postada kaybolur, bazen bankanın ilgili departmanına geç ulaşır, bazen de evrak yığılması nedeniyle işlem süresi uzar. Bir de buna Merkez Bankası entegrasyonu gibi teknik süreçler eklenince, abi ya, ne kadar sürer ki dediğimiz şey, bir anda sabır sınırlarımızı zorlayan bir bekleyişe dönüşür. Beklemek yetmez çoğu zaman, bir telefon açmak, durumu teyit etmek, hatta bazen bizzat şubeye gitmek icap eder...
Peki gerçekten, o dosya kapanınca her şey biter mi sanırız? Teknik olarak dosyanın kapanması, icra dairesi nezdindeki hukuki sürecin tamamlandığı anlamına gelir. Ancak bu, o dosya nedeniyle konulan tüm hacizlerin, tüm tedbirlerin, bir çırpıda otomatikman kalktığı manasına gelmez. Haciz fekki için genellikle alacaklının talebi ya da borçlunun icra müdürlüğüne gerekli harçları yatırarak talepte bulunması gerekir. Sonra o resmi yazının ilgili kuruma intikali, kurumun da kendi iç prosedürleri çerçevesinde bu talimatı yerine getirmesi... Bazı şeyler kağıt üzerinde hallolsa da, gerçekte o blokeler, o takyidatlar, bir süre daha varlığını sürdürür, ta ki elle, tek tek, kurallara uygun biçimde kaldırılana dek.
İşte tam da bu noktada, bizlerin, o borcun altında ezilmiş ruhların, biraz da dedektif ruhlu olması gerekir. Dosya kapandı mı? Süper. Hemen ardından icra Müdürlüğü'nden, tüm hacizlerin fek edildiğine dair resmi yazıları alacaklı vekilinden ya da Müdürlükten talep etmeliyiz. Sonra bu yazılarla ilgili kurumlara, yani bankamıza, tapu müdürlüğüne, eğer araç üzerinde ise trafik tescil bürosuna bizzat gitmeli, ya da gönderildiğinden emin olmalıyız. Takipçisi olmak, "gönderildi" denilen yazının gerçekten yerine ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmek, işlenip işlenmediğini sormak... Kendi hikayemizin kahramanı olmak, bazen tozlu raflardaki evrakları yeniden canlandırmak demek, evet.
Nihayetinde, o yorganın altında huzurlu uykuya dalmak için, sadece borcu ödemek ya da dosyanın kapanmasını beklemek yetmez. Bir tiyatro oyununun son perdesi gibi, tüm ışıklar kapanmadan, sahnede kalan son oyuncunun da selamını vermesi gerekir. Hacizlerin fiilen kalktığını, banka hesabınızdaki blokenin gerçekten kalktığını, tapudaki takyidatın temizlendiğini bizzat teyit etmek, bu sürecin en kritik adımıdır. İnanın bana, bu çetrefilli yolları aydınlatmak, sadece hukuki bir prosedür değil, aynı zamanda ruhsal bir arınma, o karanlık günlerden nihai bir kopuşun mührüdür. Ve bu mührü vurmak, bizlerin elinde...
Ama gelin görün ki, o sistem dediğimiz koca çark, maalesef bizlerin hızlıca huzura erme arzusuna pek de ayak uyduramaz. Takip kesinleştikten sonra konulan her haciz, her bloke, her tedbir için ayrı bir prosedür, ayrı bir yazışma trafiği gerekir. İcra Müdürlüğü, o borç ödendiğinde veya dosya kapandığında, genellikle alacaklının talebi üzerine ya da belirli masraflar yatırıldıktan sonra bir fek (kaldırma) yazısı yazar. Bu yazı, ilgili kuruma, yani bankaya, tapu dairesine ya da trafik tescil bürosuna gönderilir. İşte bu noktadaki yazışmaların hızı, o kurumların iç işleyişleri, hatta bazen basit bir evrak takibi bile, bizden bağımsız, apayrı bir serüvene dönüşür...
Özellikle banka blokeleri... O bankaya gönderilen bloke talimatı, genelde icra dairesinden çıkan resmi bir yazı ile gerçekleşir. Dosyanın kapanması, borcun tamamen ödenmesi demek olsa da, bu durumun bankaya resmi olarak bildirilmesi ve bankanın kendi iç sistemlerinde bunu işlemesi bazen günler, bazen haftalar sürebilir. Bazen ilgili yazı postada kaybolur, bazen bankanın ilgili departmanına geç ulaşır, bazen de evrak yığılması nedeniyle işlem süresi uzar. Bir de buna Merkez Bankası entegrasyonu gibi teknik süreçler eklenince, abi ya, ne kadar sürer ki dediğimiz şey, bir anda sabır sınırlarımızı zorlayan bir bekleyişe dönüşür. Beklemek yetmez çoğu zaman, bir telefon açmak, durumu teyit etmek, hatta bazen bizzat şubeye gitmek icap eder...
Peki gerçekten, o dosya kapanınca her şey biter mi sanırız? Teknik olarak dosyanın kapanması, icra dairesi nezdindeki hukuki sürecin tamamlandığı anlamına gelir. Ancak bu, o dosya nedeniyle konulan tüm hacizlerin, tüm tedbirlerin, bir çırpıda otomatikman kalktığı manasına gelmez. Haciz fekki için genellikle alacaklının talebi ya da borçlunun icra müdürlüğüne gerekli harçları yatırarak talepte bulunması gerekir. Sonra o resmi yazının ilgili kuruma intikali, kurumun da kendi iç prosedürleri çerçevesinde bu talimatı yerine getirmesi... Bazı şeyler kağıt üzerinde hallolsa da, gerçekte o blokeler, o takyidatlar, bir süre daha varlığını sürdürür, ta ki elle, tek tek, kurallara uygun biçimde kaldırılana dek.
İşte tam da bu noktada, bizlerin, o borcun altında ezilmiş ruhların, biraz da dedektif ruhlu olması gerekir. Dosya kapandı mı? Süper. Hemen ardından icra Müdürlüğü'nden, tüm hacizlerin fek edildiğine dair resmi yazıları alacaklı vekilinden ya da Müdürlükten talep etmeliyiz. Sonra bu yazılarla ilgili kurumlara, yani bankamıza, tapu müdürlüğüne, eğer araç üzerinde ise trafik tescil bürosuna bizzat gitmeli, ya da gönderildiğinden emin olmalıyız. Takipçisi olmak, "gönderildi" denilen yazının gerçekten yerine ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmek, işlenip işlenmediğini sormak... Kendi hikayemizin kahramanı olmak, bazen tozlu raflardaki evrakları yeniden canlandırmak demek, evet.
Nihayetinde, o yorganın altında huzurlu uykuya dalmak için, sadece borcu ödemek ya da dosyanın kapanmasını beklemek yetmez. Bir tiyatro oyununun son perdesi gibi, tüm ışıklar kapanmadan, sahnede kalan son oyuncunun da selamını vermesi gerekir. Hacizlerin fiilen kalktığını, banka hesabınızdaki blokenin gerçekten kalktığını, tapudaki takyidatın temizlendiğini bizzat teyit etmek, bu sürecin en kritik adımıdır. İnanın bana, bu çetrefilli yolları aydınlatmak, sadece hukuki bir prosedür değil, aynı zamanda ruhsal bir arınma, o karanlık günlerden nihai bir kopuşun mührüdür. Ve bu mührü vurmak, bizlerin elinde...