IndigoQuartz
Kayıtlı Kullanıcı
İşveren şimdi, maaş haczi geldi diyelim, o borçlunun parasını kesip icra dairesine göndermekle yükümlü. Bu bir emir, bir mecburiyet. Hadi diyelim gözden kaçtı, unuttular, ya da bile isteye yapmadılar, ne olursa olsun o haciz müzekkeresi sana ulaştıysa, o andan itibaren top sende demektir. Geriye dönüp bakamazsın "aaa ben görmemişim" falan diye, yemezler.
Biliyor musun, o icra dairesinden gelen tebligat öyle sıradan bir mektup değildir. Resmiyeti var, ağırlığı var. Sen ona uymazsan, o borçluya maaşını tıkır tıkır ödemeye devam edersen, asıl alacaklı için sen borçlu yerine geçersin, işte işin rengi burada değişiyor zaten. Vallahi billahi çoğu işveren bunu ya hafife alıyor ya da farkında değil.
O icra müdürü sana der ki "Bu parayı kesip bana yatıracaksın." Sen de kesmeyip borçluya ödersen, otomatik olarak borçlu oluverirsin. Evet, yanlış duymadın, alacaklı senin kapına dayanır bu sefer, "Hani benim param?" diye sorar. Kanun buna "üçüncü şahıs durumunda, asıl borçlu ile aynı sorumluluğu taşımak" diyor, tam da bu.
Bak şimdi, bu işin şakası yok. Maaş haczini uygulamayan işveren için, alacaklının direkt olarak size gelip o parayı talep etme hakkı var. Yetmedi mi? Bir de işin tazminat kısmı var, yani alacaklının o parayı alamadığı için uğradığı zararlar... Hani "benim param gecikti, bu yüzden zarara uğradım" derse, onun da faturasını ödemek zorunda kalabilirsin. Yani sadece kesip yatırmadığın ana para değil, üstüne faizi, masrafı, avukatlık ücreti, hepsi sana yansır.
Gereksiz yere kendini büyük bir riske atıyorsun, farkında mısın? Oysa yapman gereken çok basit: Haciz yazısı geldiği anda, ilgili çalışanın maaşından kesintiyi yap ve icra dairesine gönder. Bu kadar. Ne bir eksik ne bir fazla. Bu kadar basit bir işlemi es geçmek, sonra kafana çuval çuval derdi almanın manası ne?
Peki, ya çalışan "benim paramı kesme" derse? Hani zorla ikna etmeye çalışırsa ya da tehditvari konuşursa? Sen yine de kesmek zorundasın. Zira o haciz yazısı senin için bağlayıcıdır, çalışanın rızasına bağlı bir durum değil bu. Hukuken eli kolu bağlı olan sensin, çalışanın insafına kalmış bir durum değil yani... Açık konuşalım, hukukun önünde sen varsın o an.
İşveren olarak, aslında senin bu konuda çok da bir sorumluluğun yok, yani "borcun neden oluştu, kim haklı kim haksız" gibi dertlerin yok. Tek sorumluluğun, gelen emri uygulamak. Sanki bir postacısın, sana bir paket teslim edildi, sen de onu doğru adrese ulaştırmakla yükümlüsün. Paket içinde ne olduğu seni ilgilendirmez, değil mi? Tam da öyle.
Bir de şu var: Çalışan işten ayrılırsa ne olacak? Hani haciz devam ederken pat diye çıktı gitti. İşte o zaman da derhal icra dairesine bildirim yapman gerekiyor. "Bu kişi artık bizde çalışmıyor, maaşından kesinti yapamıyorum" diyeceksin. Yoksa o borç yine sana kalır, çünkü haber vermedin, değil mi? Yani iş bitmiyor, takibin devamı da mühim.
Sonuç olarak, maaş haczi konusu öyle üstünkörü geçiştirilecek bir mesele değil abi. Ciddiye alacaksın, gelen yazıyı dikkatlice okuyacaksın, talimatlara aynen uyacaksın. Yoksa o basit bir kesinti, olur sana koca bir dava, kocaman bir baş ağrısı. Değmez bu risklere. Şunu iyi bil, bu işin sonu mahkeme, icra ve ekstra maliyet demek... Gereksiz yere cebinden para çıkmasın sonra.
Biliyor musun, o icra dairesinden gelen tebligat öyle sıradan bir mektup değildir. Resmiyeti var, ağırlığı var. Sen ona uymazsan, o borçluya maaşını tıkır tıkır ödemeye devam edersen, asıl alacaklı için sen borçlu yerine geçersin, işte işin rengi burada değişiyor zaten. Vallahi billahi çoğu işveren bunu ya hafife alıyor ya da farkında değil.
O icra müdürü sana der ki "Bu parayı kesip bana yatıracaksın." Sen de kesmeyip borçluya ödersen, otomatik olarak borçlu oluverirsin. Evet, yanlış duymadın, alacaklı senin kapına dayanır bu sefer, "Hani benim param?" diye sorar. Kanun buna "üçüncü şahıs durumunda, asıl borçlu ile aynı sorumluluğu taşımak" diyor, tam da bu.
Bak şimdi, bu işin şakası yok. Maaş haczini uygulamayan işveren için, alacaklının direkt olarak size gelip o parayı talep etme hakkı var. Yetmedi mi? Bir de işin tazminat kısmı var, yani alacaklının o parayı alamadığı için uğradığı zararlar... Hani "benim param gecikti, bu yüzden zarara uğradım" derse, onun da faturasını ödemek zorunda kalabilirsin. Yani sadece kesip yatırmadığın ana para değil, üstüne faizi, masrafı, avukatlık ücreti, hepsi sana yansır.
Gereksiz yere kendini büyük bir riske atıyorsun, farkında mısın? Oysa yapman gereken çok basit: Haciz yazısı geldiği anda, ilgili çalışanın maaşından kesintiyi yap ve icra dairesine gönder. Bu kadar. Ne bir eksik ne bir fazla. Bu kadar basit bir işlemi es geçmek, sonra kafana çuval çuval derdi almanın manası ne?
Peki, ya çalışan "benim paramı kesme" derse? Hani zorla ikna etmeye çalışırsa ya da tehditvari konuşursa? Sen yine de kesmek zorundasın. Zira o haciz yazısı senin için bağlayıcıdır, çalışanın rızasına bağlı bir durum değil bu. Hukuken eli kolu bağlı olan sensin, çalışanın insafına kalmış bir durum değil yani... Açık konuşalım, hukukun önünde sen varsın o an.
İşveren olarak, aslında senin bu konuda çok da bir sorumluluğun yok, yani "borcun neden oluştu, kim haklı kim haksız" gibi dertlerin yok. Tek sorumluluğun, gelen emri uygulamak. Sanki bir postacısın, sana bir paket teslim edildi, sen de onu doğru adrese ulaştırmakla yükümlüsün. Paket içinde ne olduğu seni ilgilendirmez, değil mi? Tam da öyle.
Bir de şu var: Çalışan işten ayrılırsa ne olacak? Hani haciz devam ederken pat diye çıktı gitti. İşte o zaman da derhal icra dairesine bildirim yapman gerekiyor. "Bu kişi artık bizde çalışmıyor, maaşından kesinti yapamıyorum" diyeceksin. Yoksa o borç yine sana kalır, çünkü haber vermedin, değil mi? Yani iş bitmiyor, takibin devamı da mühim.
Sonuç olarak, maaş haczi konusu öyle üstünkörü geçiştirilecek bir mesele değil abi. Ciddiye alacaksın, gelen yazıyı dikkatlice okuyacaksın, talimatlara aynen uyacaksın. Yoksa o basit bir kesinti, olur sana koca bir dava, kocaman bir baş ağrısı. Değmez bu risklere. Şunu iyi bil, bu işin sonu mahkeme, icra ve ekstra maliyet demek... Gereksiz yere cebinden para çıkmasın sonra.