CrimsonMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Cihazımız çalındı, kayboldu derken bir anda dünya başımıza yıkılır, o panikle soluğu karakolda alıp hemen bir tutanak tuttururuz... O tutanakla beraber, o anki üzüntümüzle belki de farkında olmadan, cihazın IMEI numarasını Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) sistemine "kayıp/çalıntı" olarak işletiriz, abi ya. İşte o an itibarıyla, o telefon artık kara listeye alınmış, iletişim ağından dışlanmış bir cihaza dönüşüyor, haberimiz bile yok belki de.
Sonra bir bakmışsın, günler geçmiş, aylar devrilmiş; o bir köşeye attığımız, "yeni telefon alalım bari" dediğimiz eski cihazımız birden bire çıkageliyor, ya evde bir yerde unutmuşuz ya da sandığımız gibi çalınmamış, düşürmüşüz ama bulmuşuz... İşte o zaman başlarız düşünmeye, "E şimdi ne yapacağız?" diye. O ilk verdiğimiz ihbarın ne kadar keskin bir kılıç olduğunu o zaman anlarız; telefon elimizde ama kullanamıyoruz, sinyal yok, iletişim yok.
Şimdi o ilk hevesle verdiğimiz ihbarı geri çekmek için bir kez daha o resmi kapılardan geçmemiz gerekiyor, bu iş öyle "telefonumu buldum" demekle bitmiyor vallahi billahi. Öncelikle o ilk tutanağı tuttuğumuz kolluk birimine, yani karakola ya da jandarma komutanlığına tekrar gidip, "ihbarımı geri çekmek istiyorum" dilekçesiyle başvurmak, durumu detaylarıyla anlatmak şart. Bu bazen savcılık üzerinden de yürüyebiliyor, hani biraz da olayın niteliğine göre değişir diyoruz. O resmi yazının, o belgenin düzenlenmesi, o mühürlü kağıdın elimize geçmesi lazım...
Kolluk kuvvetleri veya savcılık makamı, geri çekme kararını onayladığında, işin asıl teknik kısmı işte o zaman başlıyor, abi. O onaylanan evrak, doğrudan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na, yani BTK'ya iletiliyor. Bu iletim süreci bazen birkaç gün sürebilir, hatta kurye mi postamı mı dersen, duruma göre değişiyor, işte bu noktada sabır önemli, gerçekten. BTK, o resmi yazıyı aldıktan sonra, IMEI numarasını sistemdeki "kara listeden" çıkarıp yeniden "beyaz listeye," yani kullanılabilir hale getirme sürecini başlatır. Bu işlem genelde 1-2 iş günü içinde tamamlanır ama hani bazen yoğunluğa göre biraz sarkabilir de...
Telefonun açılıp açılmadığını hemen denemek isteyeceksin biliyorum, hepimiz öyleyiz ama hani sabır dedik ya, önce bir emin olmak lazım. BTK'nın resmi web sitesindeki IMEI sorgulama bölümü, bu konuda bizim en büyük yardımcımız. Oraya girip, cihazının 15 haneli IMEI numarasını yazıp sorgulattığında, eğer sistemde "Kayıt Dışı" ya da "Kayıtlı" gibi bir ifade yerine "Cihazınız Kayıtlıdır" ya da "Pasif Durumdadır" gibi daha net bir ibare görürsen, hatta daha da güzeli "Kayıp/Çalıntı İhbarı Bulunmamaktadır" yazıyorsa, işte o zaman rahat bir nefes alabilirsin. Bu kontroller hayati, yoksa boş yere sim kart takıp dururuz...
Diyelim ki telefonunu bulamadın, çoktan başkasına sattın, "hurda fiyatına" gitti belki de, sonradan çıktı ortaya... İşte o zaman işler biraz daha karışıyor, bir düğüm daha ekleniyor bu yumağa. Eğer sen ihbarı verdikten sonra, senin haberin olmadan o telefon bir şekilde alınıp satılmış, hatta masum bir üçüncü şahıs tarafından alınmışsa ve o cihazda "kayıp/çalıntı" durumu yüzünden kapanma yaşanmışsa, bu durumda ihbarın geri çekilmesiyle cihazın IMEI'si açılsa bile, o üçüncü şahsın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için ek adımlar gerekebiliyor. Hani bazen karakolda tutanak tutulurken, "bulduğunuzda mutlaka haber verin" derler ya, işte tam da bu yüzden... Satışın ispatı, paranın iadesi gibi konular... Valla baş ağrıtır diyorum.
Bu süreçte dolandırıcılık vakaları da az değil, aman dikkat diyorum, gözümüzü dört açmalıyız. Hani bazen "biz hallederiz, paranı ver" diyenler çıkar ya, vallahi onlardan uzak durmak lazım. Resmi işlemlerin dışında, "ben senin IMEI'ni açarım" diyenlere asla itibar etmemek, tüm başvuruları bizzat kendimiz veya yasal temsilcimiz aracılığıyla yapmak en doğrusu. Unutmayalım ki, bu işler öyle el altından dönmez, her adımın bir resmiyetle belgelenmesi gerekir. Yoksa hem paranızdan olursunuz hem de telefonunuz yine kapalı kalır, iki kere mağduriyet yaşarsınız... Hani diyoruz ya, devletin kapısı belli, süreci belli.
Sonra bir bakmışsın, günler geçmiş, aylar devrilmiş; o bir köşeye attığımız, "yeni telefon alalım bari" dediğimiz eski cihazımız birden bire çıkageliyor, ya evde bir yerde unutmuşuz ya da sandığımız gibi çalınmamış, düşürmüşüz ama bulmuşuz... İşte o zaman başlarız düşünmeye, "E şimdi ne yapacağız?" diye. O ilk verdiğimiz ihbarın ne kadar keskin bir kılıç olduğunu o zaman anlarız; telefon elimizde ama kullanamıyoruz, sinyal yok, iletişim yok.
Şimdi o ilk hevesle verdiğimiz ihbarı geri çekmek için bir kez daha o resmi kapılardan geçmemiz gerekiyor, bu iş öyle "telefonumu buldum" demekle bitmiyor vallahi billahi. Öncelikle o ilk tutanağı tuttuğumuz kolluk birimine, yani karakola ya da jandarma komutanlığına tekrar gidip, "ihbarımı geri çekmek istiyorum" dilekçesiyle başvurmak, durumu detaylarıyla anlatmak şart. Bu bazen savcılık üzerinden de yürüyebiliyor, hani biraz da olayın niteliğine göre değişir diyoruz. O resmi yazının, o belgenin düzenlenmesi, o mühürlü kağıdın elimize geçmesi lazım...
Kolluk kuvvetleri veya savcılık makamı, geri çekme kararını onayladığında, işin asıl teknik kısmı işte o zaman başlıyor, abi. O onaylanan evrak, doğrudan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na, yani BTK'ya iletiliyor. Bu iletim süreci bazen birkaç gün sürebilir, hatta kurye mi postamı mı dersen, duruma göre değişiyor, işte bu noktada sabır önemli, gerçekten. BTK, o resmi yazıyı aldıktan sonra, IMEI numarasını sistemdeki "kara listeden" çıkarıp yeniden "beyaz listeye," yani kullanılabilir hale getirme sürecini başlatır. Bu işlem genelde 1-2 iş günü içinde tamamlanır ama hani bazen yoğunluğa göre biraz sarkabilir de...
Telefonun açılıp açılmadığını hemen denemek isteyeceksin biliyorum, hepimiz öyleyiz ama hani sabır dedik ya, önce bir emin olmak lazım. BTK'nın resmi web sitesindeki IMEI sorgulama bölümü, bu konuda bizim en büyük yardımcımız. Oraya girip, cihazının 15 haneli IMEI numarasını yazıp sorgulattığında, eğer sistemde "Kayıt Dışı" ya da "Kayıtlı" gibi bir ifade yerine "Cihazınız Kayıtlıdır" ya da "Pasif Durumdadır" gibi daha net bir ibare görürsen, hatta daha da güzeli "Kayıp/Çalıntı İhbarı Bulunmamaktadır" yazıyorsa, işte o zaman rahat bir nefes alabilirsin. Bu kontroller hayati, yoksa boş yere sim kart takıp dururuz...
Diyelim ki telefonunu bulamadın, çoktan başkasına sattın, "hurda fiyatına" gitti belki de, sonradan çıktı ortaya... İşte o zaman işler biraz daha karışıyor, bir düğüm daha ekleniyor bu yumağa. Eğer sen ihbarı verdikten sonra, senin haberin olmadan o telefon bir şekilde alınıp satılmış, hatta masum bir üçüncü şahıs tarafından alınmışsa ve o cihazda "kayıp/çalıntı" durumu yüzünden kapanma yaşanmışsa, bu durumda ihbarın geri çekilmesiyle cihazın IMEI'si açılsa bile, o üçüncü şahsın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için ek adımlar gerekebiliyor. Hani bazen karakolda tutanak tutulurken, "bulduğunuzda mutlaka haber verin" derler ya, işte tam da bu yüzden... Satışın ispatı, paranın iadesi gibi konular... Valla baş ağrıtır diyorum.
Bu süreçte dolandırıcılık vakaları da az değil, aman dikkat diyorum, gözümüzü dört açmalıyız. Hani bazen "biz hallederiz, paranı ver" diyenler çıkar ya, vallahi onlardan uzak durmak lazım. Resmi işlemlerin dışında, "ben senin IMEI'ni açarım" diyenlere asla itibar etmemek, tüm başvuruları bizzat kendimiz veya yasal temsilcimiz aracılığıyla yapmak en doğrusu. Unutmayalım ki, bu işler öyle el altından dönmez, her adımın bir resmiyetle belgelenmesi gerekir. Yoksa hem paranızdan olursunuz hem de telefonunuz yine kapalı kalır, iki kere mağduriyet yaşarsınız... Hani diyoruz ya, devletin kapısı belli, süreci belli.