PrismLagoon
Kayıtlı Kullanıcı
Yine bir KYC reddi bildirimi gelince insan sinirleniyor tabii, haksız da sayılmaz. "Güncel fotoğrafınızla eşleşmiyor" deyiveriyorlar bazen, vallahi ne alaka diyorsun içinden… Oysa ki dün çekilmiş gibi geliyordu sana o kare, değil mi? Ama sistemin gözüyle, algoritmanın keskin bakışıyla durum bambaşka bir hal alabiliyor abi.
Şimdi şöyle bir düşünün, telefonun galerisinde on yıllık bir pasaport fotoğrafı duruyor diyelim, ya da ehliyet fotoğrafı... Sonra onu alıp "Aa, olur bu!" diye yüklemişsin sisteme, neyse ki reddedilmiş. Ama neden? İşte o yüzdeki çizgiler, saçın rengi, sakalın şekli... Hatta kilo alıp vermeler bile o biyometrik doğrulama algoritmalarını çileden çıkarabiliyor. Resmen o "canlılık tespiti" denen şey var ya, işte orada çakılıyorsun.
Öyle kuru bir selfie çekip göndermekle olmuyor bu işler. Işıklandırma denen bir gerçek var mesela. Bazen öyle gölgeli, öyle bulanık çıkıyor ki insan yüzü, hani bırak optik karakter tanıma (OCR) sistemini, biz bile "Kim bu ya?" deriz. Arkadaş, bir odanın en aydınlık köşesini bulacaksın, mümkünse doğal ışıkla aydınlanmış, direkt yüzüne vurmayacak şekilde. O da olmadı, iyi bir lamba ayarla kendine, ama flaş patlatma sakın ha, o gözlerdeki parlamalar, o yansımalar... Felaket.
Kimlik kartındaki fotoğrafın kendisi zaten dert. Yıllar önce çekilmiş, o gencecik halinle bugünkü sen arasında dağlar kadar fark olunca, sistem otomatik "eşleşmiyor" der. Halbuki sen hala aynı insansın, değil mi? Ama sistem ne anlasın duygu durumundan, zamanın yıpratıcılığından... O, elindeki resmi veritabanındakiyle karşılaştırır, piksel piksel inceler, meta verisine bile bakar.
Bazen de aceleden, dosya boyutunu düşüreyim derken öyle bir sıkıştırırsın ki fotoğrafı, çözünürlük diye bir şey kalmaz. Her yer piksel piksel olmuş, suratın netliği gitmiş... Hani adeta bir mozaik tablo gibi. E şimdi sen böyle bir şeyi nasıl beklersin ki sisteme kabul ettirsin? Yükleme portalı da bunu yemez tabii, direkt hata döner. Kaliteli bir çekim şart.
Peki ne yapacağız? Telefonun kamerasını çıkaracaksın, arka kamera daha iyi çekim yapar genelde, bunu unutma. Bir duvara sırtını dön, mümkünse beyaz, düz bir duvar olsun. Başka hiçbir şey olmasın arkanda, perdesiz, tablosuz... Ne bileyim, bir ağaç resmi, falan filan... Dik duracaksın, omuzların hizasında, gözlerin kameraya bakacak. Ne gül ne somurt, doğal bir ifade... Ha, gözlük takıyorsan çıkar, bere şapka takıyorsan çıkar, maske zaten yok. Kulaklarının görünmesi gerekebiliyor bazen... Şirketten şirkete değişir ama genel kural bu.
Hani derler ya, "sen sen ol, kendini çek" diye... İşte tam da öyle. Sanki bir fotoğrafçıya gitmişsin de "kimlik kartı için vesikalık" çektiriyorsun havası yaratacaksın. Yüzün tam ortada olacak, sağdan soldan boşluklar kalacak ama çok da geniş olmayacak. Gerekirse crop et, kes biç. Ama sakın ha, o fotoğrafı telefonda filtre falan uygulamaya kalkma, efektler, güzellik modları... Onlar tamamen bozuyor işi, biliyor musun? Doğal halin en makbulü.
Bir de o teknik terimlerin arasında kaybolmamak lazım. Hani bu sistemler "liveness detection" yapıyorlar ya, yani canlı olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar. Göz kırpmanı isteyebilir, başını hafifçe sağa sola çevirmeni isteyebilir. İşte o anlarda donuk donuk durup makineye bakakalma... Talimatlara uy, anlık tepkiler ver, çünkü o anlık veriler çok önemli. Seni insan olarak tanıması için çabalıyor o makine.
Güncel fotoğraf dediğimiz şey, senin şu anki halini yansıtan bir kare olmalı. Yani son altı ay içinde çekilmiş ve senin mevcut görünüşünle birebir eşleşen bir fotoğraf. Saçını siyaha boyamışsan, bıyık bırakmışsan, kilo vermişsen... Bunların hepsi yeni bir fotoğrafa gerekçe olabilir. Yoksa sistemin gözünde sen başka biri sayılırsın, abi. Ne yapalım, regülasyonlar böyle, güvenlik gereği bunlar. Biraz zahmetli gibi görünse de aslında senin güvenliğin için, kimlik hırsızlığının önüne geçmek için uygulanan basit ama çok önemli bir prosedür... Yeniden dene, bu sefer kesin olur.
Şimdi şöyle bir düşünün, telefonun galerisinde on yıllık bir pasaport fotoğrafı duruyor diyelim, ya da ehliyet fotoğrafı... Sonra onu alıp "Aa, olur bu!" diye yüklemişsin sisteme, neyse ki reddedilmiş. Ama neden? İşte o yüzdeki çizgiler, saçın rengi, sakalın şekli... Hatta kilo alıp vermeler bile o biyometrik doğrulama algoritmalarını çileden çıkarabiliyor. Resmen o "canlılık tespiti" denen şey var ya, işte orada çakılıyorsun.
Öyle kuru bir selfie çekip göndermekle olmuyor bu işler. Işıklandırma denen bir gerçek var mesela. Bazen öyle gölgeli, öyle bulanık çıkıyor ki insan yüzü, hani bırak optik karakter tanıma (OCR) sistemini, biz bile "Kim bu ya?" deriz. Arkadaş, bir odanın en aydınlık köşesini bulacaksın, mümkünse doğal ışıkla aydınlanmış, direkt yüzüne vurmayacak şekilde. O da olmadı, iyi bir lamba ayarla kendine, ama flaş patlatma sakın ha, o gözlerdeki parlamalar, o yansımalar... Felaket.
Kimlik kartındaki fotoğrafın kendisi zaten dert. Yıllar önce çekilmiş, o gencecik halinle bugünkü sen arasında dağlar kadar fark olunca, sistem otomatik "eşleşmiyor" der. Halbuki sen hala aynı insansın, değil mi? Ama sistem ne anlasın duygu durumundan, zamanın yıpratıcılığından... O, elindeki resmi veritabanındakiyle karşılaştırır, piksel piksel inceler, meta verisine bile bakar.
Bazen de aceleden, dosya boyutunu düşüreyim derken öyle bir sıkıştırırsın ki fotoğrafı, çözünürlük diye bir şey kalmaz. Her yer piksel piksel olmuş, suratın netliği gitmiş... Hani adeta bir mozaik tablo gibi. E şimdi sen böyle bir şeyi nasıl beklersin ki sisteme kabul ettirsin? Yükleme portalı da bunu yemez tabii, direkt hata döner. Kaliteli bir çekim şart.
Peki ne yapacağız? Telefonun kamerasını çıkaracaksın, arka kamera daha iyi çekim yapar genelde, bunu unutma. Bir duvara sırtını dön, mümkünse beyaz, düz bir duvar olsun. Başka hiçbir şey olmasın arkanda, perdesiz, tablosuz... Ne bileyim, bir ağaç resmi, falan filan... Dik duracaksın, omuzların hizasında, gözlerin kameraya bakacak. Ne gül ne somurt, doğal bir ifade... Ha, gözlük takıyorsan çıkar, bere şapka takıyorsan çıkar, maske zaten yok. Kulaklarının görünmesi gerekebiliyor bazen... Şirketten şirkete değişir ama genel kural bu.
Hani derler ya, "sen sen ol, kendini çek" diye... İşte tam da öyle. Sanki bir fotoğrafçıya gitmişsin de "kimlik kartı için vesikalık" çektiriyorsun havası yaratacaksın. Yüzün tam ortada olacak, sağdan soldan boşluklar kalacak ama çok da geniş olmayacak. Gerekirse crop et, kes biç. Ama sakın ha, o fotoğrafı telefonda filtre falan uygulamaya kalkma, efektler, güzellik modları... Onlar tamamen bozuyor işi, biliyor musun? Doğal halin en makbulü.
Bir de o teknik terimlerin arasında kaybolmamak lazım. Hani bu sistemler "liveness detection" yapıyorlar ya, yani canlı olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar. Göz kırpmanı isteyebilir, başını hafifçe sağa sola çevirmeni isteyebilir. İşte o anlarda donuk donuk durup makineye bakakalma... Talimatlara uy, anlık tepkiler ver, çünkü o anlık veriler çok önemli. Seni insan olarak tanıması için çabalıyor o makine.
Güncel fotoğraf dediğimiz şey, senin şu anki halini yansıtan bir kare olmalı. Yani son altı ay içinde çekilmiş ve senin mevcut görünüşünle birebir eşleşen bir fotoğraf. Saçını siyaha boyamışsan, bıyık bırakmışsan, kilo vermişsen... Bunların hepsi yeni bir fotoğrafa gerekçe olabilir. Yoksa sistemin gözünde sen başka biri sayılırsın, abi. Ne yapalım, regülasyonlar böyle, güvenlik gereği bunlar. Biraz zahmetli gibi görünse de aslında senin güvenliğin için, kimlik hırsızlığının önüne geçmek için uygulanan basit ama çok önemli bir prosedür... Yeniden dene, bu sefer kesin olur.