PrismTambourine
Kayıtlı Kullanıcı
Hani o bildiğimiz banka uygulamasına girersin ya, her zamanki gibi bakiyeni kontrol edecek, bir havale yapacak olursun falan… Bir anda karşına o yazı çıkar: "Kimlik doğrulaması yapmanız gerekmektedir." İşte tam orada, ekranı ikiye bölen, üstünde "KYC süreci" bilmem nesi yazan o pencereyle göz göze geldiğinde bir oh çekmek yerine, içinden bir "eyvah, şimdi o mu geldi sıra" dersin. Sanki bir sınav kağıdı gibi önüne dikilir, yapmazsan ilerleyemeyeceğini fısıldar gibi... Sanki tüm dijital kimliğin bir anda sorguya çekiliyormuş gibi, sanki yıllardır kullandığın o uygulama bile seni tanımayıp, yeniden bir "hadi bakalım, sen kimsin?" der gibi. O anda parmağın gitmez o "başla" tuşuna, bir iki erteleme hakkın olsa keşke, ama yok abi, kaçış yok.
Hele o "yüzünüzü çerçeveye ortalayın" falan diyen kısım yok mu, işte orası tam bir komedi. Evin neresi aydınlıktı, hangi duvarın önü düzdü, ya da acaba yüzümde garip bir ifade mi var diye aynanın karşısında prova yapar gibi hissediyorsun kendini. Sanki bir Hollywood filmi çekiyormuş gibi hissediyorsun, ama figüran rolünde. Arkada bulaşıklar mı duruyor, çocukların oyuncakları mı? Hemen bir toparlanma refleksi... Kamera karşısında o kadar doğal davranmaya çalışmak ama aslında için için "beni yanlış anlar mı, ya kimliğimdeki fotoğrafa benzemezsem" diye paniklemek... Bir de o "daha net görünmesi için kameraya yaklaşın" ya da "uzaklaşın" uyarıları, sanki dans ediyormuş gibi bir ileri bir geri... Bitmek bilmeyen bir optimizasyon süreci, vallahi.
Göz kırp diyor, evet. Sonra bir de ağzını açıp kapat diyor, ne bileyim, sanki banka benden gizli bir şifre falan öğrenmeye çalışıyor. Ya da belki de o anki şaşkın yüz ifademi kaydetmek istiyorlar, kim bilir... Bir sağa çevir, bir sola... Sanki bir kukla tiyatrosunda oynuyormuş gibi hissediyorsun, tüm komutlara harfiyen uymak zorundasın. Bir kez olmadı, bir daha dene. İki kez olmadı, üçüncüye de denersin elbet. "Lütfen daha yavaş hareket edin," "yüzünüzü tamamen gösterin"... Her denemede, acaba bu sefer olur mu umuduyla gözlerini dikiyorsun ekrana, elinde telefon, banka uygulamasının sanal bekçisiyle birebir mücadele ediyorsun resmen. Ya bu sensin diye bağırmanın dijital hali miydi acaba? Kim bilir, belki de öyledir.
Nihayet o "kimlik doğrulaması başarılı" yazısını gördüğünde var ya, bir oh çekiyorsun ki sorma. Sanki sırtından büyük bir yük kalkmış gibi, sanki günlerdir ertelediğin o ağır işi nihayet bitirmişsin gibi. O anda ekrandaki tüm o komutlar, o talimatlar, o seni bir aşağı bir yukarı döndüren uyarılar... Hepsini silip süpürmek istersin, zihninden atmak istersin. İşte o an, banka uygulamasında ekranı sildim ben de, mecazi anlamda tabii. Tüm o saçma sapan komutları unutup, zihnini boşaltıyorsun. Çünkü nihayet bitti, o anlık bir zafer hissiyle dolup taşıyorsun, anlık bir rahatlama...
Biliyorum, kimlik hırsızlığı falan filan... Güvenlik için şart bunlar. Eskiden bankaya giderdin, sıraya girerdin, banko görevlisi bir kimliğine bakar, bir sana, "evet, sensin" derdi. Şimdi işte o "evet, sensin" deme işini teknoloji yapıyor, kameralar, algoritmalar falan. Her ne kadar insana garip gelse de, çağın gereği. Belki de alışmalıyız bu tür dijital 'kapı bekçilerine', kim bilir... Bir dahaki sefere daha hazırlıklı olursun belki, daha az paniklersin. Ama o ilk "KYC" uyarısıyla karşılaştığında hissettiğin o garip gerginlik, o hafif sersemlik, işte o hep kalacak gibi. Çünkü o, dijital bir dünyaya adım atarken, insan olmanın verdiği o tuhaf reflekslerden biri, değil mi?
Hele o "yüzünüzü çerçeveye ortalayın" falan diyen kısım yok mu, işte orası tam bir komedi. Evin neresi aydınlıktı, hangi duvarın önü düzdü, ya da acaba yüzümde garip bir ifade mi var diye aynanın karşısında prova yapar gibi hissediyorsun kendini. Sanki bir Hollywood filmi çekiyormuş gibi hissediyorsun, ama figüran rolünde. Arkada bulaşıklar mı duruyor, çocukların oyuncakları mı? Hemen bir toparlanma refleksi... Kamera karşısında o kadar doğal davranmaya çalışmak ama aslında için için "beni yanlış anlar mı, ya kimliğimdeki fotoğrafa benzemezsem" diye paniklemek... Bir de o "daha net görünmesi için kameraya yaklaşın" ya da "uzaklaşın" uyarıları, sanki dans ediyormuş gibi bir ileri bir geri... Bitmek bilmeyen bir optimizasyon süreci, vallahi.
Göz kırp diyor, evet. Sonra bir de ağzını açıp kapat diyor, ne bileyim, sanki banka benden gizli bir şifre falan öğrenmeye çalışıyor. Ya da belki de o anki şaşkın yüz ifademi kaydetmek istiyorlar, kim bilir... Bir sağa çevir, bir sola... Sanki bir kukla tiyatrosunda oynuyormuş gibi hissediyorsun, tüm komutlara harfiyen uymak zorundasın. Bir kez olmadı, bir daha dene. İki kez olmadı, üçüncüye de denersin elbet. "Lütfen daha yavaş hareket edin," "yüzünüzü tamamen gösterin"... Her denemede, acaba bu sefer olur mu umuduyla gözlerini dikiyorsun ekrana, elinde telefon, banka uygulamasının sanal bekçisiyle birebir mücadele ediyorsun resmen. Ya bu sensin diye bağırmanın dijital hali miydi acaba? Kim bilir, belki de öyledir.
Nihayet o "kimlik doğrulaması başarılı" yazısını gördüğünde var ya, bir oh çekiyorsun ki sorma. Sanki sırtından büyük bir yük kalkmış gibi, sanki günlerdir ertelediğin o ağır işi nihayet bitirmişsin gibi. O anda ekrandaki tüm o komutlar, o talimatlar, o seni bir aşağı bir yukarı döndüren uyarılar... Hepsini silip süpürmek istersin, zihninden atmak istersin. İşte o an, banka uygulamasında ekranı sildim ben de, mecazi anlamda tabii. Tüm o saçma sapan komutları unutup, zihnini boşaltıyorsun. Çünkü nihayet bitti, o anlık bir zafer hissiyle dolup taşıyorsun, anlık bir rahatlama...
Biliyorum, kimlik hırsızlığı falan filan... Güvenlik için şart bunlar. Eskiden bankaya giderdin, sıraya girerdin, banko görevlisi bir kimliğine bakar, bir sana, "evet, sensin" derdi. Şimdi işte o "evet, sensin" deme işini teknoloji yapıyor, kameralar, algoritmalar falan. Her ne kadar insana garip gelse de, çağın gereği. Belki de alışmalıyız bu tür dijital 'kapı bekçilerine', kim bilir... Bir dahaki sefere daha hazırlıklı olursun belki, daha az paniklersin. Ama o ilk "KYC" uyarısıyla karşılaştığında hissettiğin o garip gerginlik, o hafif sersemlik, işte o hep kalacak gibi. Çünkü o, dijital bir dünyaya adım atarken, insan olmanın verdiği o tuhaf reflekslerden biri, değil mi?