Maaş Haczi İçin İK (İnsan Kaynakları) Ne Yapıyor?

Maaş Haczi İçin İK (İnsan Kaynakları) Ne Yapıyor?

IndigoMandolin

Kayıtlı Kullanıcı
Puan 18
Çözümler 0
Katılım
2 Ara 2025
Mesajlar
249
Tepkime puanı
1
IndigoMandolin
Şimdi bakın, o hepimizin korkulu rüyası değil mi, o kapıdan içeri giren ya da e-posta kutumuza düşen o tebligat... Maaş haczi. İnsan kaynakları departmanı olarak sizin masanıza geldiğinde, bir yanda o hukuki sorumluluklar silsilesi, diğer yanda da karşısında oturan, hayatının o an en hassas dönemlerinden birini yaşayan bir çalışan. İK’cı dediğin bu noktada sadece bir memur gibi davranamaz ki, abi ya, mümkün mü böyle bir şey? Zaten tam da bu yüzden, o haciz müzekkeresi geldiği an, İK’nın sahneye çıkışı sadece yasal bir zorunluluğu yerine getirmekten çok öteye gider, bambaşka bir süreç başlar...

O kağıt masanıza düştü mü, ilk işiniz tabii ki bunun gerçekliğini ve hukuki dayanağını teyit etmek. Yani o gelen belgenin icra dairesinden mi, bir mahkemeden mi geldiğini, içeriğinin ne olduğunu, hangi borç için olduğunu bir güzel incelemeniz lazım. Zira her gelen "haciz" ibareli evrak doğrudan maaştan kesinti yapılacağı anlamına gelmiyor, bazen bir bilgilendirme, bazen de bir talep olabiliyor. Burada sizin o adli süreçlere hakim olmanız, en azından belgenin geçerliliğini anlayacak kadar hukuki bilgiyi cebinizde tutmanız şart. Yoksa yanlış bir adım, hem şirkete hem de çalışana faydadan çok zarar getirir, uğraş dur şimdi...

Sonra geliyor o hassas an: Çalışanla iletişim. Bu, vallahi billahi, İK'nın belki de en zorlu görevlerinden biri. Kimse maaşından kesinti yapılacağını duymak istemez, değil mi? Üstelik bu durum genellikle kişisel bir bunalımın, maddi sıkıntının ya da talihsiz bir olayın sonucu. Siz burada hem yasal zorunluluğunuzu kibarca bildirecek, hem de çalışanın duygusal durumunu göz ardı etmeyeceksiniz. Empatiyle yaklaşmak, olayı açıklarken yargılamadan, sadece durumu izah ederek hareket etmek, "haciz bize geldi, yasal olarak kesinti yapmak zorundayız" demekle kalmayıp, belki de çalışanın aklındaki "şimdi ne olacak, ne kadar kesilecek, ben ne yapacağım" gibi sorulara da bir nebze ışık tutabilmek, inanın o anda çok değerli bir destektir...

Maaşın dörtte biri mi, yoksa tümü mü? Nafaka borcu mu, normal bir tüketici kredisi mi? İşte bu detaylar, kesintinin miktarını ve nasıl yapılacağını belirliyor. İcra Hukuku'nda, genellikle maaşın en fazla dörtte birine haciz konulabilir kuralı vardır ama nafaka borçlarında durum bambaşka bir boyuta taşınır, hatta asgari ücretin bir kısmına da dokunulmazlık vardır, biliyorsunuz. Sizin göreviniz, bu yasal sınırlamaları doğru bir şekilde uygulayarak, çalışanın hem hakkını korumak hem de borcun tahsilatını sağlamak. Maaş bordrosunu hazırlarken o kesintiyi doğru kalemden, doğru miktarda ve doğru sırayla yapmak öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değil, ince işçilik ister...

Yapılan kesintiyi, yasal süresi içinde ilgili icra dairesine, doğru banka hesabına ve doğru açıklamayla göndermek de sizin sorumluluğunuzda. Yani sadece kesmekle kalmıyor, o paranın doğru yere, zamanında ulaştığından da emin oluyorsunuz. Her ay bu işlemi düzenli olarak tekrarlamanız gerekiyor, ta ki borç kapanana dek. Bu süreç boyunca tüm yazışmaları, gönderim makbuzlarını, yani her adımı titizlikle arşivlemeniz şart. Olur da bir ihtilaf çıkar, ya da icra dairesi "para gelmedi" derse, elinizdeki o sağlam delillerle kendinizi ve şirketi savunursunuz... Yoksa uğraş dur şimdi kanıtlamak için, kimseye derdini anlatamazsın...

Bir de tabii işin kayıt tutma boyutu var. Hangi tarihte tebligat geldi, kime geldi, hangi icra dairesinden geldi, ne kadar kesinti yapılıyor, bugüne kadar ne kadar ödendi, ne kadar borç kaldı... Tüm bu bilgilerin eksiksiz ve güncel bir şekilde kayıt altında tutulması gerekiyor. Hem şirketin yasal yükümlülükleri açısından önemli bu, hem de çalışanın kendi borç durumunu takip edebilmesi için şeffaflık sağlar. Düşünsenize, çalışan gelip "benim borcum ne kadar kaldı?" diye sorduğunda, ona net ve doğru bir cevap verebilmek, ona karşı sorumluluğunuzu yerine getirdiğinizin en güzel göstergesi...

Bu süreçte İK olarak doğrudan hukuki danışmanlık veremezsiniz, abi ya, bu sizin işiniz değil. Ama çalışanı, yasal hakları konusunda bir avukata danışması gerektiği ya da ilgili icra dairesiyle iletişime geçebileceği noktasında yönlendirebilirsiniz. Yani elinden tutmak değil ama ona yol gösterecek ışığı tutmak gibi bir şey bu. Çalışanın bu zorlu süreçte yalnız olmadığını hissettirmek, kurum kültürünüzün ne kadar insan odaklı olduğunun da bir göstergesidir aslında... Küçük bir jest, büyük bir fark yaratabilir bazen...

Maaş haczi süreci, sadece bir kesinti işlemi değil, aynı zamanda bir insan ilişkileri yönetimi sınavıdır da sizin için. Hukuki bilgi birikimi, empati yeteneği, operasyonel titizlik ve iletişim becerileri... Hepsi bir araya geldiğinde, İK departmanı bu hassas durumu hem yasalara uygun, hem de insan odaklı bir şekilde yönetebilir. Zaten İK'cı olmak biraz da bu değil mi, her durumda o dengeyi bulabilmek...
 
Geri