Hatırlarım, bir dostum vardı, gece yarısı aramıştı, sesi titriyordu telefonda. “Abi,” dedi, “Maaşımın tamamını kesmişler, tamamını! Ben şimdi ne yapacağım, çoluk çocuğuma ne yedireceğim?” Gözlerinin önündeki dünyası bir anda kararmış gibiydi, nefes almakta zorlanıyordu vallahi. İşte o an anladım, bazı konular sadece yasal maddelerden ibaret değil, bir insanın hayat damarı...
İşte bu yüzden, bu can alıcı soruyu sıkça duyuyorum kulaklarımda: “Maaşımın tamamı haczedilebilir mi?” Düşünsene, onca yıl emek vermişsin, didinmişsin, ay sonunu iple çekiyorsun, sonra bir bakmışsın ki eline geçecek para bir anda buhar olup uçmuş... İnsan buna nasıl dayanır ki, abi ya?
Şimdi gelelim bu çetrefilli konunun aslına, gerçeğine. O korku dolu soruya net bir cevap vereyim sana: Hayır, maaşının tamamı haczedilemez, asla! Yasa dediğin bir yerde durur, bir vicdanı vardır, yoksa insanlar nasıl yaşar, nasıl ayakta durur? İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 83. maddesi, boşuna yazılmadı oraya, biliyor musun?
Açıkça der ki, "Maaşların dörtte birinden fazlası haczolunamaz." Yani o maaşının en az dörtte üçü sana kalmak zorunda. Kiranı ödeyeceksin, faturalarını yatıracaksın, çocuğunun okul masrafını karşılayacaksın... Ne bileyim, bir lokma ekmek parası için o geri kalan kısım, senin yaşam hakkın. Bu bir lütuf değil, vallahi billahi, kanuni bir güvence bu.
Peki, nerede o zaman bu yanlış anlaşılma, bu "maaşımın tamamı gitti" çığlıkları? İşte burada o ince nokta, o kurnazlık denecek durum devreye giriyor: Muvafakat. Yani borçlu, kendi eliyle, kendi rızasıyla "Benim maaşımdan daha fazla kesinti yapabilirsiniz" diye bir belgeye imza attı mı acaba...?
Çünkü eğer sen o kağıda imza attıysan, "tamam, maaşımın yarısı da gitsin, hepsi de gitsin" dediysen, işte o zaman işler değişir abi. Kendi rızanla feragat etmiş olursun o yasal korumadan. Bazen o anki çaresizlik, o anki baskı insanı neleri imzalatmaz ki... Ama gel gör ki, hukukta bu bir taahhüt yerine geçer.
Ama işte o imza, sonrasında başına büyük dertler açabilir. "Benim haberim yoktu, baskı altında imzaladım" desen de... Mahkeme kolay kolay dinlemez bunu, vallahi zor iş. O yüzden her kağıdı okumadan, anlamadan, avukatına danışmadan imzalamayacaksın, canım cicim demeden... O anki borçtan kurtulma hevesi, sonrasını zehir edebilir.
Ne yapacağız o zaman, böyle bir durumla karşılaştıysak ve hiçbir muvafakatimiz yoksa? Hemen harekete geçeceksin, öyle kenarda durup beklemek yok. İcra dairesine, icra mahkemesine bir dilekçe... "Maaşımın dörtte birinden fazlası kesilemez" diyeceksin, sesini yükselteceksin, hakkını arayacaksın. Bu senin en doğal hakkın, yaşamını sürdürme hakkın.
Hukuk dediğin zayıfı korumak için vardır, yoksa güçlü hep ezer geçer, işte öyle... O yüzden kimseye "aman sus, kabullen" dedirtme. Bir avukata danışmak, bu işin içinden en doğru, en sağlam şekilde çıkmanın tek yolu. O koca koca kanun maddeleri arasında kaybolmadan, hakkını bilerek yol almak lazım.
Biliyorum, zor bir süreç bu, insanın canını sıkar, uykusunu kaçırır. Ama pes etmek yok. Maaşının tamamı haczedilemez, bu net bir gerçek. Bu bilinci taşıyacaksın içinde, omuzlarında. Çünkü o maaş, senin alın terin, senin hayatın... Ve hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, senin yaşamını tümüyle elinden alma hakkı yok. Unutma bunu.
İşte bu yüzden, bu can alıcı soruyu sıkça duyuyorum kulaklarımda: “Maaşımın tamamı haczedilebilir mi?” Düşünsene, onca yıl emek vermişsin, didinmişsin, ay sonunu iple çekiyorsun, sonra bir bakmışsın ki eline geçecek para bir anda buhar olup uçmuş... İnsan buna nasıl dayanır ki, abi ya?
Şimdi gelelim bu çetrefilli konunun aslına, gerçeğine. O korku dolu soruya net bir cevap vereyim sana: Hayır, maaşının tamamı haczedilemez, asla! Yasa dediğin bir yerde durur, bir vicdanı vardır, yoksa insanlar nasıl yaşar, nasıl ayakta durur? İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 83. maddesi, boşuna yazılmadı oraya, biliyor musun?
Açıkça der ki, "Maaşların dörtte birinden fazlası haczolunamaz." Yani o maaşının en az dörtte üçü sana kalmak zorunda. Kiranı ödeyeceksin, faturalarını yatıracaksın, çocuğunun okul masrafını karşılayacaksın... Ne bileyim, bir lokma ekmek parası için o geri kalan kısım, senin yaşam hakkın. Bu bir lütuf değil, vallahi billahi, kanuni bir güvence bu.
Peki, nerede o zaman bu yanlış anlaşılma, bu "maaşımın tamamı gitti" çığlıkları? İşte burada o ince nokta, o kurnazlık denecek durum devreye giriyor: Muvafakat. Yani borçlu, kendi eliyle, kendi rızasıyla "Benim maaşımdan daha fazla kesinti yapabilirsiniz" diye bir belgeye imza attı mı acaba...?
Çünkü eğer sen o kağıda imza attıysan, "tamam, maaşımın yarısı da gitsin, hepsi de gitsin" dediysen, işte o zaman işler değişir abi. Kendi rızanla feragat etmiş olursun o yasal korumadan. Bazen o anki çaresizlik, o anki baskı insanı neleri imzalatmaz ki... Ama gel gör ki, hukukta bu bir taahhüt yerine geçer.
Ama işte o imza, sonrasında başına büyük dertler açabilir. "Benim haberim yoktu, baskı altında imzaladım" desen de... Mahkeme kolay kolay dinlemez bunu, vallahi zor iş. O yüzden her kağıdı okumadan, anlamadan, avukatına danışmadan imzalamayacaksın, canım cicim demeden... O anki borçtan kurtulma hevesi, sonrasını zehir edebilir.
Ne yapacağız o zaman, böyle bir durumla karşılaştıysak ve hiçbir muvafakatimiz yoksa? Hemen harekete geçeceksin, öyle kenarda durup beklemek yok. İcra dairesine, icra mahkemesine bir dilekçe... "Maaşımın dörtte birinden fazlası kesilemez" diyeceksin, sesini yükselteceksin, hakkını arayacaksın. Bu senin en doğal hakkın, yaşamını sürdürme hakkın.
Hukuk dediğin zayıfı korumak için vardır, yoksa güçlü hep ezer geçer, işte öyle... O yüzden kimseye "aman sus, kabullen" dedirtme. Bir avukata danışmak, bu işin içinden en doğru, en sağlam şekilde çıkmanın tek yolu. O koca koca kanun maddeleri arasında kaybolmadan, hakkını bilerek yol almak lazım.
Biliyorum, zor bir süreç bu, insanın canını sıkar, uykusunu kaçırır. Ama pes etmek yok. Maaşının tamamı haczedilemez, bu net bir gerçek. Bu bilinci taşıyacaksın içinde, omuzlarında. Çünkü o maaş, senin alın terin, senin hayatın... Ve hiç kimsenin, ama hiç kimsenin, senin yaşamını tümüyle elinden alma hakkı yok. Unutma bunu.