Ya düşünsene, internet çağındayız, her işi telefondan, bilgisayardan hallediyoruz diye diye gelmişiz buraya. Bir tıkla bankacılık, bir mesajla fatura ödeme, her şey cebimizde... Sonra çat diye telefonda müşteri hizmetleri diyor ki, "Şubeye gitmeniz gerekiyor." İnsan bir afallıyor, değil mi abi? Hani ne alaka şimdi, şubeye gitmek de neyin nesi?
Peki ne anlama geliyor bu laf? Hani müşteri hizmetleri bir yere takıldı da seni şubeye yönlendirdi, ama aslında... Kendi limitlerini mi zorluyorlar? Yoksa gerçekten başka çare mi yok? Bir düşünmek lazım orada, acaba asıl sorun sistemde mi, yoksa o anki temsilcinin yetkisinde mi bitiyor her şey?
Müşteri olarak senin vaktin değerli, vallahi değerli. Bir de işi gücü bırakıp şubeye gitmek var, trafik, park yeri derken... Hani telefonda beş dakikada halledebileceğin bir şey için koca bir gününü feda etmek demek bu, kim ister ki bunu? İstemezsin, canın sıkılır. Boşuna bir zaman kaybı gibi gelir insana, ki çoğunlukla öyledir de zaten.
Şube dediğin yer aslında bir köprü gibi, değil mi? Amaç neydi orada? Belki temsilcinin ekranında görünmeyen, yapamadığı bir şey vardır. Ya da sistem o kadar karmaşık ki, ancak yüz yüze teyit edebilecekleri bir işlem için yönlendiriyorlar... Yani orada bir yetki, bir yetkilendirme meselesi dönüyor olabilir içerde, senin göremediğin, bilmediğin.
Peki sen ne yapacaksın o an? Hemen kalkıp gitmek yerine... Şunu sorabilirsin: "Şubede tam olarak ne işlem yapılacak? Neden bunu telefonda halledemiyoruz? Ben oraya gittiğimde kiminle görüşeceğim, ne bilgi vermem gerekecek?" Ön hazırlık yapmak, boşuna gitmemek için önemli, abi. Ne yapacağını bilmek, adımlarını sağlam atmak lazım.
Bazen biraz ısrarcı olmak gerekiyor, ama tabii kibarlığı elden bırakmadan. Hani "Başka bir yol yok mu? Bu işlemi uzaktan halletme şansımız hiç mi yok?" diye bir daha sorarsın, belki başka bir yol gösterirler. Belki daha deneyimli birine aktarırlar çağrını, olur mu olur.
Ya da dersin ki, "Acaba bu konuda yetkili, daha bilgili biriyle görüşme şansım olur mu?" Hani o anki arkadaşın belki yeni başlamıştır, belki yetkisi kısıtlıdır. İnsanlık hali, oluyor öyle şeyler. Belki üst bir yetkili, farklı bir çözüm sunar sana, kim bilir? Denemekten zarar gelmez, hem de sen çabaladığını gösterirsin.
Bazı durumlar vardır ki, evet, şube gerçekten de tek çözümdür, billahi. Mesela ıslak imza gerekiyor, kimlik doğrulaması çok hassas ya da fiziki bir belgeyi teslim etmen şart... Orada yapacak bir şey yok, ama bunları sana en başta açıkça söylemeleri lazım, değil mi? Neden şubeye gittiğini bilmek, o belgenin ne işe yaradığını anlamak hakkın.
Aslında bu "şubeye gidin" lafı, bir şirketin müşteri deneyimine ne kadar önem verdiğini de gösteriyor sanki. Yani hala o eski, fiziksel operasyonlara takılı kalmış bir zihniyet mi var, yoksa dijitalleşme sürecinde bazı aksaklıklar mı yaşanıyor? Bir düşünmek lazım bunu, hani gerçekten her şeyi dijitalleştirmeyi başarabilmiş miyiz acaba?
En nihayetinde, herkesin amacı sorununu çözmek, değil mi? Ne senin ne de o temsilcinin canı sıkılsın isteriz. Belki de bu tür geri bildirimler, şirketlerin süreçlerini iyileştirmesine, dijital dönüşümünü hızlandırmasına yardımcı olur, kim bilir... Kimse durduk yere mağdur olmak istemez, hele de teknoloji bu kadar ilerlemişken. Bir dahaki sefere daha az "şubeye gidin" duymak dileğiyle, ne diyelim...
Peki ne anlama geliyor bu laf? Hani müşteri hizmetleri bir yere takıldı da seni şubeye yönlendirdi, ama aslında... Kendi limitlerini mi zorluyorlar? Yoksa gerçekten başka çare mi yok? Bir düşünmek lazım orada, acaba asıl sorun sistemde mi, yoksa o anki temsilcinin yetkisinde mi bitiyor her şey?
Müşteri olarak senin vaktin değerli, vallahi değerli. Bir de işi gücü bırakıp şubeye gitmek var, trafik, park yeri derken... Hani telefonda beş dakikada halledebileceğin bir şey için koca bir gününü feda etmek demek bu, kim ister ki bunu? İstemezsin, canın sıkılır. Boşuna bir zaman kaybı gibi gelir insana, ki çoğunlukla öyledir de zaten.
Şube dediğin yer aslında bir köprü gibi, değil mi? Amaç neydi orada? Belki temsilcinin ekranında görünmeyen, yapamadığı bir şey vardır. Ya da sistem o kadar karmaşık ki, ancak yüz yüze teyit edebilecekleri bir işlem için yönlendiriyorlar... Yani orada bir yetki, bir yetkilendirme meselesi dönüyor olabilir içerde, senin göremediğin, bilmediğin.
Peki sen ne yapacaksın o an? Hemen kalkıp gitmek yerine... Şunu sorabilirsin: "Şubede tam olarak ne işlem yapılacak? Neden bunu telefonda halledemiyoruz? Ben oraya gittiğimde kiminle görüşeceğim, ne bilgi vermem gerekecek?" Ön hazırlık yapmak, boşuna gitmemek için önemli, abi. Ne yapacağını bilmek, adımlarını sağlam atmak lazım.
Bazen biraz ısrarcı olmak gerekiyor, ama tabii kibarlığı elden bırakmadan. Hani "Başka bir yol yok mu? Bu işlemi uzaktan halletme şansımız hiç mi yok?" diye bir daha sorarsın, belki başka bir yol gösterirler. Belki daha deneyimli birine aktarırlar çağrını, olur mu olur.
Ya da dersin ki, "Acaba bu konuda yetkili, daha bilgili biriyle görüşme şansım olur mu?" Hani o anki arkadaşın belki yeni başlamıştır, belki yetkisi kısıtlıdır. İnsanlık hali, oluyor öyle şeyler. Belki üst bir yetkili, farklı bir çözüm sunar sana, kim bilir? Denemekten zarar gelmez, hem de sen çabaladığını gösterirsin.
Bazı durumlar vardır ki, evet, şube gerçekten de tek çözümdür, billahi. Mesela ıslak imza gerekiyor, kimlik doğrulaması çok hassas ya da fiziki bir belgeyi teslim etmen şart... Orada yapacak bir şey yok, ama bunları sana en başta açıkça söylemeleri lazım, değil mi? Neden şubeye gittiğini bilmek, o belgenin ne işe yaradığını anlamak hakkın.
Aslında bu "şubeye gidin" lafı, bir şirketin müşteri deneyimine ne kadar önem verdiğini de gösteriyor sanki. Yani hala o eski, fiziksel operasyonlara takılı kalmış bir zihniyet mi var, yoksa dijitalleşme sürecinde bazı aksaklıklar mı yaşanıyor? Bir düşünmek lazım bunu, hani gerçekten her şeyi dijitalleştirmeyi başarabilmiş miyiz acaba?
En nihayetinde, herkesin amacı sorununu çözmek, değil mi? Ne senin ne de o temsilcinin canı sıkılsın isteriz. Belki de bu tür geri bildirimler, şirketlerin süreçlerini iyileştirmesine, dijital dönüşümünü hızlandırmasına yardımcı olur, kim bilir... Kimse durduk yere mağdur olmak istemez, hele de teknoloji bu kadar ilerlemişken. Bir dahaki sefere daha az "şubeye gidin" duymak dileğiyle, ne diyelim...