CoralPendulum
Kayıtlı Kullanıcı
Alo desen sesin yankılanıp geri döner şimdi, değil mi? O cep telefonu ki hani, can damarımız oldu, birdenbire elinde bir tuğladan farksız kalakaldı. Ne arama var ne mesaj, internet desen hayal oldu. İşte o an gelir çatar, o kâbus anı; SIM kartın tamamen bloke oldu, abi. Bildiğin kilit vurdu operatör, sanki sen bilerek yaptın, sanki eğlence olsun diye o PIN’i üç kere yanlış girdin de sonra PUK’u da on kere denedin de... Vallahi billahi biz ne hallerle uğraşıyoruz, bir anlık dalgınlık nelere mal oluyor.
Şimdi bu PIN meselesi var ya, kimin aklına gelir ki üç kere yanlış girince pat diye kapı duvar olacak? O küçük dört haneli sayı, senelerdir kullandığımız, sanki ezbere bildiğimiz o kutsal şifre… Telefonu açtıkça tıkır tıkır gireriz, hiç düşünmeyiz. Ama işte o bir dalgınlık anı, çocuk eline aldı, cebinde kendiliğinden tuşlara bastı, olur ya, insanlık hali. Üçüncü yanlış denemede SIM kartın PIN kilidi devreye girer, tamam, bu henüz büyük felaket değil. İşte tam o noktada PUK kodu denen bir can simidine tutunuruz, PUK kodu, Personal Unblocking Key, hani o sekiz haneli, genellikle SIM kartın takılı olduğu plastik kartta yazar ya...
O PUK kodu denen şey, aslında bir nevi ikinci şansımız. SIM kartını ilk aldığında o büyük, plastik çerçeveden ayırırsın ya SIM’i, işte o geri kalan kısımda bir yerlerde yazar PIN ve PUK kodları. Bir çoğumuz atarız onu, kim saklar ki öyle şeyleri, değil mi? "Lazım olmaz herhalde" deriz. İşte o lazım olmaz dediğimiz şey, şimdi hayat kurtarıcı bir bilgiye dönüşüverdi. PUK kodu da on kere yanlış girilirse, işte o zaman geçmiş olsun. SIM kart, bildiğin hurdaya çıkar, tamamen bloke olur. Geri dönüşümsüz bir kapanış, resmen bir dijital cenaze...
Peki, PUK kodunu on kere yanlış girip SIM'i tamamen pert ettiysen ne olacak? Bu durumda artık yapabileceğin tek bir şey kalıyor: eski operatörünle yüzleşmek. Çaresizliğin ta kendisi bu durum, anladın mı? Mecburen o çağrı merkezlerinin labirentlerine gireceksin ya da bir yetkili satış noktasına kendini atacaksın. Gideceksin, diyeceksin ki "Benim SIM kartım öldü, diriltin!" Tabii öyle kolay değil. Kimliğinle, ıslak imzalı bilmem ne belgelerle ispatlaman gerekecek hattın sana ait olduğunu. Sanki sen kendi hattını çalıp da gelmişsin gibi bir muamele...
İşte bu noktada yeni bir SIM kart talep etmekten başka çaren kalmaz. Operatörün sana aynı numarayla, yepyeni bir SIM kart verir. Ama tabii ki bedavaya değil, bir SIM kart değişim ücreti yansıtılır faturana ya da ön ödemeliysen bakiyenden düşülür. Ne de olsa sistemin çarkları dönecek değil mi? O eski, bloke olmuş SIM kartın hiçbir işe yaramaz artık. At çöpe gitsin, ya da hatıra olarak sakla, her baktığında "bir daha asla" dersin... Bu yeni kartı aldığında, aynı PIN'i kullanmak isteyebilirsin, ama yok öyle bir dünya. Yeni kart, yeni PIN ile gelir genellikle ya da sen kendi tercihinle bir PIN belirlersin.
Bazı durumlarda hattın operatörüyle de sorun yaşayabilirsin, "Efendim, bizde öyle bir kayıt yok," ya da "Yanlış yere geldiniz," gibi absürt cevaplarla karşılaşmak da olası. İnsan sabrını zorlayan anlar bunlar. Sanki biz zevk için SIM kartımızı blokeliyoruz, sanki bu tür problemlerle uğraşmak hobimizmiş gibi... Bazen de hattın başkası adına kayıtlı olduğunu öğrenirsin, yıllardır kullandığın numara meğer akrabanın, arkadaşının üzerindeymiş. İşte o zaman işler iyice karmaşık bir hal alır, çünkü kimlik ispatı meselesi bambaşka bir boyuta taşınır. Hattı üzerine alamadan da yeni SIM kart alamazsın, bu kadar basit.
Velhasıl kelam, bu SIM kart bloke olma meselesi, öyle sıradan bir telefon arızası değil, bu bir sistemin sana "dur" deme şekli. Bu bir nevi, dijital kimliğinle alakalı bir kriz durumu. Her şeyin takır takır işlediği, herkesin sürekli bağlı olduğu bir dünyada, bir anda izole kalıvermek... Resmen felaket. O yüzden o PUK kodlarını ya bir yere not et, ya da o plastik kartı kaybetme. Çünkü bir gün gelir de lazım olursa, o çaresizlik anında arayıp bulamamanın verdiği o his var ya... işte o insanın canına tak eder. Unutma, o küçük çip, senin dış dünya ile bağlantı köprün... bir anda yıkılırsa... ne yaparsın?
Şimdi bu PIN meselesi var ya, kimin aklına gelir ki üç kere yanlış girince pat diye kapı duvar olacak? O küçük dört haneli sayı, senelerdir kullandığımız, sanki ezbere bildiğimiz o kutsal şifre… Telefonu açtıkça tıkır tıkır gireriz, hiç düşünmeyiz. Ama işte o bir dalgınlık anı, çocuk eline aldı, cebinde kendiliğinden tuşlara bastı, olur ya, insanlık hali. Üçüncü yanlış denemede SIM kartın PIN kilidi devreye girer, tamam, bu henüz büyük felaket değil. İşte tam o noktada PUK kodu denen bir can simidine tutunuruz, PUK kodu, Personal Unblocking Key, hani o sekiz haneli, genellikle SIM kartın takılı olduğu plastik kartta yazar ya...
O PUK kodu denen şey, aslında bir nevi ikinci şansımız. SIM kartını ilk aldığında o büyük, plastik çerçeveden ayırırsın ya SIM’i, işte o geri kalan kısımda bir yerlerde yazar PIN ve PUK kodları. Bir çoğumuz atarız onu, kim saklar ki öyle şeyleri, değil mi? "Lazım olmaz herhalde" deriz. İşte o lazım olmaz dediğimiz şey, şimdi hayat kurtarıcı bir bilgiye dönüşüverdi. PUK kodu da on kere yanlış girilirse, işte o zaman geçmiş olsun. SIM kart, bildiğin hurdaya çıkar, tamamen bloke olur. Geri dönüşümsüz bir kapanış, resmen bir dijital cenaze...
Peki, PUK kodunu on kere yanlış girip SIM'i tamamen pert ettiysen ne olacak? Bu durumda artık yapabileceğin tek bir şey kalıyor: eski operatörünle yüzleşmek. Çaresizliğin ta kendisi bu durum, anladın mı? Mecburen o çağrı merkezlerinin labirentlerine gireceksin ya da bir yetkili satış noktasına kendini atacaksın. Gideceksin, diyeceksin ki "Benim SIM kartım öldü, diriltin!" Tabii öyle kolay değil. Kimliğinle, ıslak imzalı bilmem ne belgelerle ispatlaman gerekecek hattın sana ait olduğunu. Sanki sen kendi hattını çalıp da gelmişsin gibi bir muamele...
İşte bu noktada yeni bir SIM kart talep etmekten başka çaren kalmaz. Operatörün sana aynı numarayla, yepyeni bir SIM kart verir. Ama tabii ki bedavaya değil, bir SIM kart değişim ücreti yansıtılır faturana ya da ön ödemeliysen bakiyenden düşülür. Ne de olsa sistemin çarkları dönecek değil mi? O eski, bloke olmuş SIM kartın hiçbir işe yaramaz artık. At çöpe gitsin, ya da hatıra olarak sakla, her baktığında "bir daha asla" dersin... Bu yeni kartı aldığında, aynı PIN'i kullanmak isteyebilirsin, ama yok öyle bir dünya. Yeni kart, yeni PIN ile gelir genellikle ya da sen kendi tercihinle bir PIN belirlersin.
Bazı durumlarda hattın operatörüyle de sorun yaşayabilirsin, "Efendim, bizde öyle bir kayıt yok," ya da "Yanlış yere geldiniz," gibi absürt cevaplarla karşılaşmak da olası. İnsan sabrını zorlayan anlar bunlar. Sanki biz zevk için SIM kartımızı blokeliyoruz, sanki bu tür problemlerle uğraşmak hobimizmiş gibi... Bazen de hattın başkası adına kayıtlı olduğunu öğrenirsin, yıllardır kullandığın numara meğer akrabanın, arkadaşının üzerindeymiş. İşte o zaman işler iyice karmaşık bir hal alır, çünkü kimlik ispatı meselesi bambaşka bir boyuta taşınır. Hattı üzerine alamadan da yeni SIM kart alamazsın, bu kadar basit.
Velhasıl kelam, bu SIM kart bloke olma meselesi, öyle sıradan bir telefon arızası değil, bu bir sistemin sana "dur" deme şekli. Bu bir nevi, dijital kimliğinle alakalı bir kriz durumu. Her şeyin takır takır işlediği, herkesin sürekli bağlı olduğu bir dünyada, bir anda izole kalıvermek... Resmen felaket. O yüzden o PUK kodlarını ya bir yere not et, ya da o plastik kartı kaybetme. Çünkü bir gün gelir de lazım olursa, o çaresizlik anında arayıp bulamamanın verdiği o his var ya... işte o insanın canına tak eder. Unutma, o küçük çip, senin dış dünya ile bağlantı köprün... bir anda yıkılırsa... ne yaparsın?