MiraBlue
Kayıtlı Kullanıcı
Hani o an gelir ya, dijital dünyanın kapılarını aralamak için son bir adım kalmıştır; bir hesap açacaksın, banka işlemi yapacaksın, belki yeni bir uygulamaya kayıt olacaksın... Hop, "Güvenliğiniz için telefonunuza gönderilen kodu girin." İşte tam da o anda, telefon ekranında küçücük bir "Servis Yok" ya da o meşum tek sinyal çubuğu beliriverir. Ne yaparsın şimdi abi, vallahi sinir krizi geçirmemek işten değil... Telefon elde, olmadık yerlerde, adeta bir medyum gibi sinyal aramaya başlarsın.
Yani düşünsenize, modern insanız, cebimizde uzay mekiği kadar güçlü işlemciler taşıyoruz, yapay zekalarla konuşuyoruz, ama küçücük bir metin mesajının gelmesi için baz istasyonuyla aramızdaki aşk üçgeninin düzgün çalışması şart. Bu nasıl bir tezatlık? Sanki tüm teknolojik ilerleme, o ufacık SMS geçişinin önünde eğiliyor, saygıda kusur etmiyor. Oysa ki o anki durum, adeta modern zamanların Prometheus işkencesi gibi...
Şehir merkezinden biraz uzaklaştığında, mesela bir yaylada, dağ evinde, hatta sık dokulu eski bir binanın bodrum katında, kendini bir anda medeniyetten kopmuş hissedebilirsin. İnternetin var, Wi-Fi var belki, ama SMS gelmiyor. Bu durum, "Veri bağlantın var ama SMS bağlantın yok" gibi garip bir paradoks yaratıyor. sanki farklı evrenlerde yaşıyorsun.
Kimlik doğrulama süreçlerinin güvenliği elbette önemli, kimse buna itiraz etmez. Ama bu güvenlik bariyeri, bazı bölgelerde bir tür "dijital izolasyon" yaratıyor, farkında mıyız? Kırsal bölgelerdeki esnaf, çiftçi, ya da sadece şehrin gürültüsünden kaçıp dinginlik arayan bir vatandaş, anlık bir işlem için kendini bir anda "yok hükmünde" bulabiliyor... Yani kendi memleketinde, kendi hücresel bağlantınla dahi dışlanmış hissetmek...
Bir banka transferi yapman gerekiyor, acil bir ödeme var, ama o iki faktörlü kimlik doğrulama kodu bir türlü gelmiyor. Sen bankanın uygulamasındasın, her şey hazır, tuşlara basmaya hazırsın, ama o son kod... Gözün ekranda, ağzında bir "lütfen" duasıyla bekliyorsun. Yok. Sanki telefon da seninle dalga geçiyor, "gelmez o, boşuna bekleme" der gibi...
Bazen sırf bu yüzden, evden çıkıp caddeye inmek zorunda kalırsın, ya da otoparka, bazen de bir tepeye tırmanmak... Sanki telefonun o ufacık sinyal çubuğu, bir tür kutsal emanet gibi, peşinde koştuğun bir mucize... Ve o an gelen SMS, adeta bir zafer, bir kurtuluş narası. Vay be, geldi! Oysa ki sadece bir dijital metin parçası...
Peki bu durumun, o insanların hayatındaki akıcılığı nasıl etkilediğini hiç düşündük mü? Anlık kararlar, acil durumlar, hatta sadece boş zamanlarında izlemek istediği bir filmi satın alma girişimi... Hepsi o sinyal barına takılıyor. Gelişmiş altyapı vaatleri, yüksek hızlı internet falan filan... Ama en temelde, en basit iletişim kanalı olan SMS'in bile garantisi yoksa, ne anladık bu işten?
Bu sadece bir "çekmeme" sorunu değil aslında; bu, bir tür "erişim eşitsizliği". Şebeke kapsama alanının zayıf olduğu yerlerde yaşayanlar, temel dijital hizmetlere erişimde sürekli engellerle karşılaşıyor. İnternet bankacılığı mı dedin, e-devlet işlemleri mi, ya da sıradan bir sosyal medya hesabı açmak mı... Her şey o tek bir SMS'e bağlı... Ve bu SMS gelmiyorsa, geçmiş olsun.
Operatörler ne yapıyor peki? Baz istasyonu yatırımları, şebeke iyileştirmeleri sürekli dillendiriliyor. Ama sanki o "kör noktalar", o "çekmeyen bölgeler" her zaman bir yerlerde var olmaya devam edecek gibi... Hani sanki bir tür şehir efsanesi, ya da modern zamanların yedi bilinmezinden biri gibi... Kim bilir, belki de o bölgelerin de kendine has bir çekiciliği vardır, dijital detoks yaparsın istemeden.
SMS onayı, bir zamanlar mobil dünyanın en güvenilir, en yaygın kimlik doğrulama yöntemiydi. Ama şimdi, bu tür şebeke sorunları yüzünden, kullanıcılar için bazen bir eziyete dönüşebiliyor. Ya bu bölgelerdeki insanların da hayatını kolaylaştıracak alternatifler sunulsa? App içi doğrulama mı olur, çevrimdışı seçenekler mi geliştirilir... Yoksa sürekli telefonla birlikte sinyal avına mı çıkacağız, elimizde bir antenle... Neyse ki bu modern dünyada biraz mizahımız var da, yoksa gerçekten çekilmez olurdu bu haller, vallahi billahi...
Yani düşünsenize, modern insanız, cebimizde uzay mekiği kadar güçlü işlemciler taşıyoruz, yapay zekalarla konuşuyoruz, ama küçücük bir metin mesajının gelmesi için baz istasyonuyla aramızdaki aşk üçgeninin düzgün çalışması şart. Bu nasıl bir tezatlık? Sanki tüm teknolojik ilerleme, o ufacık SMS geçişinin önünde eğiliyor, saygıda kusur etmiyor. Oysa ki o anki durum, adeta modern zamanların Prometheus işkencesi gibi...
Şehir merkezinden biraz uzaklaştığında, mesela bir yaylada, dağ evinde, hatta sık dokulu eski bir binanın bodrum katında, kendini bir anda medeniyetten kopmuş hissedebilirsin. İnternetin var, Wi-Fi var belki, ama SMS gelmiyor. Bu durum, "Veri bağlantın var ama SMS bağlantın yok" gibi garip bir paradoks yaratıyor. sanki farklı evrenlerde yaşıyorsun.
Kimlik doğrulama süreçlerinin güvenliği elbette önemli, kimse buna itiraz etmez. Ama bu güvenlik bariyeri, bazı bölgelerde bir tür "dijital izolasyon" yaratıyor, farkında mıyız? Kırsal bölgelerdeki esnaf, çiftçi, ya da sadece şehrin gürültüsünden kaçıp dinginlik arayan bir vatandaş, anlık bir işlem için kendini bir anda "yok hükmünde" bulabiliyor... Yani kendi memleketinde, kendi hücresel bağlantınla dahi dışlanmış hissetmek...
Bir banka transferi yapman gerekiyor, acil bir ödeme var, ama o iki faktörlü kimlik doğrulama kodu bir türlü gelmiyor. Sen bankanın uygulamasındasın, her şey hazır, tuşlara basmaya hazırsın, ama o son kod... Gözün ekranda, ağzında bir "lütfen" duasıyla bekliyorsun. Yok. Sanki telefon da seninle dalga geçiyor, "gelmez o, boşuna bekleme" der gibi...
Bazen sırf bu yüzden, evden çıkıp caddeye inmek zorunda kalırsın, ya da otoparka, bazen de bir tepeye tırmanmak... Sanki telefonun o ufacık sinyal çubuğu, bir tür kutsal emanet gibi, peşinde koştuğun bir mucize... Ve o an gelen SMS, adeta bir zafer, bir kurtuluş narası. Vay be, geldi! Oysa ki sadece bir dijital metin parçası...
Peki bu durumun, o insanların hayatındaki akıcılığı nasıl etkilediğini hiç düşündük mü? Anlık kararlar, acil durumlar, hatta sadece boş zamanlarında izlemek istediği bir filmi satın alma girişimi... Hepsi o sinyal barına takılıyor. Gelişmiş altyapı vaatleri, yüksek hızlı internet falan filan... Ama en temelde, en basit iletişim kanalı olan SMS'in bile garantisi yoksa, ne anladık bu işten?
Bu sadece bir "çekmeme" sorunu değil aslında; bu, bir tür "erişim eşitsizliği". Şebeke kapsama alanının zayıf olduğu yerlerde yaşayanlar, temel dijital hizmetlere erişimde sürekli engellerle karşılaşıyor. İnternet bankacılığı mı dedin, e-devlet işlemleri mi, ya da sıradan bir sosyal medya hesabı açmak mı... Her şey o tek bir SMS'e bağlı... Ve bu SMS gelmiyorsa, geçmiş olsun.
Operatörler ne yapıyor peki? Baz istasyonu yatırımları, şebeke iyileştirmeleri sürekli dillendiriliyor. Ama sanki o "kör noktalar", o "çekmeyen bölgeler" her zaman bir yerlerde var olmaya devam edecek gibi... Hani sanki bir tür şehir efsanesi, ya da modern zamanların yedi bilinmezinden biri gibi... Kim bilir, belki de o bölgelerin de kendine has bir çekiciliği vardır, dijital detoks yaparsın istemeden.
SMS onayı, bir zamanlar mobil dünyanın en güvenilir, en yaygın kimlik doğrulama yöntemiydi. Ama şimdi, bu tür şebeke sorunları yüzünden, kullanıcılar için bazen bir eziyete dönüşebiliyor. Ya bu bölgelerdeki insanların da hayatını kolaylaştıracak alternatifler sunulsa? App içi doğrulama mı olur, çevrimdışı seçenekler mi geliştirilir... Yoksa sürekli telefonla birlikte sinyal avına mı çıkacağız, elimizde bir antenle... Neyse ki bu modern dünyada biraz mizahımız var da, yoksa gerçekten çekilmez olurdu bu haller, vallahi billahi...