IndigoMarigold
Kayıtlı Kullanıcı
**Bilgi Kutusu**
**Hani o gün gelir de dersin ya, “Artık yeter, şu eski numarayı değiştireyim.” Yıllardır kullandığın, belki de liseden kalma, her yere verdiğin o numaradan kurtulmanın verdiği garip bir özgürlük hissi kaplar içini. Yepyeni bir sayfa, mis gibi… Kim bilebilirdi ki, o basit değişimle aslında kendi dijital hayatının ipini çekeceğini, bir nevi kendini sürgüne yollayacağını? Vallahi billahi, insan başına gelmeyince anlamıyor bu işin ciddiyetini.
Bir sabah uyanırsın, yeni numaran cebinde, her şey yolunda. Ta ki bir şifreni mi unuttun, ya da yeni bir uygulama mı indirmek istedin... Bir banka işlemi yapacaksın diyelim, ya da bir sosyal medya hesabına gireceksin. Sistem ne dese beğenirsin? “Onay kodu, eski numaranıza gönderildi.” İşte tam orada, buz gibi bir gerçek yüzüne çarpar. O an bir donma, bir kalakalma hali… Çünkü o numara artık sende değil. Kim bilir kimde?
Sonra başlar o bitmek bilmeyen e-posta trafiği, müşteri hizmetleri telefonları… Abone olunan her platforma tek tek ulaşıp, “Benim numaram değişti, güncelleyin lütfen,” diye dil dökmek… Kimisi beş dakikada çözer, kimisi aylarca süründürür. Bazıları da “Yok efendim, eski numaradan doğrulama olmadan olmaz,” deyip kapıları suratına kapatır. İşte o an hissettiğin çaresizlik, o köşeye sıkışmışlık hissi… Resmen esir kalırsın kendi hayatında.
Düşünsene, banka hesapların kilitlenmiş, sosyal medyada paylaştığın onca anıya erişimin yok. E-posta adresin bile eski numarana bağlıysa, geçmiş olsun… Sanki bir anda hayalet bir profile dönüşmüşsün gibi. Sanki sen, sen değilmişsin de, dijital dünyada var olabilmek için o eski numaraya muhtaç bir gölgeymişsin gibi. İnsan bir noktadan sonra gerçekten deliriyor, abi. “Yahu benim bu kimliğim, bu hesaplar, bunca şey nasıl oldu da bir anda bu kadar savunmasız hale geldi?” diye sorguluyorsun.
Olayın teknik boyutu ise ayrı bir kabus. Operatörler, kullanılmayan numaraları belli bir süre sonra yeniden dağıtıma çıkarır. Yani o senin “eski numaran,” bir başkasının “yeni numarası” olmuştur çoktan. Şimdi o şanslı (?) yeni kullanıcı, senin onay kodlarını alıyor, belki de senin eski hesaplarına erişim deniyor… Senin dijital ayak izlerin, bir başkasının avuçlarına düşüyor. Bu durum hem senin için bir güvenlik açığı, hem de o yeni kullanıcı için potansiyel bir karışıklık demek. Felaket tellallığı yapmıyorum, gerçek bu.
Peki ne yapmalıydı insan, madem bu kadar büyük bir riskti bu durum? Ya da ne yapmalıyız, başkalarının başına gelmesin diye? Aslında çok basit: Numara değişikliği kararı alınır alınmaz, o kararı hayata geçirmeden önce tüm platformlarda numaranı güncellemek. Adım adım, titizlikle… Yoksa inan, o “kolay” dediğin değişim, hayatını zindana çevirebilir. Bir nevi dijital göçmenlik gibi… Kendi ülken olan dijital platformlarda mülteci durumuna düşersin.
İşin en acı tarafı da, çoğu zaman bu durumu kimse sana söylemiyor. Operatörler, bankalar, sosyal medya platformları… Hepsi seni bu riskle yüz yüze bırakıyor, sen deneyimleyerek öğreniyorsun. Acı bir tecrübe oluyor, hepsi bu. Sanki bir bataklığa düşmüşsün de, çırpındıkça daha çok batıyormuşsun gibi. O yüzden diyorum, gözünü aç arkadaşım, kulağını dört aç. Bu modern zaman sendromu, sandığından çok daha tehlikeli. Kimlik hırsızlığından tut, özel hayatının ifşasına kadar varabilecek sonuçları olabilir... Aman ha, aman!
**Hani o gün gelir de dersin ya, “Artık yeter, şu eski numarayı değiştireyim.” Yıllardır kullandığın, belki de liseden kalma, her yere verdiğin o numaradan kurtulmanın verdiği garip bir özgürlük hissi kaplar içini. Yepyeni bir sayfa, mis gibi… Kim bilebilirdi ki, o basit değişimle aslında kendi dijital hayatının ipini çekeceğini, bir nevi kendini sürgüne yollayacağını? Vallahi billahi, insan başına gelmeyince anlamıyor bu işin ciddiyetini.
Bir sabah uyanırsın, yeni numaran cebinde, her şey yolunda. Ta ki bir şifreni mi unuttun, ya da yeni bir uygulama mı indirmek istedin... Bir banka işlemi yapacaksın diyelim, ya da bir sosyal medya hesabına gireceksin. Sistem ne dese beğenirsin? “Onay kodu, eski numaranıza gönderildi.” İşte tam orada, buz gibi bir gerçek yüzüne çarpar. O an bir donma, bir kalakalma hali… Çünkü o numara artık sende değil. Kim bilir kimde?
Sonra başlar o bitmek bilmeyen e-posta trafiği, müşteri hizmetleri telefonları… Abone olunan her platforma tek tek ulaşıp, “Benim numaram değişti, güncelleyin lütfen,” diye dil dökmek… Kimisi beş dakikada çözer, kimisi aylarca süründürür. Bazıları da “Yok efendim, eski numaradan doğrulama olmadan olmaz,” deyip kapıları suratına kapatır. İşte o an hissettiğin çaresizlik, o köşeye sıkışmışlık hissi… Resmen esir kalırsın kendi hayatında.
Düşünsene, banka hesapların kilitlenmiş, sosyal medyada paylaştığın onca anıya erişimin yok. E-posta adresin bile eski numarana bağlıysa, geçmiş olsun… Sanki bir anda hayalet bir profile dönüşmüşsün gibi. Sanki sen, sen değilmişsin de, dijital dünyada var olabilmek için o eski numaraya muhtaç bir gölgeymişsin gibi. İnsan bir noktadan sonra gerçekten deliriyor, abi. “Yahu benim bu kimliğim, bu hesaplar, bunca şey nasıl oldu da bir anda bu kadar savunmasız hale geldi?” diye sorguluyorsun.
Olayın teknik boyutu ise ayrı bir kabus. Operatörler, kullanılmayan numaraları belli bir süre sonra yeniden dağıtıma çıkarır. Yani o senin “eski numaran,” bir başkasının “yeni numarası” olmuştur çoktan. Şimdi o şanslı (?) yeni kullanıcı, senin onay kodlarını alıyor, belki de senin eski hesaplarına erişim deniyor… Senin dijital ayak izlerin, bir başkasının avuçlarına düşüyor. Bu durum hem senin için bir güvenlik açığı, hem de o yeni kullanıcı için potansiyel bir karışıklık demek. Felaket tellallığı yapmıyorum, gerçek bu.
Peki ne yapmalıydı insan, madem bu kadar büyük bir riskti bu durum? Ya da ne yapmalıyız, başkalarının başına gelmesin diye? Aslında çok basit: Numara değişikliği kararı alınır alınmaz, o kararı hayata geçirmeden önce tüm platformlarda numaranı güncellemek. Adım adım, titizlikle… Yoksa inan, o “kolay” dediğin değişim, hayatını zindana çevirebilir. Bir nevi dijital göçmenlik gibi… Kendi ülken olan dijital platformlarda mülteci durumuna düşersin.
İşin en acı tarafı da, çoğu zaman bu durumu kimse sana söylemiyor. Operatörler, bankalar, sosyal medya platformları… Hepsi seni bu riskle yüz yüze bırakıyor, sen deneyimleyerek öğreniyorsun. Acı bir tecrübe oluyor, hepsi bu. Sanki bir bataklığa düşmüşsün de, çırpındıkça daha çok batıyormuşsun gibi. O yüzden diyorum, gözünü aç arkadaşım, kulağını dört aç. Bu modern zaman sendromu, sandığından çok daha tehlikeli. Kimlik hırsızlığından tut, özel hayatının ifşasına kadar varabilecek sonuçları olabilir... Aman ha, aman!