QuartzRhythm
Kayıtlı Kullanıcı
Telefonu formatladık abi ya, hani o hayatımızın her şeyi olan cihazı sil baştan yaptık... Sonra anladım ki asıl felaket, o "iki faktörlü kimlik doğrulama" uygulamasıyla birlikte buhar olup uçan dijital kimliğimdi. Bildiğin, ne banka hesabına, ne e-posta adresine, ne de sosyal medya platformlarına erişim var. Adeta dijital bir kilitlenme hali, resmen kabus gibi.
Şimdi bu "güvenlik" dedikleri şey, evet elzem, evet önemli, ama bazen de insana hayatı zindan etmiyor mu? Hani o her girişte çıkan altı haneli kod var ya, işte o kodların üretildiği uygulama gitti mi, bir anda dünya dışı kalıyorsun. Vallahi billahi, o an hissettiğim çaresizliği kelimelerle anlatamam, sanki tüm online varlığın bir anda yok olmuş gibi...
İlk refleks ne olur? Panik tabii. Sonra oturup düşünüyorsun, "Eyvah, şimdi bu hesabı nasıl geri alacağım?" diye. Genelde her platformun bir "hesap kurtarma" ya da "şifremi unuttum" seçeneği vardır. Ama sorun şu ki, onların çoğu da Authenticator koduna ihtiyaç duyuyor. Tam bir kısır döngü, kilitlendin mi kilitleniyorsun, bu ne iş böyle...
Peki, ne yaptım da bu işkenceden kurtuldum? Öncelikle şunu anladım: her servis sağlayıcının bu konuda kendine has bir prosedürü var. Mesela Google, daha insaflı davranıp sana birkaç farklı kurtarma seçeneği sunuyor, bazen yedek e-posta, bazen telefon onayı... Hani o "kayıtlı cihaz" denilen kavram var ya, eğer hesabına daha önce farklı bir bilgisayardan falan girdiysen, ondan bir onay isteyebiliyor. Ama tabii, bunun için bir nebze şanslı olman lazım.
Bazı servisler, özellikle de daha hassas olanlar, işi yokuşa sürüyor. Diyelim ki elinde tuttuğun kimliğinin fotoğrafını çekip göndermeni istiyorlar, hatta bazen selfie çekip göndermen gerekiyor, kimliğini yanına tutarak. Düşünsene, güvenlik için kişisel verini ifşa etmek zorunda kalmak... Saçmalık değil mi ya, bir yandan "verilerinizi koruyoruz" derken bir yandan da böyle şeyler istemeleri...
Destek ekipleriyle iletişime geçmek bazen zorlu bir süreç olabiliyor. Canlı destek mi arasam, e-posta mı atsam, derken saatler geçiyor. Bir de o formları doldurma faslı var ki, sormayın gitsin. Hesabın ne zaman açıldığından tut da, en son hangi IP adresinden giriş yaptığına kadar akla hayale gelmeyecek sorular soruyorlar. Yani sanki ben değil de, bir bilgisayar korsanıymışım gibi muamele...
Bir de yedek kod mevzusu var ki, keşke her yere üye olurken o kodları bir yere yazıp saklasaymışım, değil mi? Hani o "recovery codes" diye geçer ya, onlar var olsaydı bu çilelerin hiçbiri yaşanmazdı belki de. Ama işte, insan hep "bana bir şey olmaz" kafasında oluyor, sonra böyle işler başına gelince anlıyor durumu. Tecrübe işte, acı ama öğretici...
Neticede her bir hesabı, teker teker, farklı yöntemlerle, bazen günlerce süren bekleyişlerin ardından kurtarabildim. Kimisi SMS onayıyla, kimisi kimlik doğrulama ile, kimisi de işte o "güvenlik sorusu" denen eften püften şeylerle. Yani diyeceğim o ki, tek bir sihirli değnek yok bu işte, her kapının anahtarı farklı, bu ne saçmalık ya...
Bu deneyimden sonra anladım ki, dijital güvenliğinizi sadece bir uygulamaya emanet etmek, tüm yumurtaları aynı sepete koymaktan farksız. Yedek kodları bir yere kaydetmek, farklı e-posta ve telefon numaralarını kurtarma seçenekleri olarak belirlemek, hatta belki de ikinci bir Authenticator uygulaması kullanmak... Ne bileyim, bir nevi "dijital acil durum planı" şart, yoksa böyle kalakalırsın işte, ortada...
Şimdi bu "güvenlik" dedikleri şey, evet elzem, evet önemli, ama bazen de insana hayatı zindan etmiyor mu? Hani o her girişte çıkan altı haneli kod var ya, işte o kodların üretildiği uygulama gitti mi, bir anda dünya dışı kalıyorsun. Vallahi billahi, o an hissettiğim çaresizliği kelimelerle anlatamam, sanki tüm online varlığın bir anda yok olmuş gibi...
İlk refleks ne olur? Panik tabii. Sonra oturup düşünüyorsun, "Eyvah, şimdi bu hesabı nasıl geri alacağım?" diye. Genelde her platformun bir "hesap kurtarma" ya da "şifremi unuttum" seçeneği vardır. Ama sorun şu ki, onların çoğu da Authenticator koduna ihtiyaç duyuyor. Tam bir kısır döngü, kilitlendin mi kilitleniyorsun, bu ne iş böyle...
Peki, ne yaptım da bu işkenceden kurtuldum? Öncelikle şunu anladım: her servis sağlayıcının bu konuda kendine has bir prosedürü var. Mesela Google, daha insaflı davranıp sana birkaç farklı kurtarma seçeneği sunuyor, bazen yedek e-posta, bazen telefon onayı... Hani o "kayıtlı cihaz" denilen kavram var ya, eğer hesabına daha önce farklı bir bilgisayardan falan girdiysen, ondan bir onay isteyebiliyor. Ama tabii, bunun için bir nebze şanslı olman lazım.
Bazı servisler, özellikle de daha hassas olanlar, işi yokuşa sürüyor. Diyelim ki elinde tuttuğun kimliğinin fotoğrafını çekip göndermeni istiyorlar, hatta bazen selfie çekip göndermen gerekiyor, kimliğini yanına tutarak. Düşünsene, güvenlik için kişisel verini ifşa etmek zorunda kalmak... Saçmalık değil mi ya, bir yandan "verilerinizi koruyoruz" derken bir yandan da böyle şeyler istemeleri...
Destek ekipleriyle iletişime geçmek bazen zorlu bir süreç olabiliyor. Canlı destek mi arasam, e-posta mı atsam, derken saatler geçiyor. Bir de o formları doldurma faslı var ki, sormayın gitsin. Hesabın ne zaman açıldığından tut da, en son hangi IP adresinden giriş yaptığına kadar akla hayale gelmeyecek sorular soruyorlar. Yani sanki ben değil de, bir bilgisayar korsanıymışım gibi muamele...
Bir de yedek kod mevzusu var ki, keşke her yere üye olurken o kodları bir yere yazıp saklasaymışım, değil mi? Hani o "recovery codes" diye geçer ya, onlar var olsaydı bu çilelerin hiçbiri yaşanmazdı belki de. Ama işte, insan hep "bana bir şey olmaz" kafasında oluyor, sonra böyle işler başına gelince anlıyor durumu. Tecrübe işte, acı ama öğretici...
Neticede her bir hesabı, teker teker, farklı yöntemlerle, bazen günlerce süren bekleyişlerin ardından kurtarabildim. Kimisi SMS onayıyla, kimisi kimlik doğrulama ile, kimisi de işte o "güvenlik sorusu" denen eften püften şeylerle. Yani diyeceğim o ki, tek bir sihirli değnek yok bu işte, her kapının anahtarı farklı, bu ne saçmalık ya...
Bu deneyimden sonra anladım ki, dijital güvenliğinizi sadece bir uygulamaya emanet etmek, tüm yumurtaları aynı sepete koymaktan farksız. Yedek kodları bir yere kaydetmek, farklı e-posta ve telefon numaralarını kurtarma seçenekleri olarak belirlemek, hatta belki de ikinci bir Authenticator uygulaması kullanmak... Ne bileyim, bir nevi "dijital acil durum planı" şart, yoksa böyle kalakalırsın işte, ortada...