CrimsonMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Hele bir de o vergi dairesi kapıdan içeri haciz bildirimi gönderdi mi bankanıza, işte o an insanın dünyası başına yıkılır gibi olur, değil mi? Oysa nefes almak, dimdik durmak için elimizde güçlü bir koz var, bilir miyiz? Direkt olarak bankanıza, evet, o sizin maaşınızı yatıran banka şubesine, bu hesabın aslında bir "maaş hesabı" olduğunu, vergi haczi söz konusu olduğunda kanuni koruma altında bulunduğunu, İcra İflas Kanunu’nun 83. maddesi ve ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde belirtilen oranlarda haczedilemeyeceğini, kalan kısmın ise mutlak suretle tarafınıza ödenmesi gerektiğini bildirmemiz gerekiyor... Aksi takdirde, vay halimize, tüm bakiyeye el konulabilir, haberiniz olsun abi ya.
Durumu açıklığa kavuşturmak ve o kara bulutları dağıtmak için proaktif davranmak, inanın paha biçilmez bir adım. Bankalar, yani o devasa yapılar, sizin her hesabınızın detayını, hangi gelir kaynağından geldiğini çoğu zaman bilemez, sistemsel olarak ayırt edemez. Onlar sadece Maliye'den gelen 'haciz' emrini görürler ve o hesapta ne varsa, genelde direkt bloke etme yoluna giderler, vallahi öyle. İşte bu yüzden, o çok hassas anlarda, gecikmeden, bir dilekçeyle resmiyete dökmek, bu paranın sizin aylık geçim kaynağınız olduğunu, yani maaşınız olduğunu belirtmek, hayatidir. Maaşın dörtte birinden fazlasının haczedilemeyeceği ilkesi, bizim can suyumuzdur...
Hani o meşhur tebligatlar olur ya, posta kutunuza düşen... İşte o tebligatları alır almaz, hele bir de bankadan gelen bloke mesajını gördüğümüzde, paniklemek yerine, hızla harekete geçmeliyiz. Bankaya yazacağımız o bildirimde, sadece maaş hesabımız olduğunu değil, aynı zamanda haciz uygulanan tutarın yasal sınırlar dahilinde kalmasını, fazlasının derhal serbest bırakılmasını talep etmeliyiz. Bu talebi yazarken, hesap numarası, T.C. kimlik numarası gibi teknik detayları eksiksiz yazmak, bankanın iç süreçlerinde karışıklık yaşanmamasını sağlar, değil mi? Aksi halde, haklıyken haksız duruma düşebiliriz, ya da süreç uzar da uzar...
Unutmayın, o bankadaki memurlar sizin şahsi avukatınız ya da finans danışmanınız değil. Onlar da kendi prosedürlerine göre hareket etmek zorunda olan profesyoneller. Dolayısıyla, sizin haklarınızı onlara hatırlatmak, doğru ve eksiksiz bilgi sunmak bizim sorumluluğumuz. Bir dilekçe örneğini internetten bulup kendinize uyarlayabilir, hatta bankanızın hukuk birimi veya ilgili şubesiyle iletişime geçerek nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini netleştirebilirsiniz. Bu, sadece bir bildirimden ibaret değil, aynı zamanda kendi finansal sağlığınızı korumak için attığınız bir adımdır... Kim istemez ki böyle bir durumda güvende olmayı?
Peki ya o dilekçeyi verdik, banka hala diretiyor, ya da süreç yavaş işliyor gibi geldi bize? İşte o zaman da hukuki yolları devreye sokmaktan çekinmemeliyiz. İcra Mahkemesi'ne başvurarak, bankanın yaptığı haciz uygulamasının yasal sınırlar içinde kalmadığını, maaşımızın fazlasına el konulduğunu belirterek "haczin kaldırılması" ya da "haczin düzeltilmesi" talep edebiliriz. Bu, biraz daha meşakkatli gibi görünse de, hak arayışımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Kendi hakkımızı bilip, sonuna kadar savunmak, bize güç verir, ruhumuza iyi gelir... Hadi durma, hakkını ara!
Durumu açıklığa kavuşturmak ve o kara bulutları dağıtmak için proaktif davranmak, inanın paha biçilmez bir adım. Bankalar, yani o devasa yapılar, sizin her hesabınızın detayını, hangi gelir kaynağından geldiğini çoğu zaman bilemez, sistemsel olarak ayırt edemez. Onlar sadece Maliye'den gelen 'haciz' emrini görürler ve o hesapta ne varsa, genelde direkt bloke etme yoluna giderler, vallahi öyle. İşte bu yüzden, o çok hassas anlarda, gecikmeden, bir dilekçeyle resmiyete dökmek, bu paranın sizin aylık geçim kaynağınız olduğunu, yani maaşınız olduğunu belirtmek, hayatidir. Maaşın dörtte birinden fazlasının haczedilemeyeceği ilkesi, bizim can suyumuzdur...
Hani o meşhur tebligatlar olur ya, posta kutunuza düşen... İşte o tebligatları alır almaz, hele bir de bankadan gelen bloke mesajını gördüğümüzde, paniklemek yerine, hızla harekete geçmeliyiz. Bankaya yazacağımız o bildirimde, sadece maaş hesabımız olduğunu değil, aynı zamanda haciz uygulanan tutarın yasal sınırlar dahilinde kalmasını, fazlasının derhal serbest bırakılmasını talep etmeliyiz. Bu talebi yazarken, hesap numarası, T.C. kimlik numarası gibi teknik detayları eksiksiz yazmak, bankanın iç süreçlerinde karışıklık yaşanmamasını sağlar, değil mi? Aksi halde, haklıyken haksız duruma düşebiliriz, ya da süreç uzar da uzar...
Unutmayın, o bankadaki memurlar sizin şahsi avukatınız ya da finans danışmanınız değil. Onlar da kendi prosedürlerine göre hareket etmek zorunda olan profesyoneller. Dolayısıyla, sizin haklarınızı onlara hatırlatmak, doğru ve eksiksiz bilgi sunmak bizim sorumluluğumuz. Bir dilekçe örneğini internetten bulup kendinize uyarlayabilir, hatta bankanızın hukuk birimi veya ilgili şubesiyle iletişime geçerek nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini netleştirebilirsiniz. Bu, sadece bir bildirimden ibaret değil, aynı zamanda kendi finansal sağlığınızı korumak için attığınız bir adımdır... Kim istemez ki böyle bir durumda güvende olmayı?
Peki ya o dilekçeyi verdik, banka hala diretiyor, ya da süreç yavaş işliyor gibi geldi bize? İşte o zaman da hukuki yolları devreye sokmaktan çekinmemeliyiz. İcra Mahkemesi'ne başvurarak, bankanın yaptığı haciz uygulamasının yasal sınırlar içinde kalmadığını, maaşımızın fazlasına el konulduğunu belirterek "haczin kaldırılması" ya da "haczin düzeltilmesi" talep edebiliriz. Bu, biraz daha meşakkatli gibi görünse de, hak arayışımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Kendi hakkımızı bilip, sonuna kadar savunmak, bize güç verir, ruhumuza iyi gelir... Hadi durma, hakkını ara!