PrismFjord
Kayıtlı Kullanıcı
İnsanın işi gücü arasında bir de bu e-haciz denen garabetle uğraşması yok mu, vallahi insanın canına tak ediyor. Bir sabah uyandığında, banka hesabına bir el konulduğunu görmek, kredi kartlarının blokeli olduğunu fark etmek… İşte tam da o an başlıyor her şey, o soğuk gerçekle yüzleşme hali. Gözün o tebligatı arıyor, niye, ne zaman, nasıl olduğunu anlayabilmek için bir dayanak noktası… Bulamadığında ya da geç kaldığını düşündüğünde bir karabasan çöküyor üzerine, oysa bazen her şey daha yeni başlıyor olabilir, bilemeyiz ki.
Bu e-haciz meselesinde en kritik nokta, abi, tebligatın sana ne zaman ve nasıl ulaştığıdır. O resmî kâğıt parçası eline ne zaman geçtiyse, işte o andan itibaren başlıyor otuz günlük kâbuslu bir süre. E-tebligat yoluyla mı geldi, posta yoluyla mı, sen bilemedin mi, görmedin mi? Her biri ayrı bir senaryo, ama unutma, kanunen sana ulaştığı an resmileşir her şey. Hani o bankadan gelen "borcunuz nedeniyle haciz tatbik edilmiştir" mesajı var ya, o tebliğ değil, sadece bir icraatın bildirimi, asıl mesele tebligatın kendisi. İşte bu yüzden o tebligatın tarihini bulup çıkarmak, bazen kumda iğne aramak gibi bir şey, ama mecbursun.
Vergi mahkemesine o iptal davasını açarken dilekçenin kıvamı çok önemli, canım. Sadece "benim paramı geri verin" demekle olmuyor bu işler. İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) o karmaşık dehlizlerinde yolunu bulman lazım. Davanın esasını oluşturan hukuka aykırılıklar neler, tek tek madde madde, sanki bir dedektif gibi ortaya çıkaracaksın. E-haciz işlemi usulüne uygun mu yapılmış, yoksa kafalarına göre mi takılmışlar? Tebligatın usulsüzlüğü mü var, haczin dayanağı olan borcun kendisi mi hukuka aykırı, mükellefiyet durumu mu tartışmalı… İşte buralara sağlam bir şekilde asılacaksın.
Yürütmeyi durdurma talebi, bu davanın en hayatî damarlarından biri aslında. Hani o el konulan paraların, bloke edilen hesapların bir an önce serbest kalması için, dava sonuçlanana kadar nefes alabilmek için istenir bu. Dilekçende, haciz işleminin uygulanması durumunda telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağını, ayrıca işlemin açıkça hukuka aykırı olduğunu detaylıca anlatman gerekir. Sanki bir şair gibi, ama rakamlarla, kanun maddeleriyle, yüreğinden kopan kelimelerle… Hâkime, "bu işlem devam ederse ben biterim" der gibi bir yakarış ama hukukî dayanakları sağlam, öyle romantik bir yakarış değil.
Davanın temelinde yatan mesele, o e-haczin hangi vergi borcuna istinaden konulduğu... Bazen bir ceza, bazen bir gecikme zammı, bazen hiç bilmediğin eski bir vergi borcu çıkar karşına. O ödeme emri denen kâğıdı iyi incelemen şart. Eğer o ödeme emri de usulsüz tebliğ edilmişse, ya da zamanaşımına uğramış bir borç için sana e-haciz gönderilmişse, işte o zaman ipin ucunu yakalamışsın demektir. E-haczin iptalini isterken, dayanağı olan ödeme emrinin de iptalini talep edebilirsin, hatta etmelisin de. Çünkü biri diğerinin yansıması gibi, biri sakatsa öteki de topallar.
Delillerini toplarken çok dikkatli olacaksın, vallahi. Banka dekontları, varsa eski ödeme makbuzları, muhasebe kayıtların, yani bu e-haczin dayanağı olan borcu ödediğine dair en ufak bir emare bile senin altın biletin olabilir. Ya da tebligatın usulsüzlüğüne dair, hani o posta takip numaraları, PTT kayıtları, e-tebligat sistemindeki erişim kayıtları… Her bir belge, o büyük bulmacanın küçücük bir parçasıdır. Her bir parçayı dikkatle yerleştirmen lazım, eksik kalmasın, açık vermeyin düşmana…
Sonuçta, bu işler biraz da sabır işi. Vergi mahkemesi, evrakları inceler, itirazları dinler, gerekirse bilirkişi ister. Sen de sürekli dosyanı takip edeceksin, ne aşamada, ne karar çıktı diye. Sanki kendi çocuğunu takip eder gibi, titizlikle. Çünkü bu ülkenin hukuk sistemi, hızlı karar versin diye değil, adil karar versin diye var. Bazen süreç uzasa da, o adaletin tecelli etmesi için çaba göstermek, bir vatandaş olarak bizim de hakkımız değil mi? İşte bu yolda yalnız değilsin, abi, hepimizin derdi aynı, hepimiz bu çarkın bir yerinden tutunmaya çalışıyoruz.
Bu e-haciz meselesinde en kritik nokta, abi, tebligatın sana ne zaman ve nasıl ulaştığıdır. O resmî kâğıt parçası eline ne zaman geçtiyse, işte o andan itibaren başlıyor otuz günlük kâbuslu bir süre. E-tebligat yoluyla mı geldi, posta yoluyla mı, sen bilemedin mi, görmedin mi? Her biri ayrı bir senaryo, ama unutma, kanunen sana ulaştığı an resmileşir her şey. Hani o bankadan gelen "borcunuz nedeniyle haciz tatbik edilmiştir" mesajı var ya, o tebliğ değil, sadece bir icraatın bildirimi, asıl mesele tebligatın kendisi. İşte bu yüzden o tebligatın tarihini bulup çıkarmak, bazen kumda iğne aramak gibi bir şey, ama mecbursun.
Vergi mahkemesine o iptal davasını açarken dilekçenin kıvamı çok önemli, canım. Sadece "benim paramı geri verin" demekle olmuyor bu işler. İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) o karmaşık dehlizlerinde yolunu bulman lazım. Davanın esasını oluşturan hukuka aykırılıklar neler, tek tek madde madde, sanki bir dedektif gibi ortaya çıkaracaksın. E-haciz işlemi usulüne uygun mu yapılmış, yoksa kafalarına göre mi takılmışlar? Tebligatın usulsüzlüğü mü var, haczin dayanağı olan borcun kendisi mi hukuka aykırı, mükellefiyet durumu mu tartışmalı… İşte buralara sağlam bir şekilde asılacaksın.
Yürütmeyi durdurma talebi, bu davanın en hayatî damarlarından biri aslında. Hani o el konulan paraların, bloke edilen hesapların bir an önce serbest kalması için, dava sonuçlanana kadar nefes alabilmek için istenir bu. Dilekçende, haciz işleminin uygulanması durumunda telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağını, ayrıca işlemin açıkça hukuka aykırı olduğunu detaylıca anlatman gerekir. Sanki bir şair gibi, ama rakamlarla, kanun maddeleriyle, yüreğinden kopan kelimelerle… Hâkime, "bu işlem devam ederse ben biterim" der gibi bir yakarış ama hukukî dayanakları sağlam, öyle romantik bir yakarış değil.
Davanın temelinde yatan mesele, o e-haczin hangi vergi borcuna istinaden konulduğu... Bazen bir ceza, bazen bir gecikme zammı, bazen hiç bilmediğin eski bir vergi borcu çıkar karşına. O ödeme emri denen kâğıdı iyi incelemen şart. Eğer o ödeme emri de usulsüz tebliğ edilmişse, ya da zamanaşımına uğramış bir borç için sana e-haciz gönderilmişse, işte o zaman ipin ucunu yakalamışsın demektir. E-haczin iptalini isterken, dayanağı olan ödeme emrinin de iptalini talep edebilirsin, hatta etmelisin de. Çünkü biri diğerinin yansıması gibi, biri sakatsa öteki de topallar.
Delillerini toplarken çok dikkatli olacaksın, vallahi. Banka dekontları, varsa eski ödeme makbuzları, muhasebe kayıtların, yani bu e-haczin dayanağı olan borcu ödediğine dair en ufak bir emare bile senin altın biletin olabilir. Ya da tebligatın usulsüzlüğüne dair, hani o posta takip numaraları, PTT kayıtları, e-tebligat sistemindeki erişim kayıtları… Her bir belge, o büyük bulmacanın küçücük bir parçasıdır. Her bir parçayı dikkatle yerleştirmen lazım, eksik kalmasın, açık vermeyin düşmana…
Sonuçta, bu işler biraz da sabır işi. Vergi mahkemesi, evrakları inceler, itirazları dinler, gerekirse bilirkişi ister. Sen de sürekli dosyanı takip edeceksin, ne aşamada, ne karar çıktı diye. Sanki kendi çocuğunu takip eder gibi, titizlikle. Çünkü bu ülkenin hukuk sistemi, hızlı karar versin diye değil, adil karar versin diye var. Bazen süreç uzasa da, o adaletin tecelli etmesi için çaba göstermek, bir vatandaş olarak bizim de hakkımız değil mi? İşte bu yolda yalnız değilsin, abi, hepimizin derdi aynı, hepimiz bu çarkın bir yerinden tutunmaya çalışıyoruz.