IndigoCadence
Kayıtlı Kullanıcı
O derin nefesi çektiğinizde, o nihayet imzaladığınızda yapılandırma evraklarını, hani o sırtınızdan koca bir yük kalkmış gibi hissettiğiniz an var ya… İşte tam orada başlıyor ikinci perde. Çünkü o rahatlama hissi, banka hesabınıza uzandığınızda bir buz gibi çarpar yüzünüze: Hesap hâlâ bloke. Sanki hiçbir şey değişmemiş, o kadar koşuşturma, o kadar imza beyhude olmuş gibi bir his... Yılların gazetecisiyim, ben bilirim o çaresizliği, o "Ne yani, her şey yeniden mi başlıyor?" feryadını içten içe.
Telefonun ahizesini elinize alıp bankanın müşteri hizmetlerini aradığınız o ilk anı bir düşünün. Sesinizin titrememesine çalışarak "Hesabım neden hâlâ bloke?" diye soruyorsunuz, karşı taraftan gelen o klişe "Bizde görünmüyor efendim," cevabı... Sinirleriniz hopluyor, değil mi? "Nasıl görünmez? Ben dün imzaladım!" diye haykırmak istiyorsunuz ama olmuyor, o ses tonunu korumak zorundasınız. İşte tam da burada, o duvarı aşmak için neye ihtiyacınız olduğunu anlamak, sürecin ilk kritik adımı aslında.
Elbette, o yapılandırma anlaşması kâğıtları var ya, işte onlar sizin silahınız. Onlarsız bu savaşa girilmez. Her detayı, her tarihi, her imzayı didik didik kontrol edin. Bankanın, icra dairesinin ya da ilgili kurumun elinde, sizin borcunuzun yeni bir düzene girdiğini ve artık mevcut icra takibinin durdurulması gerektiğini gösteren *resmi* bir belge olması şart. Aksi takdirde, sizin için "düzeltme yapıldı" olsa bile, sistemler o eski, kötü blokenin peşini bırakmaz, adeta size meydan okurcasına... Vallahi öyle.
Peki, icra dairesinin o meşhur kapısını çaldınız mı? İşte orası asıl kilit nokta. Banka size "icra dairesinden kaldırılsın" derken, icra dairesi size "banka gönderecek" diyorsa, bir kısır döngüye girmişsiniz demektir. Sizin göreviniz bu döngüyü kırmak. İcra dairesine, yapılandırma belgelerinizle birlikte gidip, "takip fekkini" ya da "fezyazısını" talep etmelisiniz. Yani, takibin sonlandırıldığına dair o büyülü belgeyi alıp, bankanıza sunmak... Abi o belgeyi vermezlerse, iş uzar gider, benden söylemesi.
O belayı hallettikten sonra, yani o fezyazısı bankaya ulaştıktan sonra da bitmiyor dert. Bir de "bekleme süreci" var. Hani bazen bir hafta, bazen on gün, bazen daha da uzun süren o sinir bozucu bekleyiş... Her sabah hesabınızı kontrol etmek, her bildirimde bir umut pırıltısı aramak... Biliyorum, o anlar insanı bitirir. "Acaba unuttular mı beni?" diye düşünürsünüz, "Ya hiç açılmazsa?" diye paniklersiniz. İşte o noktada sabır, altın değerinde bir erdem haline geliyor, ama tabii bir yere kadar.
Ve nihayet, o an geliyor! Hesabınız açılıyor, paranız görünür hale geliyor... İlk ne yaparsınız? Ben olsam hemen oradan bir miktar parayı çeker, "Oh be!" derim. Bu, sadece finansal bir rahatlama değil, aynı zamanda psikolojik bir özgürleşme. O an, o kısıtlılık hissinin, o hapsedilmişlik halinin bittiğini iliklerinizde hissedersiniz. Ama sakın rehavete kapılmayın. Hızlıca önemli ödemelerinizi yapın, güvence altına alın kendinizi. Çünkü bu süreçte alınan dersler unutulmamalı, değil mi?
Ya eğer her şeyi yaptınız, kâğıtları verdiniz, beklediniz ama hala yok... İşte o zaman biraz daha sert bir yol izlemek gerekebilir. CİMER'e yazmak mı dersiniz, TBB'ye (Türkiye Bankalar Birliği) şikayette bulunmak mı... Hatta BBDK'ya (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) kadar yolu var bu işin. Unutmayın, yasal haklarınız var. "Ben mağdurum, hak etmediğim bir blokeyle karşı karşıyayım," deme hakkınız var. Sesinizi yükseltmekten çekinmeyin, bazen o bürokratik çarkları harekete geçiren tek şey bu olur.
Bakın, bu yolda yalnız değilsiniz. Benim gibi binlerce insan, sizin gibi mücadele etti, ediyor. Bu, sadece bir banka blokesi kaldırma süreci değil, aynı zamanda bir sabır testi, bir bürokrasiyle mücadele maratonu. Her adımı bir ders, her engeli bir tecrübe olarak görün. Ve unutmayın, o blokenin kalktığı an, sadece banka hesabınızdaki kısıtlamanın bitmesi değil, aynı zamanda içinizdeki o sıkışmışlık hissinin, o kaygının da son bulması demek. Yeter ki pes etmeyin, peşini bırakmayın.
Telefonun ahizesini elinize alıp bankanın müşteri hizmetlerini aradığınız o ilk anı bir düşünün. Sesinizin titrememesine çalışarak "Hesabım neden hâlâ bloke?" diye soruyorsunuz, karşı taraftan gelen o klişe "Bizde görünmüyor efendim," cevabı... Sinirleriniz hopluyor, değil mi? "Nasıl görünmez? Ben dün imzaladım!" diye haykırmak istiyorsunuz ama olmuyor, o ses tonunu korumak zorundasınız. İşte tam da burada, o duvarı aşmak için neye ihtiyacınız olduğunu anlamak, sürecin ilk kritik adımı aslında.
Elbette, o yapılandırma anlaşması kâğıtları var ya, işte onlar sizin silahınız. Onlarsız bu savaşa girilmez. Her detayı, her tarihi, her imzayı didik didik kontrol edin. Bankanın, icra dairesinin ya da ilgili kurumun elinde, sizin borcunuzun yeni bir düzene girdiğini ve artık mevcut icra takibinin durdurulması gerektiğini gösteren *resmi* bir belge olması şart. Aksi takdirde, sizin için "düzeltme yapıldı" olsa bile, sistemler o eski, kötü blokenin peşini bırakmaz, adeta size meydan okurcasına... Vallahi öyle.
Peki, icra dairesinin o meşhur kapısını çaldınız mı? İşte orası asıl kilit nokta. Banka size "icra dairesinden kaldırılsın" derken, icra dairesi size "banka gönderecek" diyorsa, bir kısır döngüye girmişsiniz demektir. Sizin göreviniz bu döngüyü kırmak. İcra dairesine, yapılandırma belgelerinizle birlikte gidip, "takip fekkini" ya da "fezyazısını" talep etmelisiniz. Yani, takibin sonlandırıldığına dair o büyülü belgeyi alıp, bankanıza sunmak... Abi o belgeyi vermezlerse, iş uzar gider, benden söylemesi.
O belayı hallettikten sonra, yani o fezyazısı bankaya ulaştıktan sonra da bitmiyor dert. Bir de "bekleme süreci" var. Hani bazen bir hafta, bazen on gün, bazen daha da uzun süren o sinir bozucu bekleyiş... Her sabah hesabınızı kontrol etmek, her bildirimde bir umut pırıltısı aramak... Biliyorum, o anlar insanı bitirir. "Acaba unuttular mı beni?" diye düşünürsünüz, "Ya hiç açılmazsa?" diye paniklersiniz. İşte o noktada sabır, altın değerinde bir erdem haline geliyor, ama tabii bir yere kadar.
Ve nihayet, o an geliyor! Hesabınız açılıyor, paranız görünür hale geliyor... İlk ne yaparsınız? Ben olsam hemen oradan bir miktar parayı çeker, "Oh be!" derim. Bu, sadece finansal bir rahatlama değil, aynı zamanda psikolojik bir özgürleşme. O an, o kısıtlılık hissinin, o hapsedilmişlik halinin bittiğini iliklerinizde hissedersiniz. Ama sakın rehavete kapılmayın. Hızlıca önemli ödemelerinizi yapın, güvence altına alın kendinizi. Çünkü bu süreçte alınan dersler unutulmamalı, değil mi?
Ya eğer her şeyi yaptınız, kâğıtları verdiniz, beklediniz ama hala yok... İşte o zaman biraz daha sert bir yol izlemek gerekebilir. CİMER'e yazmak mı dersiniz, TBB'ye (Türkiye Bankalar Birliği) şikayette bulunmak mı... Hatta BBDK'ya (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) kadar yolu var bu işin. Unutmayın, yasal haklarınız var. "Ben mağdurum, hak etmediğim bir blokeyle karşı karşıyayım," deme hakkınız var. Sesinizi yükseltmekten çekinmeyin, bazen o bürokratik çarkları harekete geçiren tek şey bu olur.
Bakın, bu yolda yalnız değilsiniz. Benim gibi binlerce insan, sizin gibi mücadele etti, ediyor. Bu, sadece bir banka blokesi kaldırma süreci değil, aynı zamanda bir sabır testi, bir bürokrasiyle mücadele maratonu. Her adımı bir ders, her engeli bir tecrübe olarak görün. Ve unutmayın, o blokenin kalktığı an, sadece banka hesabınızdaki kısıtlamanın bitmesi değil, aynı zamanda içinizdeki o sıkışmışlık hissinin, o kaygının da son bulması demek. Yeter ki pes etmeyin, peşini bırakmayın.