PrismTuning
Kayıtlı Kullanıcı
O hayalini kurduğumuz, üzerimizdeki ağır yükü bir nebze olsun hafifleten o yapılandırma kapısı var ya, işte o kapıdan içeri adım attığımızda içimize yayılan huzurun, o incecik taksit ödeme ritminin aksaması halinde ne olur diye sormadan edemeyiz. Bir taksit; hani o belki de son anda yetişemediğimiz, bir anlık dalgınlıkla ya da olmadık bir sıkıntıyla geciken o küçücük ödeme... Ne yazık ki, o masumane gecikme, arkasında beklenmedik ve sarsıcı bir dizi domino etkisi yaratabilir.
Söz konusu gecikme, o anın aciliyetiyle kaçırılan bir ödeme tarihi olduğunda, ilk olarak gecikme zammı yahut gecikme faizi denilen o soğuk gerçekle yüzleşiriz. Vergi borçları için kanunla belirlenmiş oranlarda gecikme zammı uygulanırken, SGK primleri için de benzer şekilde gecikme zammı ve gecikme faizi devreye girer; banka yapılandırmalarında ise gecikme faizi oranı, sözleşmede belirtilen ve genellikle ana faizden daha yüksek olan bir oranda işlemeye başlar. Bu oranlar, vallahi billahi öyle masum küçük artışlar olmaktan çok, zamanla çığ gibi büyüyebilen, canımızı sıkan ek yüklerdir, abi.
Ah o yapılandırmanın kendine has kuralları... Bazen bir, bazen iki taksitin süresinde ödenmemesi, ya da bir taksitin ödeme tarihini takip eden belirli bir sürenin sonunda hâlâ yapılmamış olması, maalesef yapılandırma hükümlerini ihlal etme tehlikesini beraberinde getirir. Mesela, çoğu vergi ve SGK yapılandırmasında, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, o koca yapılandırma nimetinden feragat etmek zorunda kalırız; öyle ki, o umutla başladığınız yolculuk, bir anda iptal ediliverir...
Peki, yapılandırma bozulduğunda ne oluyor dersiniz? İşte o an, sanki sihirli bir el tüm kazanımlarımızı geri çekermiş gibi, yapılandırma öncesindeki asıl borç miktarı, o eski usul gecikme zammı ve faizleriyle birlikte yeniden karşımıza çıkar. Yani, yapılandırma sayesinde silinen o zamlar, indirimler, o tatlı avantajlar, bir anda hayal olur; borç, eski, daha şişkin haliyle, tüm heybetiyle kapımıza dayanır. Bu durum, sadece bir ödeme ertelemesi değil, adeta zaman tünelinde geriye gitmek gibidir, üstelik cebinizden çok daha fazlası çıkarak...
Daha da can sıkıcı olanı, o yapılandırma bozulduğunda, borç alacaklı kurum tarafından tekrar olağan icra ve takip süreçlerine konu olabilir. Yani vergi daireleri, SGK ya da bankalar, o eski, ağır borcu tahsil etmek adına haciz, banka hesaplarına bloke gibi yasal yollara başvurmaktan çekinmezler. İşte o zaman, o küçük gecikmenin aslında ne denli büyük fırtınalara yol açabileceğini acı bir şekilde tecrübe ederiz, hepimiz biliyoruz bu hissi...
Peki, şimdi ne yapsak, nereye baksak bu durumda? Bir taksit geciktiğinde, hemen paniğe kapılmak yerine, öncelikle borçlu olunan kuruma ulaşmak, durumu açıklamak ve mümkünse en kısa sürede gecikme zammı/faiziyle birlikte ödemeyi gerçekleştirmek en akıllıca yol. Zira, yapılandırmanın tamamen bozulmasını engelleyebilecek bazı esneklikler ya da son dakika kurtarma hamleleri olabiliyor, hani son bir şans gibi... Ama bunun için proaktif olmak, beklememek, o narin kapıyı çalmak şart.
Unutmayın ki, finansal yükümlülükler konusunda şeffaflık ve zamanında iletişim, her zaman en büyük kalkanımızdır. Bir aksilik, bir zorluk, bir beklenmedik durum karşısında sessiz kalmak yerine, durumu ilgili mercilerle paylaşmak, çözüm arayışında olmak, inanın ki kapıları daha çabuk aralar. Çünkü biz, bu coğrafyada, hepimiz birbirimizin derdini anlayan, ortak paydada buluşan insanlarız; o yüzden, o yapılandırma taksitinin akıbeti, aslında hepimizin ortak hikayesi biraz da... O yüzden, aman dikkat, ihmale mahal vermeyin, olur mu?
Söz konusu gecikme, o anın aciliyetiyle kaçırılan bir ödeme tarihi olduğunda, ilk olarak gecikme zammı yahut gecikme faizi denilen o soğuk gerçekle yüzleşiriz. Vergi borçları için kanunla belirlenmiş oranlarda gecikme zammı uygulanırken, SGK primleri için de benzer şekilde gecikme zammı ve gecikme faizi devreye girer; banka yapılandırmalarında ise gecikme faizi oranı, sözleşmede belirtilen ve genellikle ana faizden daha yüksek olan bir oranda işlemeye başlar. Bu oranlar, vallahi billahi öyle masum küçük artışlar olmaktan çok, zamanla çığ gibi büyüyebilen, canımızı sıkan ek yüklerdir, abi.
Ah o yapılandırmanın kendine has kuralları... Bazen bir, bazen iki taksitin süresinde ödenmemesi, ya da bir taksitin ödeme tarihini takip eden belirli bir sürenin sonunda hâlâ yapılmamış olması, maalesef yapılandırma hükümlerini ihlal etme tehlikesini beraberinde getirir. Mesela, çoğu vergi ve SGK yapılandırmasında, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, o koca yapılandırma nimetinden feragat etmek zorunda kalırız; öyle ki, o umutla başladığınız yolculuk, bir anda iptal ediliverir...
Peki, yapılandırma bozulduğunda ne oluyor dersiniz? İşte o an, sanki sihirli bir el tüm kazanımlarımızı geri çekermiş gibi, yapılandırma öncesindeki asıl borç miktarı, o eski usul gecikme zammı ve faizleriyle birlikte yeniden karşımıza çıkar. Yani, yapılandırma sayesinde silinen o zamlar, indirimler, o tatlı avantajlar, bir anda hayal olur; borç, eski, daha şişkin haliyle, tüm heybetiyle kapımıza dayanır. Bu durum, sadece bir ödeme ertelemesi değil, adeta zaman tünelinde geriye gitmek gibidir, üstelik cebinizden çok daha fazlası çıkarak...
Daha da can sıkıcı olanı, o yapılandırma bozulduğunda, borç alacaklı kurum tarafından tekrar olağan icra ve takip süreçlerine konu olabilir. Yani vergi daireleri, SGK ya da bankalar, o eski, ağır borcu tahsil etmek adına haciz, banka hesaplarına bloke gibi yasal yollara başvurmaktan çekinmezler. İşte o zaman, o küçük gecikmenin aslında ne denli büyük fırtınalara yol açabileceğini acı bir şekilde tecrübe ederiz, hepimiz biliyoruz bu hissi...
Peki, şimdi ne yapsak, nereye baksak bu durumda? Bir taksit geciktiğinde, hemen paniğe kapılmak yerine, öncelikle borçlu olunan kuruma ulaşmak, durumu açıklamak ve mümkünse en kısa sürede gecikme zammı/faiziyle birlikte ödemeyi gerçekleştirmek en akıllıca yol. Zira, yapılandırmanın tamamen bozulmasını engelleyebilecek bazı esneklikler ya da son dakika kurtarma hamleleri olabiliyor, hani son bir şans gibi... Ama bunun için proaktif olmak, beklememek, o narin kapıyı çalmak şart.
Unutmayın ki, finansal yükümlülükler konusunda şeffaflık ve zamanında iletişim, her zaman en büyük kalkanımızdır. Bir aksilik, bir zorluk, bir beklenmedik durum karşısında sessiz kalmak yerine, durumu ilgili mercilerle paylaşmak, çözüm arayışında olmak, inanın ki kapıları daha çabuk aralar. Çünkü biz, bu coğrafyada, hepimiz birbirimizin derdini anlayan, ortak paydada buluşan insanlarız; o yüzden, o yapılandırma taksitinin akıbeti, aslında hepimizin ortak hikayesi biraz da... O yüzden, aman dikkat, ihmale mahal vermeyin, olur mu?