Yabancı para hesabına haciz konulması... Bilirsin, öyle birden bire ortaya çıkar o durumlar. Bir bakmışsın, hesapta blokaj var. Tuhaf bir his, vallahi.
Sanki döviz, Türk Lirası gibi değilmiş, dokunulmazmış gibi bir algı var insanlarda. Ama öyle değil abi, hiç öyle değil. O da bankada duran bir para sonuçta.
Telefonun çalar, ya da banka uygulamasından kontrol edersin. "Haciz" kelimesi çıkar karşına, buz gibi olur insan. Ne oluyoruz der.
Bir borcun varmış, icraya düşmüş... Haberin olsa da olmasa da, birileri o paranın peşinde düşmüş işte. Sistem böyle işliyor, yapacak bir şey yok gibi.
Peki ne oluyor sonra? O para çekilemiyor, kullanılamıyor. Adeta bir cam fanusun içinde duruyor ama sen ona erişemiyorsun. Ne acı bir durum, düşünsene...
Beklersin, beklersin. İşlemler başlar, yazışmalar, tebligatlar... Bir süreç başlar ki sorma, bitmek bilmez o süreç. Oysa senin o paraya ihtiyacın vardır.
Döviz birikimi yapmak, çoğu zaman bir güvence arayışıdır. Geleceğe yatırım, ya da acil durumlar için bir tampon... Ama işte o tampon da bazen deliniyor, delik deşik oluyor.
Bir döviz hesabı açtığında, onun da bir Türk Lirası hesabı kadar "sıradan" bir banka hesabı olduğunu bazen unuturuz sanki. Oysa aynı kurallar işler, aynı riskler var.
Gözün gibi bakarsın o paralara, biriktirirsin. Sonra bir sabah kalkarsın, bir bakarsın, yok... Erişemiyorsun. Paranın orada olması ama senin için orada olmaması gibi bir şey bu.
"Ne olacak şimdi?" diye sorarsın kendine. "Param gidecek mi?" O belirsizlik insanı yiyip bitirir. Çok zor bir durum, çok.
O yüzden derler ya hep, bankadaki paranın da sahibi devlet aslında bir noktada. Hukukun üstünlüğü derler, yasanın gereği derler... Anlarsın, evet, anlarsın ama yine de canın yanar.
Sanki döviz, Türk Lirası gibi değilmiş, dokunulmazmış gibi bir algı var insanlarda. Ama öyle değil abi, hiç öyle değil. O da bankada duran bir para sonuçta.
Telefonun çalar, ya da banka uygulamasından kontrol edersin. "Haciz" kelimesi çıkar karşına, buz gibi olur insan. Ne oluyoruz der.
Bir borcun varmış, icraya düşmüş... Haberin olsa da olmasa da, birileri o paranın peşinde düşmüş işte. Sistem böyle işliyor, yapacak bir şey yok gibi.
Peki ne oluyor sonra? O para çekilemiyor, kullanılamıyor. Adeta bir cam fanusun içinde duruyor ama sen ona erişemiyorsun. Ne acı bir durum, düşünsene...
Beklersin, beklersin. İşlemler başlar, yazışmalar, tebligatlar... Bir süreç başlar ki sorma, bitmek bilmez o süreç. Oysa senin o paraya ihtiyacın vardır.
Döviz birikimi yapmak, çoğu zaman bir güvence arayışıdır. Geleceğe yatırım, ya da acil durumlar için bir tampon... Ama işte o tampon da bazen deliniyor, delik deşik oluyor.
Bir döviz hesabı açtığında, onun da bir Türk Lirası hesabı kadar "sıradan" bir banka hesabı olduğunu bazen unuturuz sanki. Oysa aynı kurallar işler, aynı riskler var.
Gözün gibi bakarsın o paralara, biriktirirsin. Sonra bir sabah kalkarsın, bir bakarsın, yok... Erişemiyorsun. Paranın orada olması ama senin için orada olmaması gibi bir şey bu.
"Ne olacak şimdi?" diye sorarsın kendine. "Param gidecek mi?" O belirsizlik insanı yiyip bitirir. Çok zor bir durum, çok.
O yüzden derler ya hep, bankadaki paranın da sahibi devlet aslında bir noktada. Hukukun üstünlüğü derler, yasanın gereği derler... Anlarsın, evet, anlarsın ama yine de canın yanar.