IndigoQuartz
Kayıtlı Kullanıcı
Hani o dijital dehlizlerin karanlık köşelerinde, platformların "Hizmet Şartları" denen o kutsal metinlerini paspas niyetine kullanan tipler var ya, işte onlardan bahsediyoruz. Öyle hemen, tak diye hesabı askıya alınınca, anında yeni bir e-posta adresi türetip, IP değiştirme cambazlıklarına girip, adeta bir kuluçka dönemi yaşamışçasına saniyeler içinde hortlayanlar... Bu mekanizma, öyle basit bir "yeni hesap açma" eylemi değil, altında yatan derin bir meydan okuma protokolü sanki; sistemin kendini koruma reflekslerine karşı, ben buradayım, gitmiyorum, bana bir şey yapamazsınız edasıyla, şifreli bir direnişin en ilkel formuyla geri dönmek. Vallahi pes yani, ne diyelim...
Bu tiplerin mantığına göre, "askıya alma" dediğin şey, olsa olsa bir nefes molası, belki de sadece bir "sistem güncellemesi" gibidir; hani o çok sevdiğimiz oyunlarda karakterimiz ölür de hemen baştan başlar ya, tam da öyle. Geçtiğimiz dönemlerde, algoritmanın tespit mekanizmalarını aşmak için kullanılan proxy sunucularının rotasyonel kullanımı, sanal özel ağ (VPN) entegrasyonlarıyla coğrafi konum aldatmacaları yahut tek kullanımlık sanal telefon numaraları üzerinden gerçekleştirilen kayıt doğrulama adımları gibi karmaşık süreçler, sıradan bir kullanıcı için ulaşılmaz görünse de, onlar için rutin bir operasyonel prosedüre dönüşmüş durumda. Adeta bir operasyonel el kitabına göre hareket ediyorlar, abi ya...
Hepimiz görüyoruz, hissediyoruz; o aynı kavgacı dil, o ayrıştırıcı üslup, o nefret tohumları serpen parmaklar... Sadece bir nick değişikliği, belki profil fotoğrafına anlamsız bir filtre ekleme yahut biyografisine "yeni başlangıçlar" temalı alıntılar serpiştirme gibi yüzeysel kozmetik rötuşlarla, "temiz sayfa" algısı yaratmaya çalışıyorlar. Oysa alt metinde, o dipte yatan toksik kod, hiç değişmeden, sinsi bir virüs gibi aynı kalıyor; dijital ekosistemin bağışıklık sistemini sürekli zorlayan, güven ortamını dinamitleyen bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürüyorlar, kimse de bir şey diyemiyor gibi sanki... Bu resmen dijital hijyenin çiğnenmesi, bir anlamda.
Hatta bazen öyle bir stratejik manevra sergiliyorlar ki, ilk hesaplarının neden askıya alındığına dair hiçbir özeleştiri mekanizması geliştirmeksizin, tam aksine, bu durumu bir "mağduriyet" bayrağı gibi sallayıp, yeni hesaplarında ilk iş olarak mevcut moderasyon politikalarını hedef tahtasına oturtuyorlar. Bu, platformların güvenlik duvarını aşmakla kalmayıp, aynı zamanda kamuoyunu manipüle etmeye yönelik bir "sosyal mühendislik" çabasıdır; hani kendi suçlarını, sistemin bir hatasıymış gibi lanse etme gayreti... Ne kadar akıl dışı değil mi, düşündükçe insan çıldırıyor.
Peki, bu durumun ardında yatan o derin itici güç ne ola ki? Kimlik inşasının sanal platformlardaki merkeziyeti mi, yoksa gerçek dünyadaki karşılıklılığın dijital alanda bir tür telafisi mi? Belki de, anlık tatmin arayışının ve sürekli görünür olma arzusunun, "ban" mekanizmasıyla kesintiye uğramasına tahammül edemeyen bir egonun, kendini dijital olarak yeniden canlandırma ritüeli bu. Hesabının askıya alınmasını, kişisel bir hakaret, varoluşsal bir tehdit olarak algılayan ve bu "dijital ölüm" karşısında anında bir "dijital diriliş" eylemiyle yanıt veren o kontrol delisi tavırları... Bir nevi dijital ölümsüzlük peşindeler, vallahi.
Bu döngü, sadece bir avuç bireyin platform kurallarıyla olan bireysel mücadelesi olmaktan çıktı; artık genel dijital vatandaşlık bilincinin, içerik üretimi etiklerinin ve toplumsal online etkileşim kalitesinin temelini aşındıran sistemik bir sorun haline geldi. Her yeni açılan hesapla birlikte, eski zehirli içeriklerin, eski kinlerin ve eski kışkırtmaların yeniden dolaşıma girmesi ihtimali, bizlerin o temiz, o güvenli dijital alan arayışımızı baltalıyor. Nereye kadar böyle gidecek, kim dur diyecek bu gidişata bilmiyorum ki... Sanırım hepimiz bu "bitmeyen hesaplaşmanın" bir parçası olmaya mahkum edildik, öyle değil mi?
Bu tiplerin mantığına göre, "askıya alma" dediğin şey, olsa olsa bir nefes molası, belki de sadece bir "sistem güncellemesi" gibidir; hani o çok sevdiğimiz oyunlarda karakterimiz ölür de hemen baştan başlar ya, tam da öyle. Geçtiğimiz dönemlerde, algoritmanın tespit mekanizmalarını aşmak için kullanılan proxy sunucularının rotasyonel kullanımı, sanal özel ağ (VPN) entegrasyonlarıyla coğrafi konum aldatmacaları yahut tek kullanımlık sanal telefon numaraları üzerinden gerçekleştirilen kayıt doğrulama adımları gibi karmaşık süreçler, sıradan bir kullanıcı için ulaşılmaz görünse de, onlar için rutin bir operasyonel prosedüre dönüşmüş durumda. Adeta bir operasyonel el kitabına göre hareket ediyorlar, abi ya...
Hepimiz görüyoruz, hissediyoruz; o aynı kavgacı dil, o ayrıştırıcı üslup, o nefret tohumları serpen parmaklar... Sadece bir nick değişikliği, belki profil fotoğrafına anlamsız bir filtre ekleme yahut biyografisine "yeni başlangıçlar" temalı alıntılar serpiştirme gibi yüzeysel kozmetik rötuşlarla, "temiz sayfa" algısı yaratmaya çalışıyorlar. Oysa alt metinde, o dipte yatan toksik kod, hiç değişmeden, sinsi bir virüs gibi aynı kalıyor; dijital ekosistemin bağışıklık sistemini sürekli zorlayan, güven ortamını dinamitleyen bir tehdit unsuru olarak varlığını sürdürüyorlar, kimse de bir şey diyemiyor gibi sanki... Bu resmen dijital hijyenin çiğnenmesi, bir anlamda.
Hatta bazen öyle bir stratejik manevra sergiliyorlar ki, ilk hesaplarının neden askıya alındığına dair hiçbir özeleştiri mekanizması geliştirmeksizin, tam aksine, bu durumu bir "mağduriyet" bayrağı gibi sallayıp, yeni hesaplarında ilk iş olarak mevcut moderasyon politikalarını hedef tahtasına oturtuyorlar. Bu, platformların güvenlik duvarını aşmakla kalmayıp, aynı zamanda kamuoyunu manipüle etmeye yönelik bir "sosyal mühendislik" çabasıdır; hani kendi suçlarını, sistemin bir hatasıymış gibi lanse etme gayreti... Ne kadar akıl dışı değil mi, düşündükçe insan çıldırıyor.
Peki, bu durumun ardında yatan o derin itici güç ne ola ki? Kimlik inşasının sanal platformlardaki merkeziyeti mi, yoksa gerçek dünyadaki karşılıklılığın dijital alanda bir tür telafisi mi? Belki de, anlık tatmin arayışının ve sürekli görünür olma arzusunun, "ban" mekanizmasıyla kesintiye uğramasına tahammül edemeyen bir egonun, kendini dijital olarak yeniden canlandırma ritüeli bu. Hesabının askıya alınmasını, kişisel bir hakaret, varoluşsal bir tehdit olarak algılayan ve bu "dijital ölüm" karşısında anında bir "dijital diriliş" eylemiyle yanıt veren o kontrol delisi tavırları... Bir nevi dijital ölümsüzlük peşindeler, vallahi.
Bu döngü, sadece bir avuç bireyin platform kurallarıyla olan bireysel mücadelesi olmaktan çıktı; artık genel dijital vatandaşlık bilincinin, içerik üretimi etiklerinin ve toplumsal online etkileşim kalitesinin temelini aşındıran sistemik bir sorun haline geldi. Her yeni açılan hesapla birlikte, eski zehirli içeriklerin, eski kinlerin ve eski kışkırtmaların yeniden dolaşıma girmesi ihtimali, bizlerin o temiz, o güvenli dijital alan arayışımızı baltalıyor. Nereye kadar böyle gidecek, kim dur diyecek bu gidişata bilmiyorum ki... Sanırım hepimiz bu "bitmeyen hesaplaşmanın" bir parçası olmaya mahkum edildik, öyle değil mi?