QuartzRhythm
Kayıtlı Kullanıcı
Bir sabah kalkmışsın, maaşını çekmeye gitmişsin ATM'ye; hani olur ya, çocukların okul taksiti, ev kirası derken, bir de bakmışsın o her zamanki hareketin 'bakiye yetersiz' uyarısıyla yüzüne çarpılıyor. Halbuki biliyorsun, içeride üç kuruş da olsa bir meblağ var... İşte o an anlarsın bir tuhaflık olduğunu, abi ya. Genellikle de o lanet olası blokenin ardında, inanın, ya bir icra takibi, ya bir nafaka kararı, ya da devlete olan bir vergi borcu gibi 'mekanizmanın' hiç beklenmedik bir anında devreye girmesi yatar; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun o sert ve tavizsiz hükümleri, bankalara, yasal mercilerden gelen talepleri 'derhal' uygulama yükümlülüğü getirir, anlık bir şok etkisi yaratır ama mevzuat dediğin işte böyle işliyor...
Israrcı olmak derken, hani o köşedeki bakkal amcaya iki kere sorup cevap alamayınca pes etmek değil bahsettiğimiz; burada mevzu, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun gibi ciddi düzenlemelerin gölgesinde, bazen tamamen sizin dışınızda gelişen şüpheli işlem tespitlerinin de blokenin nedeni olabileceğini bilmekle başlar. Düşünsenize, banka, sizin hesabınızdan yapılan bir havaleyi ya da gelen yüklü bir transferi 'rutin dışı' ya da 'riskli' olarak etiketleyebilir; işte o zaman, 'Kara Para Aklama ile Mücadele' birimi, yani o meşhur MASAK'ın radarına takılma ihtimaliniz bile var, vallahi billahi. Bu tip durumlarda, blokenin nedeni tam da bu incelemelerdir, ve sizin yapacağınız en ısrarcı hareket, banka ile sürekli irtibatta kalarak, hangi evrakın, hangi bilginin eksik olduğunu öğrenmeye çalışmak olmalı... Aksi halde, ne olduğunu anlamadan çarkların arasında ezilip gidersin...
Şimdi düşünün, bir icra dairesinden gelmiş tebligatla bankanız hesaplarınıza bloke koydu; burada sizin israrınız, o icra dosyasının detaylarına inip, borcunuzu kapatmaya yönelik yasal yolları araştırmaktan geçer, değil mi? Yani banka memuruyla bağırış çağırış değil mesele. Kaldı ki, bankaların kendi iç prosedürleri bile, bir blokenin kaldırılması için belirli bir 'imza silsilesi' ya da 'onay mekanizması' gerektirir; her bankanın risk departmanı, o kadar hassas bir konu ki bu, kendi iç yönetmelikleri çerçevesinde hareket eder ve yasal yükümlülüklerini göz ardı edemezler. Hukuki süreçleri tamamlamadan, dilekçenizi ilgili birime doğru bir şekilde sunmadan, evrak eksiklerinizi tamamlamadan, o blokenin kalkmasını beklemek biraz saflık olur, vallahi.
Bazen de şöyle durumlar oluyor; sizin hesabınız aslında alacaklı olduğunuz bir borç nedeniyle bloke edilmiş, ama siz o alacağı tahsil ettiniz ya da borcunuzu ödediniz. İşte burada ısrar, o icra dairesinden ya da ilgili kurumdan 'blokenin kaldırılmasına ilişkin resmi yazı'yı alıp, bankanın ilgili departmanına ulaştırmaktır. Öyle telefonda 'ben ödedim' demekle olmuyor bu işler, maalesef; bankalar, resmi yazı, yani o ıslak imzalı, kaşeli belgeyi görmek zorunda, bu onların yasal teminatı aslında. Aksi takdirde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun bazı maddeleri ışığında, alacaklının hakları hâlâ korunuyor sayılır, ve banka risk almamak adına o blokenin ucunu asla bırakmaz.
Peki ya "şüpheli işlem" meselesi? Hani banka, sizin adınıza yapılan bir transferi ya da giriş-çıkışı "kara para" şüphesiyle dondurduysa... Burada sizin ısrarcı olmanız, o işlemin yasal ve meşru olduğunu, yani bir ürün satışı, bir hizmet bedeli ya da bir hediye olduğunu detaylı bir şekilde kanıtlamaktan geçer. Hesabınıza gelen paranın kaynağını, gönderen kişiyi, işlemin nedenini açıklayan belgeleri, faturaları, sözleşmeleri, yazışmaları, kısacası o "işlemin masumiyetini" ispatlayacak her türlü dokümanı bankaya sunmak zorundasın. Unutmayalım, 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'a göre bankalar, bu şüpheyi gidermekle yükümlüdür ve bunu yapmadıkları takdirde ağır cezalarla karşı karşıya kalabilirler... O yüzden, senin ısrarın, bankanın da yükünü hafifletecek bir el uzatmadır aslında, karşılıklı bir çabadır bu...
Yani kısacası, blokenin çözümü için ısrarcı olmak, boş yere telefonlarda çırpınmak, e-postalar atmak değil; doğru kanalları, doğru belgelerle, doğru üslupla ve en önemlisi 'doğru zamanlamayla' kullanmak demektir. Bazı blokeler, otomatik sistemler tarafından, belirli kriterler karşılandığında kendiliğinden çözülürken, bazılarında ise senin aktif rol alman, olayı takibe alman şart oluyor. "Ne olur" diyerek peşini bırakmamak, dosyanın numarasını öğrenmek, hangi departmanın sorumlu olduğunu bilmek, yani 'takibin teknik detaylarına' hakim olmak... İşte asıl ısrarcılık budur, gerisi sadece yel değirmenlerine karşı savaşmak olur, anladın mı abi?
Israrcı olmak derken, hani o köşedeki bakkal amcaya iki kere sorup cevap alamayınca pes etmek değil bahsettiğimiz; burada mevzu, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun gibi ciddi düzenlemelerin gölgesinde, bazen tamamen sizin dışınızda gelişen şüpheli işlem tespitlerinin de blokenin nedeni olabileceğini bilmekle başlar. Düşünsenize, banka, sizin hesabınızdan yapılan bir havaleyi ya da gelen yüklü bir transferi 'rutin dışı' ya da 'riskli' olarak etiketleyebilir; işte o zaman, 'Kara Para Aklama ile Mücadele' birimi, yani o meşhur MASAK'ın radarına takılma ihtimaliniz bile var, vallahi billahi. Bu tip durumlarda, blokenin nedeni tam da bu incelemelerdir, ve sizin yapacağınız en ısrarcı hareket, banka ile sürekli irtibatta kalarak, hangi evrakın, hangi bilginin eksik olduğunu öğrenmeye çalışmak olmalı... Aksi halde, ne olduğunu anlamadan çarkların arasında ezilip gidersin...
Şimdi düşünün, bir icra dairesinden gelmiş tebligatla bankanız hesaplarınıza bloke koydu; burada sizin israrınız, o icra dosyasının detaylarına inip, borcunuzu kapatmaya yönelik yasal yolları araştırmaktan geçer, değil mi? Yani banka memuruyla bağırış çağırış değil mesele. Kaldı ki, bankaların kendi iç prosedürleri bile, bir blokenin kaldırılması için belirli bir 'imza silsilesi' ya da 'onay mekanizması' gerektirir; her bankanın risk departmanı, o kadar hassas bir konu ki bu, kendi iç yönetmelikleri çerçevesinde hareket eder ve yasal yükümlülüklerini göz ardı edemezler. Hukuki süreçleri tamamlamadan, dilekçenizi ilgili birime doğru bir şekilde sunmadan, evrak eksiklerinizi tamamlamadan, o blokenin kalkmasını beklemek biraz saflık olur, vallahi.
Bazen de şöyle durumlar oluyor; sizin hesabınız aslında alacaklı olduğunuz bir borç nedeniyle bloke edilmiş, ama siz o alacağı tahsil ettiniz ya da borcunuzu ödediniz. İşte burada ısrar, o icra dairesinden ya da ilgili kurumdan 'blokenin kaldırılmasına ilişkin resmi yazı'yı alıp, bankanın ilgili departmanına ulaştırmaktır. Öyle telefonda 'ben ödedim' demekle olmuyor bu işler, maalesef; bankalar, resmi yazı, yani o ıslak imzalı, kaşeli belgeyi görmek zorunda, bu onların yasal teminatı aslında. Aksi takdirde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun bazı maddeleri ışığında, alacaklının hakları hâlâ korunuyor sayılır, ve banka risk almamak adına o blokenin ucunu asla bırakmaz.
Peki ya "şüpheli işlem" meselesi? Hani banka, sizin adınıza yapılan bir transferi ya da giriş-çıkışı "kara para" şüphesiyle dondurduysa... Burada sizin ısrarcı olmanız, o işlemin yasal ve meşru olduğunu, yani bir ürün satışı, bir hizmet bedeli ya da bir hediye olduğunu detaylı bir şekilde kanıtlamaktan geçer. Hesabınıza gelen paranın kaynağını, gönderen kişiyi, işlemin nedenini açıklayan belgeleri, faturaları, sözleşmeleri, yazışmaları, kısacası o "işlemin masumiyetini" ispatlayacak her türlü dokümanı bankaya sunmak zorundasın. Unutmayalım, 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'a göre bankalar, bu şüpheyi gidermekle yükümlüdür ve bunu yapmadıkları takdirde ağır cezalarla karşı karşıya kalabilirler... O yüzden, senin ısrarın, bankanın da yükünü hafifletecek bir el uzatmadır aslında, karşılıklı bir çabadır bu...
Yani kısacası, blokenin çözümü için ısrarcı olmak, boş yere telefonlarda çırpınmak, e-postalar atmak değil; doğru kanalları, doğru belgelerle, doğru üslupla ve en önemlisi 'doğru zamanlamayla' kullanmak demektir. Bazı blokeler, otomatik sistemler tarafından, belirli kriterler karşılandığında kendiliğinden çözülürken, bazılarında ise senin aktif rol alman, olayı takibe alman şart oluyor. "Ne olur" diyerek peşini bırakmamak, dosyanın numarasını öğrenmek, hangi departmanın sorumlu olduğunu bilmek, yani 'takibin teknik detaylarına' hakim olmak... İşte asıl ısrarcılık budur, gerisi sadece yel değirmenlerine karşı savaşmak olur, anladın mı abi?