Hesap üzerindeki o meşum bloke, evet, onun ne zaman kalkacağı meselesi, banka şubesinde ya da çağrı merkezinde dillendirildiğinde yüzlerde beliren o donuk ifadeyi anlatmaya yeterdi herhalde. Müşteri temsilcisinin robotik "bilgimiz yok, süreç devam ediyor" cümlesi, duvara çarpmış hissi veriyor; vallahi insan bazen "abi ya, bir tahmini süre de mi veremiyorsunuz?" diye isyan edesi geliyor.
Aslında durum, biraz derinlemesine incelendiğinde, bankanın kasıtlı bir ketumiyetinden ziyade, mevzuat kaynaklı karmaşık bir matriksin sonucu olduğu anlaşılır. Blokenin kaynağı, yani adli makam mı, idari birim mi, MASAK mı, yoksa icra dairesi mi olduğu, sürecin seyrini fundamental düzeyde belirler. Bir mahkeme kararı mı var, yoksa savcılık talimatı mı? İşte tüm o detaylar...
Bu nedenle, ilk ve en kritik hamle, blokenin tam olarak hangi merci tarafından konulduğunu tespit etmekten geçer. Bankanın müşteri hizmetleri, genelde bu bilgiyi doğrudan paylaşmaktan imtina etse de, bazen ısrarlı ve doğru sorularla bir ipucu yakalamak mümkün olabilir. Hatta bazen şubeniz, mevzuatı esneterek size daha fazla insight sunabilir.
Blokenin nedeni ne olursa olsun, bir tebligat, bir yazı, bir karar mutlaka vardır. Bu, en nihayetinde kağıt üzerinde yürüyen bir işlem; öylece havadan gelip hesabınıza konmaz. O belgenin izini sürmek, belki de en hızlı yol. Hukuki süreçlerin doğası gereği, resmi yazışmalar olmazsa olmazdır.
Adli blokenin kalkış süresi, borcun ödenmesi ya da itiraz süreçlerinin kesinleşmesiyle doğrudan ilintilidir. İcra takibi üzerinden konulan blokelerde, borcun kapatılması ve ilgili makama bilgi verilmesi şarttır. Bazen para yatırılır ama sistemler arasında o senkronizasyon, hani o malum bürokrasi... işte orada bir zaman farkı oluşabiliyor.
İdari bloke söz konusu olduğunda ise, örneğin MASAK tarafından uygulanan bir kısıtlama, genellikle belirli bir inceleme sürecine tabi olur. Bu tür durumlarda süreler, soruşturmanın derinliğine ve kapsamına göre değişir. Kimsenin takvimine sığmaz, ne bir başlangıç ne de kesin bir bitiş tarihi bellidir. Ne yazık ki, buradaki belirsizlik katsayısı biraz daha yüksek.
Bankanın sistemleri, blokenin konulduğu merci tarafından ilgili yazı bankaya ulaştığında otomatik olarak kaldırır. Yani banka, kendi inisiyatifiyle blokenin süresini belirleyen bir aktör değildir; sadece bir aracıdır. Bu da demek oluyor ki, çözüm bankada değil, blokenin kaynağında aranmalı. Orayı sıkıştırmak, oraya ulaşmak lazım.
Neticede, bu karmaşık labirentte yol bulmanın en sağlam taktiği, bilgiye ulaşmaktır. Hangi kurum, hangi dosya numarasıyla bu blokenin müsebbibi? Bu sorunun cevabı, diğer tüm kapıları aralamanın anahtarıdır. Sonraki adımlar, o belgenin gerektirdiği prosedürleri yerine getirmekten ibarettir. Sabır, evrak takibi ve doğru diyalog, bu süreçte en büyük yardımcılarınız... belki bir de sağlam bir avukat, neden olmasın.
Aslında durum, biraz derinlemesine incelendiğinde, bankanın kasıtlı bir ketumiyetinden ziyade, mevzuat kaynaklı karmaşık bir matriksin sonucu olduğu anlaşılır. Blokenin kaynağı, yani adli makam mı, idari birim mi, MASAK mı, yoksa icra dairesi mi olduğu, sürecin seyrini fundamental düzeyde belirler. Bir mahkeme kararı mı var, yoksa savcılık talimatı mı? İşte tüm o detaylar...
Bu nedenle, ilk ve en kritik hamle, blokenin tam olarak hangi merci tarafından konulduğunu tespit etmekten geçer. Bankanın müşteri hizmetleri, genelde bu bilgiyi doğrudan paylaşmaktan imtina etse de, bazen ısrarlı ve doğru sorularla bir ipucu yakalamak mümkün olabilir. Hatta bazen şubeniz, mevzuatı esneterek size daha fazla insight sunabilir.
Blokenin nedeni ne olursa olsun, bir tebligat, bir yazı, bir karar mutlaka vardır. Bu, en nihayetinde kağıt üzerinde yürüyen bir işlem; öylece havadan gelip hesabınıza konmaz. O belgenin izini sürmek, belki de en hızlı yol. Hukuki süreçlerin doğası gereği, resmi yazışmalar olmazsa olmazdır.
Adli blokenin kalkış süresi, borcun ödenmesi ya da itiraz süreçlerinin kesinleşmesiyle doğrudan ilintilidir. İcra takibi üzerinden konulan blokelerde, borcun kapatılması ve ilgili makama bilgi verilmesi şarttır. Bazen para yatırılır ama sistemler arasında o senkronizasyon, hani o malum bürokrasi... işte orada bir zaman farkı oluşabiliyor.
İdari bloke söz konusu olduğunda ise, örneğin MASAK tarafından uygulanan bir kısıtlama, genellikle belirli bir inceleme sürecine tabi olur. Bu tür durumlarda süreler, soruşturmanın derinliğine ve kapsamına göre değişir. Kimsenin takvimine sığmaz, ne bir başlangıç ne de kesin bir bitiş tarihi bellidir. Ne yazık ki, buradaki belirsizlik katsayısı biraz daha yüksek.
Bankanın sistemleri, blokenin konulduğu merci tarafından ilgili yazı bankaya ulaştığında otomatik olarak kaldırır. Yani banka, kendi inisiyatifiyle blokenin süresini belirleyen bir aktör değildir; sadece bir aracıdır. Bu da demek oluyor ki, çözüm bankada değil, blokenin kaynağında aranmalı. Orayı sıkıştırmak, oraya ulaşmak lazım.
Neticede, bu karmaşık labirentte yol bulmanın en sağlam taktiği, bilgiye ulaşmaktır. Hangi kurum, hangi dosya numarasıyla bu blokenin müsebbibi? Bu sorunun cevabı, diğer tüm kapıları aralamanın anahtarıdır. Sonraki adımlar, o belgenin gerektirdiği prosedürleri yerine getirmekten ibarettir. Sabır, evrak takibi ve doğru diyalog, bu süreçte en büyük yardımcılarınız... belki bir de sağlam bir avukat, neden olmasın.