QuartzTuning
Kayıtlı Kullanıcı
Hesabımızda aniden beliren o "bloke" ibaresi, hayatımıza inen soğuk bir yumruk gibi değil mi abi? Mobil uygulamayı açar açmaz, o beklenen havalenin, o alıştığımız bakiyenin yerinde bir anda koca bir boşluk, altında da tek kelime: "Bloke." İşte o an, zihnimizde bin tilki dolanır, "ne oldu şimdi, param nerede, nasıl çözeceğim?" soruları birbirini kovalar… İçimizden gelen ilk ses: "Hemen bankaya koş, sor ne bu?" Ama durun, bir saniye, nefes alın. Koşmak her zaman çözüm olmayabilir, bazen en hızlı yol, en dolambaçlısıdır, vallahi billahi.
Peki bu blokajın perde arkasında ne var Allah aşkına? Gelin, hep beraber düşünelim, çünkü bir meseleyi çözmek için önce onu anlamak gerekir. Bu bloke, MASAK’tan mı geldi, savcılık kararından mı, yoksa bir icra takibi mi var işin içinde? Belki de rutin bir güvenlik kontrolüdür, şüpheli işlem algılanmıştır sistem tarafından, kim bilir... İşte bu "neden" sorusunun cevabı, izleyeceğimiz yolu, yapacağımız hamleleri kökten değiştiriyor; ezbere koşuşturmak yerine, önce bir sakinleşip dijital kanallara yönelmek, mobil bankacılığın o sihirli menülerinde ya da internet şubesinin detaylarında ilk ipucunu aramak gerekmez mi?
Hemen şubeye yollanmadan önce, o hani hep es geçtiğimiz ama aslında altın anahtar olan çağrı merkezleri var ya... İşte onlar, ilk ve belki de en önemli durağımız. Telefonu elimize alıp müşteri temsilcisine bağlanmak, TC kimlik numaramızı hazır etmek, bu blokajın kabaca da olsa nedenini öğrenmek… Onlar size bir mahkeme kararı mı var, yoksa sadece geçici bir güvenlik önlemi mi, ilk bilgiyi vereceklerdir. Bu ön bilgi olmadan şubeye gitmek, inanın bana, körlemesine bir labirentte dolanmaktan farksızdır, enerjinizi tüketir, bir de üstüne moralinizi bozar.
İşte tam da bu noktada, o ilk telaşın ardından ikinci akıllıca hamle devreye giriyor: Randevu almak. Şubeler artık eski şubeler değil, abi. Kapıdan dalıp sıraya girdiğimiz o günler geride kaldı, ya da kalmalı. Bankaların kendi mobil uygulamaları üzerinden veya internet siteleri üzerinden sunulan o "randevu al" seçeneği, size sadece belirli bir saati değil, aynı zamanda o saat diliminde sizinle ilgilenecek bir müşteri temsilcisinin garantisini de veriyor. Yani hem beklemezsiniz hem de o anki en uygun kişiye ulaşmış olursunuz, ne âlâ değil mi?
Randevunuzu aldınız, peki şimdi ne ile gitmeli şubeye? Boş elle mi, "hayırdır inşallah" diye mi? Tabii ki hayır! Eğer çağrı merkezinden ya da dijital kanallardan bir ön bilgi edinebildiysek, örneğin bir icra takibi olduğu söylendiyse, ilgili evrakları, tebligatları yanımıza almak, kimliğimiz zaten cebimizde, müşteri numaramız, bloke konulan hesabın detayları… Hepsini bir dosya yapıp gitmek, işi hızlandırır, karşıdaki görevlinin de işini kolaylaştırır. Unutmayın, ne kadar hazırlıklı olursak, çözüm o kadar yakınlaşır bize.
Böyle bir durumda, şubeye hazırlıksız gidenin o perişanlığını düşünün... Saatlerce sıra bekler, sonra nihayet birine ulaşır, o kişi de "bilmiyorum ki, benlik değil, şefliğe sorun" der, bir başkasına yönlendirir. En sonunda yorgunluktan ve sinirden kafamız şişer, bütün günümüz heba olur, işler çığırından çıkar. Oysa randevu sistemi, bu kaosu, bu yorgunluğu ortadan kaldıran, bize insan gibi muamele edilmesini sağlayan, zamanımızı ve enerjimizi koruyan bir kalkan görevi görür. Hani biz deriz ya "vakit nakittir" diye, işte tam da bu durum için söylenmiş bir söz sanki.
Unutmayalım ki her bloke kendine özgü bir hikâye taşır; bazıları basit bir kimlik güncellemesiyle, bazıları bir evrak tamamlamayla çözülürken, bazıları da adli mercilerin insiyatifine kalır, uzunca bir bekleyişi gerektirebilir. Şubeye randevu alarak gittiğimizde, karşımızdaki müşteri temsilcisi de zaten sizin dosyanızın içeriğini önceden görmüş, ne tür bir problemle geldiğinizi bilerek sizi karşılayacaktır. Bu, sizin için kişiye özel bir hizmet demek, bizim için daha hızlı ve etkili bir çözüm yolu demek, yani bu, işleri çetrefilli hale getirmekten ziyade, düzene sokmanın ta kendisidir.
Sonuç olarak, o can sıkıcı bloke ekranıyla karşılaştığımızda, ilk refleksimiz "koşmak" olmasın. Önce "araştır", sonra "randevu al", sonra "git". Bu üç basit adım, bizi o uzun, yorucu şube koridorlarında kaybolmaktan, kapılarda beklemekten, boş yere sinirlenmekten kurtarır, inanın bana. Hayat zaten yeterince karmaşık, bir de bankacılık işlemlerini kendimiz için zorlaştırmayalım. Akıllıca hareket edelim, zamanımızı ve enerjimizi koruyalım, çünkü bizim zamanımız kıymetli, ve çözüm aslında bir nefes kadar yakın, yeter ki doğru kapıyı çalmayı bilelim...
Peki bu blokajın perde arkasında ne var Allah aşkına? Gelin, hep beraber düşünelim, çünkü bir meseleyi çözmek için önce onu anlamak gerekir. Bu bloke, MASAK’tan mı geldi, savcılık kararından mı, yoksa bir icra takibi mi var işin içinde? Belki de rutin bir güvenlik kontrolüdür, şüpheli işlem algılanmıştır sistem tarafından, kim bilir... İşte bu "neden" sorusunun cevabı, izleyeceğimiz yolu, yapacağımız hamleleri kökten değiştiriyor; ezbere koşuşturmak yerine, önce bir sakinleşip dijital kanallara yönelmek, mobil bankacılığın o sihirli menülerinde ya da internet şubesinin detaylarında ilk ipucunu aramak gerekmez mi?
Hemen şubeye yollanmadan önce, o hani hep es geçtiğimiz ama aslında altın anahtar olan çağrı merkezleri var ya... İşte onlar, ilk ve belki de en önemli durağımız. Telefonu elimize alıp müşteri temsilcisine bağlanmak, TC kimlik numaramızı hazır etmek, bu blokajın kabaca da olsa nedenini öğrenmek… Onlar size bir mahkeme kararı mı var, yoksa sadece geçici bir güvenlik önlemi mi, ilk bilgiyi vereceklerdir. Bu ön bilgi olmadan şubeye gitmek, inanın bana, körlemesine bir labirentte dolanmaktan farksızdır, enerjinizi tüketir, bir de üstüne moralinizi bozar.
İşte tam da bu noktada, o ilk telaşın ardından ikinci akıllıca hamle devreye giriyor: Randevu almak. Şubeler artık eski şubeler değil, abi. Kapıdan dalıp sıraya girdiğimiz o günler geride kaldı, ya da kalmalı. Bankaların kendi mobil uygulamaları üzerinden veya internet siteleri üzerinden sunulan o "randevu al" seçeneği, size sadece belirli bir saati değil, aynı zamanda o saat diliminde sizinle ilgilenecek bir müşteri temsilcisinin garantisini de veriyor. Yani hem beklemezsiniz hem de o anki en uygun kişiye ulaşmış olursunuz, ne âlâ değil mi?
Randevunuzu aldınız, peki şimdi ne ile gitmeli şubeye? Boş elle mi, "hayırdır inşallah" diye mi? Tabii ki hayır! Eğer çağrı merkezinden ya da dijital kanallardan bir ön bilgi edinebildiysek, örneğin bir icra takibi olduğu söylendiyse, ilgili evrakları, tebligatları yanımıza almak, kimliğimiz zaten cebimizde, müşteri numaramız, bloke konulan hesabın detayları… Hepsini bir dosya yapıp gitmek, işi hızlandırır, karşıdaki görevlinin de işini kolaylaştırır. Unutmayın, ne kadar hazırlıklı olursak, çözüm o kadar yakınlaşır bize.
Böyle bir durumda, şubeye hazırlıksız gidenin o perişanlığını düşünün... Saatlerce sıra bekler, sonra nihayet birine ulaşır, o kişi de "bilmiyorum ki, benlik değil, şefliğe sorun" der, bir başkasına yönlendirir. En sonunda yorgunluktan ve sinirden kafamız şişer, bütün günümüz heba olur, işler çığırından çıkar. Oysa randevu sistemi, bu kaosu, bu yorgunluğu ortadan kaldıran, bize insan gibi muamele edilmesini sağlayan, zamanımızı ve enerjimizi koruyan bir kalkan görevi görür. Hani biz deriz ya "vakit nakittir" diye, işte tam da bu durum için söylenmiş bir söz sanki.
Unutmayalım ki her bloke kendine özgü bir hikâye taşır; bazıları basit bir kimlik güncellemesiyle, bazıları bir evrak tamamlamayla çözülürken, bazıları da adli mercilerin insiyatifine kalır, uzunca bir bekleyişi gerektirebilir. Şubeye randevu alarak gittiğimizde, karşımızdaki müşteri temsilcisi de zaten sizin dosyanızın içeriğini önceden görmüş, ne tür bir problemle geldiğinizi bilerek sizi karşılayacaktır. Bu, sizin için kişiye özel bir hizmet demek, bizim için daha hızlı ve etkili bir çözüm yolu demek, yani bu, işleri çetrefilli hale getirmekten ziyade, düzene sokmanın ta kendisidir.
Sonuç olarak, o can sıkıcı bloke ekranıyla karşılaştığımızda, ilk refleksimiz "koşmak" olmasın. Önce "araştır", sonra "randevu al", sonra "git". Bu üç basit adım, bizi o uzun, yorucu şube koridorlarında kaybolmaktan, kapılarda beklemekten, boş yere sinirlenmekten kurtarır, inanın bana. Hayat zaten yeterince karmaşık, bir de bankacılık işlemlerini kendimiz için zorlaştırmayalım. Akıllıca hareket edelim, zamanımızı ve enerjimizi koruyalım, çünkü bizim zamanımız kıymetli, ve çözüm aslında bir nefes kadar yakın, yeter ki doğru kapıyı çalmayı bilelim...