CoralMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Aniden gelen o telefon... Bankadan gelmesi zaten başlı başına bir gerilim konusu iken, karşıdaki sesin "ivedilikle" diye başlayan cümlesiyle tüm kanım çekildi âdeta. Yeni bir kredi başvurusu yapmıştım, hayati önem taşıyan bir adımdı bu benim için; fakat son aşamada, sistemde görünmeyen ama mutlaka temin etmem gereken bir ek belge talebiyle karşı karşıya kalmıştım. Vallahi billahi, resmen bir duvara çarpmış gibi hissettim, tüm planlar suya düşecek gibiydi... Ne yani, onca emek, onca koşuşturma, tek bir "eksik evrak" yüzünden heba mı olacaktı şimdi?
O an anladım ki, önümde uzanan sadece bir bürokratik engel değil, aynı zamanda ciddi bir zaman kısıtı içeren, karmaşık bir bulmacaydı. Paniklemek, sızlanmak bir gazeteciye, hele hele yıllarını saha araştırmalarıyla geçirmiş birine yakışmazdı; iç sesim fısıldadı: "Burada durmak yok, bir çözüm bulmak zorundasın!" Zira, bankanın talep ettiği o evrak, sıradan bir belge değil, geçmişe dönük, ulaşılması güç, ancak yasal geçerliliği olan, özel bir veriyi barındırıyordu. Tam da bu noktada, o eski refleksi devreye sokmam gerekti, evet, hani o dar boğazlarda nefes aldıran, imkânsızı mümkün kılan, gazeteci refleksi...
Hemen masaya oturdum, zira elimdeki mevcut verilerle yeni bir yol haritası çizmem şarttı. Banka temsilcisinin muğlak ifadeleri, "belirli bir yerden temin etmeniz gerekiyor" sözleri yeterli değildi; hangi kurum, hangi departman, hangi yetkili kişi... Tüm bu sorular kafamda adeta bir fırtınaya dönüşmüştü. Dosyalarımı, eski notlarımı, hatta yıllar önceki kurum yazışmalarımı dahi tekrar gözden geçirdim. Abi ya, bu iş göründüğünden çok daha derindi sanki, bir ipucu yakalamalı, o kritik bağlantıyı kurmalıydım... Tek bir kelime, tek bir isim, tüm zinciri çözebilir, değil mi?
Yılların verdiği o gazeteci refleksi, beni bu gibi durumlarda asla yalnız bırakmazdı; yine bırakmadı. Her zaman bir adım önde düşünmek, potansiyel engelleri önceden görmek ve alternatif yollar geliştirmek... İşte bu, işimin doğası gereği kazandığım en büyük sermayeydi. Hemen ilgili bakanlıkların, bağlı genel müdürlüklerin ve özel sektördeki bağlantılarımın listesini çıkardım. Hangi resmi kurum, hangi yetkili, bu konuda bana ışık tutabilirdi ki? Bir yandan telefon diplomasisi, diğer yandan resmi e-posta trafiği... Adeta bir bilgi ağı kuruyordum, her bir ucu başka bir ihtimale bağlanıyordu, bu bir operasyondu sanki, evet, tam bir operasyondu!
Her dakika, her bir e-posta, her telefon görüşmesi kritik bir önem taşıyordu; zamanla yarışıyordum ve hata yapma lüksüm yoktu. Bir yandan bankayla düzenli iletişimde kalıp süreç hakkında bilgi veriyor, diğer yandan talep edilen belgenin kaynağına ulaşmaya çalışıyordum. Bu adeta iki cephede birden savaşmak gibiydi; sabır, azim ve stratejik düşünme gerektiriyordu. Bazen yarım kalan bir cümle, "Şu anda süreç devam ediyor, ancak..." diye bir cevap, umudumu diri tutuyordu, hem de nasıl... Belgeyi veren kurumun iç işleyişini, onay süreçlerini, hatta evrakın arşivdeki yerini bile çözmek zorundaydım, yoksa bu iş tamamlanamazdı.
Ve işte o an geldi; beklenen e-posta, ekranımda beliriverdiğinde, hissettiğim rahatlama tarif edilemezdi. Belge, tam da istenildiği formatta, eksiksiz bir şekilde temin edilmişti. Bu sadece bir belgenin alınması değil, aynı zamanda zorlu bir süreci yönetme, doğru insanlara ulaşma ve en önemlisi, pes etmeme iradesinin zaferiydi. Aslında her şey, bir anda çözüme kavuşabilir... Yani demem o ki, karşınıza çıkan her engeli bir öğrenme fırsatı olarak görün, asla vazgeçmeyin; çünkü en karmaşık bürokratik süreçler bile, doğru yaklaşımla ve sağlam bir iradeyle aşılabilir. Gerçekten de insan isterse neler başaramaz ki?
O an anladım ki, önümde uzanan sadece bir bürokratik engel değil, aynı zamanda ciddi bir zaman kısıtı içeren, karmaşık bir bulmacaydı. Paniklemek, sızlanmak bir gazeteciye, hele hele yıllarını saha araştırmalarıyla geçirmiş birine yakışmazdı; iç sesim fısıldadı: "Burada durmak yok, bir çözüm bulmak zorundasın!" Zira, bankanın talep ettiği o evrak, sıradan bir belge değil, geçmişe dönük, ulaşılması güç, ancak yasal geçerliliği olan, özel bir veriyi barındırıyordu. Tam da bu noktada, o eski refleksi devreye sokmam gerekti, evet, hani o dar boğazlarda nefes aldıran, imkânsızı mümkün kılan, gazeteci refleksi...
Hemen masaya oturdum, zira elimdeki mevcut verilerle yeni bir yol haritası çizmem şarttı. Banka temsilcisinin muğlak ifadeleri, "belirli bir yerden temin etmeniz gerekiyor" sözleri yeterli değildi; hangi kurum, hangi departman, hangi yetkili kişi... Tüm bu sorular kafamda adeta bir fırtınaya dönüşmüştü. Dosyalarımı, eski notlarımı, hatta yıllar önceki kurum yazışmalarımı dahi tekrar gözden geçirdim. Abi ya, bu iş göründüğünden çok daha derindi sanki, bir ipucu yakalamalı, o kritik bağlantıyı kurmalıydım... Tek bir kelime, tek bir isim, tüm zinciri çözebilir, değil mi?
Yılların verdiği o gazeteci refleksi, beni bu gibi durumlarda asla yalnız bırakmazdı; yine bırakmadı. Her zaman bir adım önde düşünmek, potansiyel engelleri önceden görmek ve alternatif yollar geliştirmek... İşte bu, işimin doğası gereği kazandığım en büyük sermayeydi. Hemen ilgili bakanlıkların, bağlı genel müdürlüklerin ve özel sektördeki bağlantılarımın listesini çıkardım. Hangi resmi kurum, hangi yetkili, bu konuda bana ışık tutabilirdi ki? Bir yandan telefon diplomasisi, diğer yandan resmi e-posta trafiği... Adeta bir bilgi ağı kuruyordum, her bir ucu başka bir ihtimale bağlanıyordu, bu bir operasyondu sanki, evet, tam bir operasyondu!
Her dakika, her bir e-posta, her telefon görüşmesi kritik bir önem taşıyordu; zamanla yarışıyordum ve hata yapma lüksüm yoktu. Bir yandan bankayla düzenli iletişimde kalıp süreç hakkında bilgi veriyor, diğer yandan talep edilen belgenin kaynağına ulaşmaya çalışıyordum. Bu adeta iki cephede birden savaşmak gibiydi; sabır, azim ve stratejik düşünme gerektiriyordu. Bazen yarım kalan bir cümle, "Şu anda süreç devam ediyor, ancak..." diye bir cevap, umudumu diri tutuyordu, hem de nasıl... Belgeyi veren kurumun iç işleyişini, onay süreçlerini, hatta evrakın arşivdeki yerini bile çözmek zorundaydım, yoksa bu iş tamamlanamazdı.
Ve işte o an geldi; beklenen e-posta, ekranımda beliriverdiğinde, hissettiğim rahatlama tarif edilemezdi. Belge, tam da istenildiği formatta, eksiksiz bir şekilde temin edilmişti. Bu sadece bir belgenin alınması değil, aynı zamanda zorlu bir süreci yönetme, doğru insanlara ulaşma ve en önemlisi, pes etmeme iradesinin zaferiydi. Aslında her şey, bir anda çözüme kavuşabilir... Yani demem o ki, karşınıza çıkan her engeli bir öğrenme fırsatı olarak görün, asla vazgeçmeyin; çünkü en karmaşık bürokratik süreçler bile, doğru yaklaşımla ve sağlam bir iradeyle aşılabilir. Gerçekten de insan isterse neler başaramaz ki?