OrchidSpectrum
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi bak, bu bloke meselesi var ya, hayatın her alanında karşımıza çıkıyor, ister işte olsun ister özel hayatında. O işin içinden çıkamama hali, o bir yere saplanıp kalma durumu... İnsanın canını sıkar, motivasyonu sıfırlar. Öyle durup ahlanıp vahlanmanın kimseye faydası yok, onu bir baştan söyleyeyim.
Aslında en kısa yol dediğin şey ne biliyor musun? Önce bir durup, olduğu gibi kabul etmek. "Tamam, tıkandım. Eyvallah. Kabul ediyorum." Bu kadar basit. O inkar, o "yok canım, ben bunu aşarım" tribi var ya, işte o seni daha da gömer. Boş ver o tripleri, net ol.
Sonra gelip esas meseleye, yani o blokajın kökenine ineceğiz. Ne oldu da buraya geldi bu iş? Vallahi billahi, çoğu zaman basit bir hata, gözden kaçan bir detay, ya da en kötüsü, baştan yanlış atılmış bir adım yüzünden takılır kalırız. Kök nedeni bulmadan yola devam edemezsin, etsen de iki adım sonra yine aynı yere dönersin, inan bana... Tecrübeyle sabit bu.
Ya o seni tıkayan şey, aslında başka bir sorunun sadece bir semptomuysa? Hiç düşündün mü bunu? Hani araba hararet yapar da sen sadece suyu tamamlayıp devam edersin ya, motorun contasının yandığını görmezden gelerek... Sonuç? Daha büyük arıza. İşte bu da öyle. Altta yatan asıl problemi çözmedikçe, yüzeysel müdahalelerle sadece zaman kaybedersin, para kaybedersin, enerji kaybedersin... Eziyet olur sana.
Bazen de olay tamamen senin bakış açındadır. Hani denizi geçip derede boğulmak derler ya, aynen öyle. Ufacık bir detayı devasa bir engel olarak görürsün, çünkü odağın yanlış yerdedir. Odak kayması var sende, belki de bu yüzden hiçbir şey yolunda gitmiyordur. Bir gözünü kapatıp, başka bir gözle bakmak lazım belki de, dışarıdan, tarafsız bir şekilde.
Şimdi bu en kısa yolun en önemli adımı ne biliyor musun? Eylem. Oturup kafa yormak güzel ama sadece kafa yormakla blokaj çözülmez. Küçük de olsa bir adım atman şart. İster bir telefon et, ister bir mail at, ister bir kitap oku o konuyla ilgili... Hiç fark etmez. Harekete geçmek, o zinciri kırmanın ilk şartı.
Hele bir de şu var; bazen insan öyle bir hale gelir ki, basit çözümleri bile göremez. Sanki beynine bir perde inmiş gibi olur. O zaman ne yapacaksın? Bir mola vereceksin abi. Kalk git bir yürü, bir kahve iç, bir müzik dinle... Tamamen başka bir şeye odaklan. Beynin o boşlukta, farkında olmadan o blokajı işler ve sana yeni bir fikirle döner, çoğu zaman da döner.
Ve unutma, her bloke durumu, aslında bir şeyler öğrenmek içindir. Yani, hani "şer sandığınızda hayır vardır" derler ya, bu da biraz öyle. Neyi yanlış yaptığını, neyi daha iyi yapabileceğini gösterir sana. Bir nevi yol gösterici gibi düşün. Kızma, köpürme, öğrenmeye bak... Öğren ki bir daha aynı yere saplanma. Bu kadar basit aslında.
Aslında en kısa yol dediğin şey ne biliyor musun? Önce bir durup, olduğu gibi kabul etmek. "Tamam, tıkandım. Eyvallah. Kabul ediyorum." Bu kadar basit. O inkar, o "yok canım, ben bunu aşarım" tribi var ya, işte o seni daha da gömer. Boş ver o tripleri, net ol.
Sonra gelip esas meseleye, yani o blokajın kökenine ineceğiz. Ne oldu da buraya geldi bu iş? Vallahi billahi, çoğu zaman basit bir hata, gözden kaçan bir detay, ya da en kötüsü, baştan yanlış atılmış bir adım yüzünden takılır kalırız. Kök nedeni bulmadan yola devam edemezsin, etsen de iki adım sonra yine aynı yere dönersin, inan bana... Tecrübeyle sabit bu.
Ya o seni tıkayan şey, aslında başka bir sorunun sadece bir semptomuysa? Hiç düşündün mü bunu? Hani araba hararet yapar da sen sadece suyu tamamlayıp devam edersin ya, motorun contasının yandığını görmezden gelerek... Sonuç? Daha büyük arıza. İşte bu da öyle. Altta yatan asıl problemi çözmedikçe, yüzeysel müdahalelerle sadece zaman kaybedersin, para kaybedersin, enerji kaybedersin... Eziyet olur sana.
Bazen de olay tamamen senin bakış açındadır. Hani denizi geçip derede boğulmak derler ya, aynen öyle. Ufacık bir detayı devasa bir engel olarak görürsün, çünkü odağın yanlış yerdedir. Odak kayması var sende, belki de bu yüzden hiçbir şey yolunda gitmiyordur. Bir gözünü kapatıp, başka bir gözle bakmak lazım belki de, dışarıdan, tarafsız bir şekilde.
Şimdi bu en kısa yolun en önemli adımı ne biliyor musun? Eylem. Oturup kafa yormak güzel ama sadece kafa yormakla blokaj çözülmez. Küçük de olsa bir adım atman şart. İster bir telefon et, ister bir mail at, ister bir kitap oku o konuyla ilgili... Hiç fark etmez. Harekete geçmek, o zinciri kırmanın ilk şartı.
Hele bir de şu var; bazen insan öyle bir hale gelir ki, basit çözümleri bile göremez. Sanki beynine bir perde inmiş gibi olur. O zaman ne yapacaksın? Bir mola vereceksin abi. Kalk git bir yürü, bir kahve iç, bir müzik dinle... Tamamen başka bir şeye odaklan. Beynin o boşlukta, farkında olmadan o blokajı işler ve sana yeni bir fikirle döner, çoğu zaman da döner.
Ve unutma, her bloke durumu, aslında bir şeyler öğrenmek içindir. Yani, hani "şer sandığınızda hayır vardır" derler ya, bu da biraz öyle. Neyi yanlış yaptığını, neyi daha iyi yapabileceğini gösterir sana. Bir nevi yol gösterici gibi düşün. Kızma, köpürme, öğrenmeye bak... Öğren ki bir daha aynı yere saplanma. Bu kadar basit aslında.