PrismAccordion
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi şu bloke kaldırma dilekçesi işi var ya, aslında çoğu kişinin düşündüğünden daha basit bir mantığı var. Hani olur ya, banka hesabına bir el konur, maaşın bloke edilir, kredi kartın çalışmaz... İşte o an, o kilitli kapıyı açacak anahtar tam da bu. Ama nasıl yazacağız, neye dikkat edeceğiz diye düşünürken insan bazen kilitleniyor, öyle değil mi?
En başta o karışık hukuki terimlere falan hiç takılma. Vallahi bak, o kadar kasmaya gerek yok. Zaten dilekçeyi okuyacak kişi de, senin ne yaşadığını, derdini kısa sürede anlamak ister. Yani sanki karşılıklı kahve içiyormuşsun gibi, ama biraz daha resmi bir dille, sadece ve sadece ne olduysa onu anlatmalısın. Uzun uzadıya hikaye anlatmaya başlarsan... İşte o zaman işler karışır, abi.
Aslında olayı çok net ifade etmek gerekiyor, yani ne oldu? Ne zaman oldu? Neden bloke edildiği sana bildirildi mi, ya da sen ne düşünüyorsun bu konuda? Bunları sanki bir arkadaşına whatsapp mesajı atar gibi, ama tabii biraz daha düzgün cümlelerle, sıralı bir şekilde yazmalısın. Hiçbir şeyi saklamadan, ama gereksiz detaylara da boğulmadan... Orası önemli.
Şu "kısa ve net" meselesi var ya, işte o kilit nokta. Yani "benim şu numaralı hesabımdan şu tarihte şu kadar bir meblağ bloke edildi. Bunun nedeni x y z olarak gözüküyor ama aslında durum şudur..." gibi. Ne eksik ne fazla. Fazla bilgi karmaşa yaratır, az bilgi yetersiz kalır. Ortayı bulmak lazım.
Zaten dilekçenin asıl amacı, derdini karşı tarafa en çabuk ve en doğru şekilde ulaştırmak. Düşünsene, o dilekçeyi okuyan adamın da yüzlerce işi var, senin uzun uzun edebiyat parçalamanı kimse beklemez. Netice itibarıyla bir talebin var, o talebin de bir gerekçesi var. Olay bu kadar basit aslında.
Kendi durumunu, kendi kelimelerinle yazman çok önemli. İnternetten hazır dilekçe örnekleri bulup kopyala yapıştır yapmak yerine, kendi başına ne geldiğini, nasıl hissettiğini, ne talep ettiğini anlat. O zaman çok daha samimi ve inandırıcı bir metin ortaya çıkar. Karşıdaki de anlar ki bu adam gerçekten bir problem yaşıyor, öyle değil mi?
Bu dilekçe aslında senin sesin, senin elin. O yüzden oraya koyacağın her kelime, her cümle, seni temsil edecek. Kimse sana bir avukat edasıyla hukuk dersi vermeni beklemiyor. Sadece "benim durumum bu, bu blokenin kaldırılmasını talep ediyorum" demen yeterli. Gereksiz dramatizasyona gerek yok, vallahi yemin ederim yok.
Hani derler ya, "az laf çok iş." İşte bu dilekçe de tam olarak öyle. Ne kadar az kelimeyle, ne kadar çok şeyi anlatabilirsen, o kadar başarılı olursun. Karşı tarafa "bakın, durumum budur, lütfen yardımcı olun" mesajını net bir şekilde iletmiş olursun. Karmaşıklaştırmamak lazım, gerçekten.
Sonra da dilekçenin sonunda, ne istediğini net bir şekilde belirtmeyi unutma. "Hesabımdaki blokenin kaldırılmasını arz ederim" gibi, açık bir taleple bitir. Yani öyle uzun uzun açıklamalara falan gerek yok. Sadece ne istediğini söyle, yeter. Bu kadar yani...
En başta o karışık hukuki terimlere falan hiç takılma. Vallahi bak, o kadar kasmaya gerek yok. Zaten dilekçeyi okuyacak kişi de, senin ne yaşadığını, derdini kısa sürede anlamak ister. Yani sanki karşılıklı kahve içiyormuşsun gibi, ama biraz daha resmi bir dille, sadece ve sadece ne olduysa onu anlatmalısın. Uzun uzadıya hikaye anlatmaya başlarsan... İşte o zaman işler karışır, abi.
Aslında olayı çok net ifade etmek gerekiyor, yani ne oldu? Ne zaman oldu? Neden bloke edildiği sana bildirildi mi, ya da sen ne düşünüyorsun bu konuda? Bunları sanki bir arkadaşına whatsapp mesajı atar gibi, ama tabii biraz daha düzgün cümlelerle, sıralı bir şekilde yazmalısın. Hiçbir şeyi saklamadan, ama gereksiz detaylara da boğulmadan... Orası önemli.
Şu "kısa ve net" meselesi var ya, işte o kilit nokta. Yani "benim şu numaralı hesabımdan şu tarihte şu kadar bir meblağ bloke edildi. Bunun nedeni x y z olarak gözüküyor ama aslında durum şudur..." gibi. Ne eksik ne fazla. Fazla bilgi karmaşa yaratır, az bilgi yetersiz kalır. Ortayı bulmak lazım.
Zaten dilekçenin asıl amacı, derdini karşı tarafa en çabuk ve en doğru şekilde ulaştırmak. Düşünsene, o dilekçeyi okuyan adamın da yüzlerce işi var, senin uzun uzun edebiyat parçalamanı kimse beklemez. Netice itibarıyla bir talebin var, o talebin de bir gerekçesi var. Olay bu kadar basit aslında.
Kendi durumunu, kendi kelimelerinle yazman çok önemli. İnternetten hazır dilekçe örnekleri bulup kopyala yapıştır yapmak yerine, kendi başına ne geldiğini, nasıl hissettiğini, ne talep ettiğini anlat. O zaman çok daha samimi ve inandırıcı bir metin ortaya çıkar. Karşıdaki de anlar ki bu adam gerçekten bir problem yaşıyor, öyle değil mi?
Bu dilekçe aslında senin sesin, senin elin. O yüzden oraya koyacağın her kelime, her cümle, seni temsil edecek. Kimse sana bir avukat edasıyla hukuk dersi vermeni beklemiyor. Sadece "benim durumum bu, bu blokenin kaldırılmasını talep ediyorum" demen yeterli. Gereksiz dramatizasyona gerek yok, vallahi yemin ederim yok.
Hani derler ya, "az laf çok iş." İşte bu dilekçe de tam olarak öyle. Ne kadar az kelimeyle, ne kadar çok şeyi anlatabilirsen, o kadar başarılı olursun. Karşı tarafa "bakın, durumum budur, lütfen yardımcı olun" mesajını net bir şekilde iletmiş olursun. Karmaşıklaştırmamak lazım, gerçekten.
Sonra da dilekçenin sonunda, ne istediğini net bir şekilde belirtmeyi unutma. "Hesabımdaki blokenin kaldırılmasını arz ederim" gibi, açık bir taleple bitir. Yani öyle uzun uzun açıklamalara falan gerek yok. Sadece ne istediğini söyle, yeter. Bu kadar yani...