Ah be abi, ne diyelim şimdi? O cep telefonu dedin miydi bir canımız, elimiz kolumuz resmen. Sonra bir sabah uyanırsın ya da bir vesileyle bakarsın ki cihazın IMEI'si kilitlenmiş, 'çalıntı' ibaresi çıkmış karşında... Hele o telefon seninse, ya bulduysan ya da yanlış anlaşıldıysa durum, işte o zaman kafan kazan olur, dünyan kararır bir an... O bloğun kalkması için öyle bir koşuşturmaca başlar ki anlatamam, vallahi billahi öyle.
Önce şu meseleyi bir netleştirelim, telefon bir şekilde 'kayıp' ya da 'çalıntı' olarak sisteme düşmüş. Yani polis ya da jandarma kayıtlarında senin cihazın, o eşsiz IMEI numarasıyla beraber kara listeye eklenmiş. Şimdi bunu geri çevirmek için ilk yapacağın şey, o ilk bildirimi yaptığın yere koşmak olacak. Hani neresiyse, karakol mu, jandarma mı... Oraya gidip, "efendim ben bu telefonumu buldum" diye bir buluntu tutanağı tutturmak zorundasın. Ya da "çalınmış zannetmiştim ama yanılmışım" diye bir dilekçe vermek... İşte bu, ilk ve en temel adım, bu olmadan diğer kapılar açılmaz... Neticede sistem senin o ilk bildirimine göre hareket ediyor, değil mi?
Buluntu tutanağı ya da bildirimden vazgeçme dilekçesi cebinde mi? Süper! Şimdi sırada o telefonun *gerçekten* sana ait olduğunu kanıtlamak var. Bu, işin belki de en can sıkıcı ama bir o kadar da elzem kısmı. Faturası mı var, kutusu mu duruyor, hatta belki garanti belgesi... Bunların hepsinde, o telefonun IMEI numarasının yazılı olması şart. Yani sadece "bu telefon benim" demekle olmuyor, belgelerinle ispatlayacaksın. Zira BTK, yani Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, elindeki tüm verilere bakar, bir şüphe kırıntısı bile olsa... E bu da normal, kimsenin canı yanmasın diye yapıyorlar bunu, biliyoruz...
Şimdi sıra geldi bu evrakları doğru adrese ulaştırmaya. Yani BTK'ya. Pekala, bunu nasıl yapacağız? Genelde E-devlet üzerinden, "IMEI Sorgulama" kısmından durumunu kontrol edebilir, sonra da "kayıp/çalıntı ihbarı bildiriminden vazgeçme" gibi bir seçenekle ilerleyebilirsin. Ama bazı durumlarda, hele de süreç karmaşıksa, yazılı bir dilekçe ile doğrudan BTK'ya başvurman gerekebilir. Tüm o buluntu tutanağını, faturanı, kimlik fotokopini eksiksiz, ıslak imzalı bir şekilde, zarfın içine koyup göndereceksin. Hatta gerekirse, PTT iadeli taahhütlü gönder ki elinde bir kanıtın olsun... İşin takibi için bu da önemli bir detay.
Gönderdik, tamam. E şimdi ne olacak? Oturup bekleyeceğiz mi? Aslında evet, biraz bekleyeceğiz. Zira BTK'nın ilgili birimleri senin dilekçeni ve eklerini inceleyecek, polis/jandarma kayıtlarıyla eşleştirecekler. Bu süreç öyle anında, şıp diye biten bir şey değil, biliyoruz. Bazen birkaç gün sürer, bazen bir hafta... Sistemin işleyişi var, onay mekanizmaları var. Bu sırada da sabırsızlanmak yerine, ara sıra E-devlet üzerinden, o meşhur IMEI sorgulama ekranından telefonun durumunu kontrol etmekte fayda var... Blokenin kalktığına dair bir SMS de gelebilir, ama her zaman olmaz.
Peki ya durum biraz daha karışık... Diyelim ki telefonu sen buldun ama birine sattın ya da başkasından aldın? İşte o zaman işler biraz daha grift hale geliyor. O satış senedi, noter onaylı satış gibi ek belgeler gerekebilir. Hatta ikinci el piyasasında karşılaşılan bu tür durumlarda, telefonun gerçek sahibinin kim olduğu meselesi iyice karmaşıklaşır. Eğer bu şekilde, başka bir kişiden alıp satmışsan ve sonrasında blokaj çıktıysa, o zaman seninle beraber önceki sahiplerin de devreye girmesi, hatta bir avukatla bu durumu netleştirmeniz bile gerekebilir... Kimin adına kayıtlı, fatura kimin üzerine, bunları iyi irdelemek lazım, abi ya.
Velhasıl kelam, bu IMEI blokesi iptali meselesi, öyle oturduğun yerden "hadi kalktı" denecek bir durum değil. Ciddi bir evrak işi, resmi kurumlarla yazışma ve az biraz da sabır gerektiriyor. Ama imkansız mı? Asla! Doğru belgelerle, doğru adımları atarak, o canım telefonunu tekrar hayatımıza kazandırabilirsin. Biz de bu yüzden anlatıyoruz ki, kimsenin hakkı zayi olmasın, kimse mağdur kalmasın... O telefonun sesi, senin sesin, biliyoruz...
Önce şu meseleyi bir netleştirelim, telefon bir şekilde 'kayıp' ya da 'çalıntı' olarak sisteme düşmüş. Yani polis ya da jandarma kayıtlarında senin cihazın, o eşsiz IMEI numarasıyla beraber kara listeye eklenmiş. Şimdi bunu geri çevirmek için ilk yapacağın şey, o ilk bildirimi yaptığın yere koşmak olacak. Hani neresiyse, karakol mu, jandarma mı... Oraya gidip, "efendim ben bu telefonumu buldum" diye bir buluntu tutanağı tutturmak zorundasın. Ya da "çalınmış zannetmiştim ama yanılmışım" diye bir dilekçe vermek... İşte bu, ilk ve en temel adım, bu olmadan diğer kapılar açılmaz... Neticede sistem senin o ilk bildirimine göre hareket ediyor, değil mi?
Buluntu tutanağı ya da bildirimden vazgeçme dilekçesi cebinde mi? Süper! Şimdi sırada o telefonun *gerçekten* sana ait olduğunu kanıtlamak var. Bu, işin belki de en can sıkıcı ama bir o kadar da elzem kısmı. Faturası mı var, kutusu mu duruyor, hatta belki garanti belgesi... Bunların hepsinde, o telefonun IMEI numarasının yazılı olması şart. Yani sadece "bu telefon benim" demekle olmuyor, belgelerinle ispatlayacaksın. Zira BTK, yani Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, elindeki tüm verilere bakar, bir şüphe kırıntısı bile olsa... E bu da normal, kimsenin canı yanmasın diye yapıyorlar bunu, biliyoruz...
Şimdi sıra geldi bu evrakları doğru adrese ulaştırmaya. Yani BTK'ya. Pekala, bunu nasıl yapacağız? Genelde E-devlet üzerinden, "IMEI Sorgulama" kısmından durumunu kontrol edebilir, sonra da "kayıp/çalıntı ihbarı bildiriminden vazgeçme" gibi bir seçenekle ilerleyebilirsin. Ama bazı durumlarda, hele de süreç karmaşıksa, yazılı bir dilekçe ile doğrudan BTK'ya başvurman gerekebilir. Tüm o buluntu tutanağını, faturanı, kimlik fotokopini eksiksiz, ıslak imzalı bir şekilde, zarfın içine koyup göndereceksin. Hatta gerekirse, PTT iadeli taahhütlü gönder ki elinde bir kanıtın olsun... İşin takibi için bu da önemli bir detay.
Gönderdik, tamam. E şimdi ne olacak? Oturup bekleyeceğiz mi? Aslında evet, biraz bekleyeceğiz. Zira BTK'nın ilgili birimleri senin dilekçeni ve eklerini inceleyecek, polis/jandarma kayıtlarıyla eşleştirecekler. Bu süreç öyle anında, şıp diye biten bir şey değil, biliyoruz. Bazen birkaç gün sürer, bazen bir hafta... Sistemin işleyişi var, onay mekanizmaları var. Bu sırada da sabırsızlanmak yerine, ara sıra E-devlet üzerinden, o meşhur IMEI sorgulama ekranından telefonun durumunu kontrol etmekte fayda var... Blokenin kalktığına dair bir SMS de gelebilir, ama her zaman olmaz.
Peki ya durum biraz daha karışık... Diyelim ki telefonu sen buldun ama birine sattın ya da başkasından aldın? İşte o zaman işler biraz daha grift hale geliyor. O satış senedi, noter onaylı satış gibi ek belgeler gerekebilir. Hatta ikinci el piyasasında karşılaşılan bu tür durumlarda, telefonun gerçek sahibinin kim olduğu meselesi iyice karmaşıklaşır. Eğer bu şekilde, başka bir kişiden alıp satmışsan ve sonrasında blokaj çıktıysa, o zaman seninle beraber önceki sahiplerin de devreye girmesi, hatta bir avukatla bu durumu netleştirmeniz bile gerekebilir... Kimin adına kayıtlı, fatura kimin üzerine, bunları iyi irdelemek lazım, abi ya.
Velhasıl kelam, bu IMEI blokesi iptali meselesi, öyle oturduğun yerden "hadi kalktı" denecek bir durum değil. Ciddi bir evrak işi, resmi kurumlarla yazışma ve az biraz da sabır gerektiriyor. Ama imkansız mı? Asla! Doğru belgelerle, doğru adımları atarak, o canım telefonunu tekrar hayatımıza kazandırabilirsin. Biz de bu yüzden anlatıyoruz ki, kimsenin hakkı zayi olmasın, kimse mağdur kalmasın... O telefonun sesi, senin sesin, biliyoruz...