Bir sabah uyanıyorsun, rutin işlerini halletmek için e-Devlet kapısına yöneliyorsun. Hayda! Ne görüyorsun? "Hesabınız bloke edilmiştir." Gel de şimdi çıldırma. Acil bir işin var, bir belge alman lazım, ya da bir başvuruyu kaçırmak üzeresin. O an insanın dünyası başına yıkılıyor, vallahi billahi.
Peki, neymiş bu blokajın sebebi? Genelde yanlış şifre denemeleri, şüpheli girişler falan filan... klasik güvenlik protokolleri işte. Ama işin enteresan tarafı, bu blokajı kaldırmanın o kadar da karmaşık olmadığı, çoğu zaman gözümüzün önündeki basit bir ayarda saklı olduğu gerçeği. İnsan buna inanamıyor...
Kim takar ki telefonun NFC'sini abi? Ne işe yarar ki zaten, otobüse binerken mi kullanacağız sadece? Veya temassız ödeme yaparken? Oysa o küçücük, gözden kaçan ayar, bu e-Devlet kilitlenmelerinde adeta bir anahtar görevi görüyor. Özellikle yeni kimlik kartlarıyla entegre çalışan mobil uygulama üzerinden kimlik doğrulama sürecinde... Hadi bakalım, salla başını sallama şimdi.
Yani o an, tam da o an, telefonunun ayarlarında kaybolmuş, unutulmuş, belki de pil tüketimi endişesiyle kapatılmış o NFC düğmesini arıyorsun. Bulamıyorsun. Ya da buluyorsun da, şimdiye kadar hiç düşünmemişsin ne işe yaradığını. İş işten geçmiş oluyor, blokeni açmak için başka yollara sapmak zorunda kalıyorsun. Ne gereksiz bir koşuşturmaca, değil mi?
NFC, yani Near Field Communication, öyle hafife alınacak bir teknoloji değil aslında. Yakın alan iletişimi dediğin şey, aslında dijital kimliğinin fiziksel bir uzantısı gibi işliyor. Kimlik kartının içindeki çipteki veriyi, telefonundaki güvenli alanla eşleştiren, şifreli bir köprü kuran minik bir mucize. Parmak izi ya da yüz tanıma gibi, kişisel verinin en güvenli yollarından biri. Ama kaç kişi bu derinliği biliyor ki?
E-Devlet'in mobil uygulamasına giriyorsun, "bloke kaldırma" seçeneği beliriyor. Orada da büyük puntolarla "NFC özelliğiniz açık olmalıdır" yazıyor. Ne fayda! Zaten bloke olmuşsun, kimlik doğrulamanı yapamıyorsun. O anda açsan da nafile, süreç zaten bir çıkmaza girmiş oluyor. Önceden açık tutmak lazımdı.
Bu durum, dijitalleşme yolunda attığımız adımların ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini de gösteriyor. Bir yandan her şeyi dijitalleştiriyoruz, mobil uygulamalarla hayatımızı kolaylaştırıyoruz, ama diğer yandan o kolaylığa ulaşmak için bilmem kaç tane teknik detayı bilmemiz gerekiyor. Hangi birini bilelim ki biz?
Halbuki sürekli açık tutsan ne olurdu? Pil ömrü mü bitiyor hemen? Yok canım. O kadar da değil. Modern telefonlar zaten akıllı. NFC pasif modda beklerken öyle kayda değer bir enerji tüketimi yapmaz. Ama işte o "kapatayım da pilim gitmesin" yanılgısı, bazen insanı PTT kuyruklarına mahkum edebiliyor. Abartmıyorum, vallahi öyle.
Sonuçta, dijital bir sistemin en temel güvenlik adımlarından biri, çoğu kullanıcının "gereksiz" gördüğü bir özelliğe endekslenmiş durumda. İşte tam da bu yüzden, o küçücük NFC düğmesi, aslında senin dijital vatandaşlık özgürlüğünün kapısı. Açık tut abi, ne kaybedersin ki? Yoksa yandın.
Peki, neymiş bu blokajın sebebi? Genelde yanlış şifre denemeleri, şüpheli girişler falan filan... klasik güvenlik protokolleri işte. Ama işin enteresan tarafı, bu blokajı kaldırmanın o kadar da karmaşık olmadığı, çoğu zaman gözümüzün önündeki basit bir ayarda saklı olduğu gerçeği. İnsan buna inanamıyor...
Kim takar ki telefonun NFC'sini abi? Ne işe yarar ki zaten, otobüse binerken mi kullanacağız sadece? Veya temassız ödeme yaparken? Oysa o küçücük, gözden kaçan ayar, bu e-Devlet kilitlenmelerinde adeta bir anahtar görevi görüyor. Özellikle yeni kimlik kartlarıyla entegre çalışan mobil uygulama üzerinden kimlik doğrulama sürecinde... Hadi bakalım, salla başını sallama şimdi.
Yani o an, tam da o an, telefonunun ayarlarında kaybolmuş, unutulmuş, belki de pil tüketimi endişesiyle kapatılmış o NFC düğmesini arıyorsun. Bulamıyorsun. Ya da buluyorsun da, şimdiye kadar hiç düşünmemişsin ne işe yaradığını. İş işten geçmiş oluyor, blokeni açmak için başka yollara sapmak zorunda kalıyorsun. Ne gereksiz bir koşuşturmaca, değil mi?
NFC, yani Near Field Communication, öyle hafife alınacak bir teknoloji değil aslında. Yakın alan iletişimi dediğin şey, aslında dijital kimliğinin fiziksel bir uzantısı gibi işliyor. Kimlik kartının içindeki çipteki veriyi, telefonundaki güvenli alanla eşleştiren, şifreli bir köprü kuran minik bir mucize. Parmak izi ya da yüz tanıma gibi, kişisel verinin en güvenli yollarından biri. Ama kaç kişi bu derinliği biliyor ki?
E-Devlet'in mobil uygulamasına giriyorsun, "bloke kaldırma" seçeneği beliriyor. Orada da büyük puntolarla "NFC özelliğiniz açık olmalıdır" yazıyor. Ne fayda! Zaten bloke olmuşsun, kimlik doğrulamanı yapamıyorsun. O anda açsan da nafile, süreç zaten bir çıkmaza girmiş oluyor. Önceden açık tutmak lazımdı.
Bu durum, dijitalleşme yolunda attığımız adımların ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini de gösteriyor. Bir yandan her şeyi dijitalleştiriyoruz, mobil uygulamalarla hayatımızı kolaylaştırıyoruz, ama diğer yandan o kolaylığa ulaşmak için bilmem kaç tane teknik detayı bilmemiz gerekiyor. Hangi birini bilelim ki biz?
Halbuki sürekli açık tutsan ne olurdu? Pil ömrü mü bitiyor hemen? Yok canım. O kadar da değil. Modern telefonlar zaten akıllı. NFC pasif modda beklerken öyle kayda değer bir enerji tüketimi yapmaz. Ama işte o "kapatayım da pilim gitmesin" yanılgısı, bazen insanı PTT kuyruklarına mahkum edebiliyor. Abartmıyorum, vallahi öyle.
Sonuçta, dijital bir sistemin en temel güvenlik adımlarından biri, çoğu kullanıcının "gereksiz" gördüğü bir özelliğe endekslenmiş durumda. İşte tam da bu yüzden, o küçücük NFC düğmesi, aslında senin dijital vatandaşlık özgürlüğünün kapısı. Açık tut abi, ne kaybedersin ki? Yoksa yandın.