JadeSpectrum_1
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi durup dururken aklıma geldi, şu bizim eski tip, hani böyle kenarları biraz yıpranmış, fotoğrafı da artık bayağı solmuş kimlik kartlarımız var ya... İşte onunla bir video doğrulama macerasına giriştim geçenlerde. Normalde olsa, "Aman abi, yenisini çıkart," der geçeriz ama iş o an acildi, vakit yoktu, mecburen deneyeceğiz dedik. Bir umut işte...
Vallahi billahi, insan bir an böyle bir bocalıyor, "Acaba kabul ederler mi ki?" diye içinden geçiriyor. Hani sanki o ekranın arkasında oturan insan, o minicik detayları yakalayacakmış gibi bir tedirginlik... Çünkü biliyorsun, bu sistemler genelde en ufak bir pürüzde hemen red veriyor, "Tekrar dene!" deyip duruyor. Benim kimlikteki fotoğrafım zaten artık yirmi yıllık falan, saç rengi değişmiş, kilo almışız, gözlük takıyoruz, bambaşka bir insan olmuşuz sanki...
İlk denemelerimde beklediğim gibi, "Kimliğiniz net değil," "Yüzünüzle kimlikteki fotoğraf uyuşmuyor," gibi geri dönüşler aldım. Ya ne besiydi o an içimdeki sıkıntı... Hani insan kendini böyle bir çaresiz hissediyor ya, bir şey yapamıyorsun. Sanki dünyanın en basit işi, ama sen başaramıyorsun... O an ne yapacağım diye düşünürken, bir aydınlanma geldi diyebilirim.
İşin aslı, bu yapay zeka sistemlerinin de kendine göre bir algoritması, bir mantığı var. O kadar da robot değiller aslında, yani bir yerden sonra insan faktörü devreye giriyor sanki. Dedim ki, "Bir dakika, bu sistem neye takılıyor olabilir?" İşte o soruların peşinden giderken, kilit noktaları fark ettim.
Bilirsin, doğal ışık her zaman candır. Yapay ışıkta, özellikle floresan altında, o kimliğin üzerindeki laminasyon parlar durur, yazılar okunmaz hale gelir. Ben de gittim, pencerenin önüne, gündüz vakti, böyle ışığın direkt vurmadığı ama her yeri aydınlattığı bir yere... İşte orada başlıyor her şey. Işık açısını iyi ayarlamak, gölge düşürmemek çok önemli.
Sonra kimliği tutma meselesi var. Titrek ellere bir şey diyemem ama olabildiğince sabit tutmak lazım. Bazen insan heyecandan elini oynatıyor ya da çok yaklaştırıyor, bu da görüntüyü bozuyor. Bir de ben, kimliği kamera karşısında tutarken, hafifçe sağa sola çevirdim, böylece ışığın yansıma yapma ihtimalini düşürmeye çalıştım. Sanki küçük bir trick gibi...
En çok da şu yüzümün kimlikteki fotoğrafla uyuşmaması meselesi canımı sıkıyordu. Şimdi ne yapacaksın, gidip eski fotoğrafını mı bulacaksın? Yok öyle bir dünya. Ama şunu düşündüm; belki de bu sistem, yüzümdeki ana hatlara odaklanıyor, mimiklere değil. Yani güler yüzlü, somurtkan halimden ziyade, gözlerimin, burnumun, ağzımın genel şekline bakıyor olabilir.
Öyle olunca, dedim ki, "En doğal, en sakin halimle, dümdüz, duygusuz bir ifadeyle bakayım kameraya." Sanki o kimlikteki ben, tekrar canlanmış gibi... Hatta hafifçe başımı da, kimlikteki fotoğrafın duruşuna benzettim. Bazen gerçekten böyle minik şeyler fark yaratıyor, kim bilebilir ki...
Bir de arkadaki fon var, hani boş bir duvar, karışık olmayan bir yer... Duvar renginin de çok koyu ya da çok açık olmaması iyi olabilir, böylece yüzün ve kimliğin kontrastı daha net ortaya çıkar. Ben beyaz bir duvara karşı yaptım. Ne olur ne olmaz, dikkat dağıtacak hiçbir şey olmasın diye...
En nihayetinde, defalarca denedikten sonra, hatta bir an artık pes edecek gibi olduğumda, "Tebrikler, doğrulamayı tamamladınız!" yazısını gördüm ekranda. O anki o rahatlama... Sanki yılların yükü kalkmış gibi omuzlarımdan. Demek ki oluyormuş, demek ki doğru adımları bulabilmişiz.
Yani velhasıl kelam, eski kimlikle bile video doğrulama yapmak imkansız değilmiş. Sadece biraz sabır, biraz teknik düşünme, biraz da sistemi kandırma, daha doğrusu onun beklediği şekilde davranma gerekiyormuş. Sanki bir oyunun kurallarını öğrenip, ona göre hamle yapmak gibi... Kim bilir, belki de sizin de başınıza böyle bir şey gelir de, bu söylediklerim işinize yarar. Umarım...
Vallahi billahi, insan bir an böyle bir bocalıyor, "Acaba kabul ederler mi ki?" diye içinden geçiriyor. Hani sanki o ekranın arkasında oturan insan, o minicik detayları yakalayacakmış gibi bir tedirginlik... Çünkü biliyorsun, bu sistemler genelde en ufak bir pürüzde hemen red veriyor, "Tekrar dene!" deyip duruyor. Benim kimlikteki fotoğrafım zaten artık yirmi yıllık falan, saç rengi değişmiş, kilo almışız, gözlük takıyoruz, bambaşka bir insan olmuşuz sanki...
İlk denemelerimde beklediğim gibi, "Kimliğiniz net değil," "Yüzünüzle kimlikteki fotoğraf uyuşmuyor," gibi geri dönüşler aldım. Ya ne besiydi o an içimdeki sıkıntı... Hani insan kendini böyle bir çaresiz hissediyor ya, bir şey yapamıyorsun. Sanki dünyanın en basit işi, ama sen başaramıyorsun... O an ne yapacağım diye düşünürken, bir aydınlanma geldi diyebilirim.
İşin aslı, bu yapay zeka sistemlerinin de kendine göre bir algoritması, bir mantığı var. O kadar da robot değiller aslında, yani bir yerden sonra insan faktörü devreye giriyor sanki. Dedim ki, "Bir dakika, bu sistem neye takılıyor olabilir?" İşte o soruların peşinden giderken, kilit noktaları fark ettim.
Bilirsin, doğal ışık her zaman candır. Yapay ışıkta, özellikle floresan altında, o kimliğin üzerindeki laminasyon parlar durur, yazılar okunmaz hale gelir. Ben de gittim, pencerenin önüne, gündüz vakti, böyle ışığın direkt vurmadığı ama her yeri aydınlattığı bir yere... İşte orada başlıyor her şey. Işık açısını iyi ayarlamak, gölge düşürmemek çok önemli.
Sonra kimliği tutma meselesi var. Titrek ellere bir şey diyemem ama olabildiğince sabit tutmak lazım. Bazen insan heyecandan elini oynatıyor ya da çok yaklaştırıyor, bu da görüntüyü bozuyor. Bir de ben, kimliği kamera karşısında tutarken, hafifçe sağa sola çevirdim, böylece ışığın yansıma yapma ihtimalini düşürmeye çalıştım. Sanki küçük bir trick gibi...
En çok da şu yüzümün kimlikteki fotoğrafla uyuşmaması meselesi canımı sıkıyordu. Şimdi ne yapacaksın, gidip eski fotoğrafını mı bulacaksın? Yok öyle bir dünya. Ama şunu düşündüm; belki de bu sistem, yüzümdeki ana hatlara odaklanıyor, mimiklere değil. Yani güler yüzlü, somurtkan halimden ziyade, gözlerimin, burnumun, ağzımın genel şekline bakıyor olabilir.
Öyle olunca, dedim ki, "En doğal, en sakin halimle, dümdüz, duygusuz bir ifadeyle bakayım kameraya." Sanki o kimlikteki ben, tekrar canlanmış gibi... Hatta hafifçe başımı da, kimlikteki fotoğrafın duruşuna benzettim. Bazen gerçekten böyle minik şeyler fark yaratıyor, kim bilebilir ki...
Bir de arkadaki fon var, hani boş bir duvar, karışık olmayan bir yer... Duvar renginin de çok koyu ya da çok açık olmaması iyi olabilir, böylece yüzün ve kimliğin kontrastı daha net ortaya çıkar. Ben beyaz bir duvara karşı yaptım. Ne olur ne olmaz, dikkat dağıtacak hiçbir şey olmasın diye...
En nihayetinde, defalarca denedikten sonra, hatta bir an artık pes edecek gibi olduğumda, "Tebrikler, doğrulamayı tamamladınız!" yazısını gördüm ekranda. O anki o rahatlama... Sanki yılların yükü kalkmış gibi omuzlarımdan. Demek ki oluyormuş, demek ki doğru adımları bulabilmişiz.
Yani velhasıl kelam, eski kimlikle bile video doğrulama yapmak imkansız değilmiş. Sadece biraz sabır, biraz teknik düşünme, biraz da sistemi kandırma, daha doğrusu onun beklediği şekilde davranma gerekiyormuş. Sanki bir oyunun kurallarını öğrenip, ona göre hamle yapmak gibi... Kim bilir, belki de sizin de başınıza böyle bir şey gelir de, bu söylediklerim işinize yarar. Umarım...