IndigoMarigold
Kayıtlı Kullanıcı
Şimdi bak, bu SIM blokesi mevzusu var ya, eskiden sadece "hattım gitti" diye dert ettiğimiz bir şeydi. Artık öyle değil, biliyorsun. O numaran sadece senin arama yapıp mesajlaştığın bir şey olmaktan çıktı çoktan. Banka hesapların, sosyal medya şifrelerin, hatta e-devletin bile o numarana bağlı. Yani o hat blokeli kaldığında ya da bir başkasının eline geçtiğinde, senin hayatın da bloke oluyor aslında... Ciddi bir mesele bu.
Hah, işte tam da burada sahneye görüntülü doğrulama çıkıyor. Operatör diyor ki, "gel bakalım, bir görüntülü görüşme yapalım seninle, sen misin gerçekten sen misin anlayalım." Kulağa ilk başta müthiş geliyor, değil mi? Canlı canlı görüyorsun adamı, kimliğini elinde tutuyor, yüzünü tarıyor sistem... Hani, "sahte kimlikle geldim, ben bu hattı açtıracağım" devri kapanıyor gibi duruyor... İlk izlenim böyle oluyor genelde, abi.
Peki gerçekten o kadar pürüzsüz mü bu iş, hiç düşündün mü? Yani tamam, statik bir fotoğraf göndermekten kat kat iyi, kabul. Hareketli görüntü, mimikler, liveness dedikleri canlılık testi falan derken sanki aşılmaz bir duvar örülmüş gibi hissediyorsun. Ama unutmayalım, karşımızda da boş durmayan, gece gündüz yeni açıklar kollayan bir kitle var, dolandırıcılar... Vallahi boş durmuyorlar.
Şimdi düşünsene, karşıdaki ekranın öbür ucundaki kişi ne kadar dikkatli? Ya da o yapay zeka sistemi ne kadar mükemmel? Deepfake teknolojileri dediğimiz bir gerçeklik var artık. Bir insanın yüzünü, sesini öyle bir taklit ediyorlar ki, bazen uzmanlar bile zorlanıyor ayırt etmekte. Hadi diyelim ki şu anki sistemler deepfake'i yakalıyor, peki ya yarın... Sürekli bir kedi fare oyunu bu aslında, hiç bitmeyen bir mücadele.
Bir de şu var, o görüntülü görüşmede senin yüzünün, kimliğinin kaydı alınıyor. Nereye gidiyor bu veri? Kimin sunucularında tutuluyor? Ne kadar süreyle saklanıyor? Ya o veriler sızarsa, çalınırsa ne olacak? Düşünsene, hem yüzün, hem kimlik bilgilerinin dijital bir kopyası bir yerlerde dolaşıyor olabilir... İnsan ister istemez sorguluyor, yani güvenlik dediğin şey tek boyutlu değil ki...
Abi, insan faktörü dediğin şey var ya, bazen en güçlü kalkanın oluyor, bazen de en zayıf noktan. Görüntülü görüşmenin bir ucunda sen varsın, diğer ucunda ise bir müşteri temsilcisi veya bir yazılım. O temsilci yorgun olabilir, dikkati dağılmış olabilir, ya da o yazılımın bir hata payı olabilir. Hani bazen ufak bir detayı kaçırırsın, o küçücük detay da bütün zinciri kırar atar... Öyle durumlar da yaşanıyor, yani, ne bileyim...
Yine de yanlış anlama, bu sistemler kötü demiyorum. Bir adım ileri gidildi, bu muhakkak. Ama her yeni teknoloji, her yeni güvenlik önlemi, beraberinde yeni soruları, yeni riskleri de getiriyor. Eskiden anahtarın çalındı diye dert ederdin, şimdi dijital kimliğin çalınmasından korkuyorsun... Perspektif değişti, riskler de değişti.
Yani nihayetinde, bu da bir araç, abi. Elindeki bıçağı iyi kullanırsan faydalı, dikkatsiz olursan can yakar. Görüntülü doğrulama bir rahatlık, bir kalkan. Ama bu kalkanın da neresinde çatlak var, neresi daha sağlam, iyi bilmek lazım. Kendi güvenliğinin sorumluluğu en çok yine sende bitiyor... Öyle değil mi?
Hah, işte tam da burada sahneye görüntülü doğrulama çıkıyor. Operatör diyor ki, "gel bakalım, bir görüntülü görüşme yapalım seninle, sen misin gerçekten sen misin anlayalım." Kulağa ilk başta müthiş geliyor, değil mi? Canlı canlı görüyorsun adamı, kimliğini elinde tutuyor, yüzünü tarıyor sistem... Hani, "sahte kimlikle geldim, ben bu hattı açtıracağım" devri kapanıyor gibi duruyor... İlk izlenim böyle oluyor genelde, abi.
Peki gerçekten o kadar pürüzsüz mü bu iş, hiç düşündün mü? Yani tamam, statik bir fotoğraf göndermekten kat kat iyi, kabul. Hareketli görüntü, mimikler, liveness dedikleri canlılık testi falan derken sanki aşılmaz bir duvar örülmüş gibi hissediyorsun. Ama unutmayalım, karşımızda da boş durmayan, gece gündüz yeni açıklar kollayan bir kitle var, dolandırıcılar... Vallahi boş durmuyorlar.
Şimdi düşünsene, karşıdaki ekranın öbür ucundaki kişi ne kadar dikkatli? Ya da o yapay zeka sistemi ne kadar mükemmel? Deepfake teknolojileri dediğimiz bir gerçeklik var artık. Bir insanın yüzünü, sesini öyle bir taklit ediyorlar ki, bazen uzmanlar bile zorlanıyor ayırt etmekte. Hadi diyelim ki şu anki sistemler deepfake'i yakalıyor, peki ya yarın... Sürekli bir kedi fare oyunu bu aslında, hiç bitmeyen bir mücadele.
Bir de şu var, o görüntülü görüşmede senin yüzünün, kimliğinin kaydı alınıyor. Nereye gidiyor bu veri? Kimin sunucularında tutuluyor? Ne kadar süreyle saklanıyor? Ya o veriler sızarsa, çalınırsa ne olacak? Düşünsene, hem yüzün, hem kimlik bilgilerinin dijital bir kopyası bir yerlerde dolaşıyor olabilir... İnsan ister istemez sorguluyor, yani güvenlik dediğin şey tek boyutlu değil ki...
Abi, insan faktörü dediğin şey var ya, bazen en güçlü kalkanın oluyor, bazen de en zayıf noktan. Görüntülü görüşmenin bir ucunda sen varsın, diğer ucunda ise bir müşteri temsilcisi veya bir yazılım. O temsilci yorgun olabilir, dikkati dağılmış olabilir, ya da o yazılımın bir hata payı olabilir. Hani bazen ufak bir detayı kaçırırsın, o küçücük detay da bütün zinciri kırar atar... Öyle durumlar da yaşanıyor, yani, ne bileyim...
Yine de yanlış anlama, bu sistemler kötü demiyorum. Bir adım ileri gidildi, bu muhakkak. Ama her yeni teknoloji, her yeni güvenlik önlemi, beraberinde yeni soruları, yeni riskleri de getiriyor. Eskiden anahtarın çalındı diye dert ederdin, şimdi dijital kimliğin çalınmasından korkuyorsun... Perspektif değişti, riskler de değişti.
Yani nihayetinde, bu da bir araç, abi. Elindeki bıçağı iyi kullanırsan faydalı, dikkatsiz olursan can yakar. Görüntülü doğrulama bir rahatlık, bir kalkan. Ama bu kalkanın da neresinde çatlak var, neresi daha sağlam, iyi bilmek lazım. Kendi güvenliğinin sorumluluğu en çok yine sende bitiyor... Öyle değil mi?