IndigoMandolin
Kayıtlı Kullanıcı
Bir zamanlar başıma geldi böyle bir şey, ne yalan söyleyeyim, canım çok sıkılmıştı. Hani böyle durduk yere, sebepsiz bir şekilde bir banka hesabına bloke koyarlar ya… Vallahi insan neye uğradığını şaşırıyor. Sanki bir suçluymuşsun gibi, üstelik hiçbir açıklama da yapmıyorlar doğru düzgün. İlk başta bir afalladım, ne yapacağımı bilemedim, düşündüm ki herhalde benim elim kolum bağlı, yapacak bir şey yok...
Ama sonra içimdeki o eski gazeteci ruhu, hani o meraklı, sorgulayıcı tarafım durur mu? "Yok" dedim, "bir dur bakalım, bu işin bir mantığı olmalı." Böyle bir adaletsizlik karşısında sessiz kalmak bana göre değil. İşte o noktada başladım araştırmaya, karıştırmaya... Hukukçu değilim, hukuk dilinden de çok anlamam ama okuyunca insan bir şeyleri oturtmaya başlıyor. Neye güveneceğim, neye dayanacağım...
Öncelikle şu "dürüstlük kuralı" diye bir şey var bizim Medeni Kanunumuzda, abi bu çok temel bir prensip. Madde 2'de geçiyor, hani "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." diyor. Sen şimdi bir bankasın, kocaman bir kurumsun, bana hizmet veriyorsun. Bu hizmeti verirken ya da bana karşı bir işlem yaparken nasıl keyfine göre hareket edebilirsin ki? Dürüst olmak zorundasın, iyi niyetli olmak zorundasın. Bloke koyuyorsan, somut bir dayanağın olacak, kafana göre bloke edemezsin benim paramı. Bu resmen o dürüstlük kuralına aykırı bir durumdu...
Bir de işin içine "tüketici hakları" girdi tabii. Şimdi ben bu bankanın müşterisiyim, yani "tüketici" statüsündeyim. Bankacılık hizmeti alıyorum ondan. Bu noktada Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) devreye giriyor. O kanunun pek çok maddesi var, direkt bloke ile ilgili olmasa da, tüketiciye haksız uygulama yapılamayacağını, tüketicinin mağdur edilemeyeceğini, şeffaf olunması gerektiğini vurgulayan maddeler var. Hizmetin ayıplı olmaması, taahhüt edilenin yerine getirilmesi gibi şeyler... Yani sen bana bir hizmeti taahhüt edip sonra sebepsiz yere beni o hizmetten mahrum bırakıyorsan, bu direkt tüketicinin korunması mevzuatına aykırı.
Sonra en temeli... Anayasa'mızda da yazıyor ya, "mülkiyet hakkı" diye. Hani kimsenin malına mülküne dokunulamaz, ancak kanunla ve kamu yararı için sınırlama getirilebilir... E benim bankadaki param da benim mülkiyetim. Sen şimdi benim paramı bir anda bloke edince, benim bu mülkiyet hakkıma bir nevi müdahale etmiş oluyorsun. Hem de hiçbir kanuni dayanak göstermeden. İşte bu noktada Anayasa'nın 35. maddesi, hani o "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir..." diyen madde, çok güçlü bir dayanak haline geliyor, insan bir şeye tutunuyor işte...
İşte bu maddeler, hani öyle tek tek ezberleyip karşılarına dikilmek gibi değil de, onların ruhunu anlamak önemli. Yani bir bankanın ya da herhangi bir kurumun size keyfi, açıklamasız, dayanıksız bir işlem yapamayacağını bilmek. Her kurumun, sizinle olan ilişkisinde belli kurallara uyması gerektiğini anlamak. Kendi kendime "Ya sen kim oluyorsun da benim paramı böyle bloke ediyorsun?" demek yerine, "Hukuki olarak buna hakkın yok, çünkü şunlar şunlar var..." diyebilmeyi öğrenmek...
Velhasıl kelam, o günlerde bankayla yaptığım yazışmalarda, itirazlarımda hep bu temel ilkelerden yola çıktım. Medeni Kanun'daki dürüstlük ilkesi, Tüketici Kanunu'ndaki haklarım, Anayasa'daki mülkiyet güvencesi... Bunları böyle direkt madde numarasıyla değil de, hani o işin özünü anlatarak, "Siz dürüst davranmıyorsunuz, tüketici haklarımı ihlal ediyorsunuz, benim mülkiyet hakkıma müdahale ediyorsunuz" gibi bir dille aktardım onlara. Bazen aynı fikri farklı kelimelerle, bazen biraz daha bastırarak... Ve sonunda o blokeyi kaldırdılar biliyor musun... İnsan isterse, araştırırsa, hakkını ararsa bir yolunu buluyor abi, vallahi öyle.
Ama sonra içimdeki o eski gazeteci ruhu, hani o meraklı, sorgulayıcı tarafım durur mu? "Yok" dedim, "bir dur bakalım, bu işin bir mantığı olmalı." Böyle bir adaletsizlik karşısında sessiz kalmak bana göre değil. İşte o noktada başladım araştırmaya, karıştırmaya... Hukukçu değilim, hukuk dilinden de çok anlamam ama okuyunca insan bir şeyleri oturtmaya başlıyor. Neye güveneceğim, neye dayanacağım...
Öncelikle şu "dürüstlük kuralı" diye bir şey var bizim Medeni Kanunumuzda, abi bu çok temel bir prensip. Madde 2'de geçiyor, hani "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır." diyor. Sen şimdi bir bankasın, kocaman bir kurumsun, bana hizmet veriyorsun. Bu hizmeti verirken ya da bana karşı bir işlem yaparken nasıl keyfine göre hareket edebilirsin ki? Dürüst olmak zorundasın, iyi niyetli olmak zorundasın. Bloke koyuyorsan, somut bir dayanağın olacak, kafana göre bloke edemezsin benim paramı. Bu resmen o dürüstlük kuralına aykırı bir durumdu...
Bir de işin içine "tüketici hakları" girdi tabii. Şimdi ben bu bankanın müşterisiyim, yani "tüketici" statüsündeyim. Bankacılık hizmeti alıyorum ondan. Bu noktada Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) devreye giriyor. O kanunun pek çok maddesi var, direkt bloke ile ilgili olmasa da, tüketiciye haksız uygulama yapılamayacağını, tüketicinin mağdur edilemeyeceğini, şeffaf olunması gerektiğini vurgulayan maddeler var. Hizmetin ayıplı olmaması, taahhüt edilenin yerine getirilmesi gibi şeyler... Yani sen bana bir hizmeti taahhüt edip sonra sebepsiz yere beni o hizmetten mahrum bırakıyorsan, bu direkt tüketicinin korunması mevzuatına aykırı.
Sonra en temeli... Anayasa'mızda da yazıyor ya, "mülkiyet hakkı" diye. Hani kimsenin malına mülküne dokunulamaz, ancak kanunla ve kamu yararı için sınırlama getirilebilir... E benim bankadaki param da benim mülkiyetim. Sen şimdi benim paramı bir anda bloke edince, benim bu mülkiyet hakkıma bir nevi müdahale etmiş oluyorsun. Hem de hiçbir kanuni dayanak göstermeden. İşte bu noktada Anayasa'nın 35. maddesi, hani o "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir..." diyen madde, çok güçlü bir dayanak haline geliyor, insan bir şeye tutunuyor işte...
İşte bu maddeler, hani öyle tek tek ezberleyip karşılarına dikilmek gibi değil de, onların ruhunu anlamak önemli. Yani bir bankanın ya da herhangi bir kurumun size keyfi, açıklamasız, dayanıksız bir işlem yapamayacağını bilmek. Her kurumun, sizinle olan ilişkisinde belli kurallara uyması gerektiğini anlamak. Kendi kendime "Ya sen kim oluyorsun da benim paramı böyle bloke ediyorsun?" demek yerine, "Hukuki olarak buna hakkın yok, çünkü şunlar şunlar var..." diyebilmeyi öğrenmek...
Velhasıl kelam, o günlerde bankayla yaptığım yazışmalarda, itirazlarımda hep bu temel ilkelerden yola çıktım. Medeni Kanun'daki dürüstlük ilkesi, Tüketici Kanunu'ndaki haklarım, Anayasa'daki mülkiyet güvencesi... Bunları böyle direkt madde numarasıyla değil de, hani o işin özünü anlatarak, "Siz dürüst davranmıyorsunuz, tüketici haklarımı ihlal ediyorsunuz, benim mülkiyet hakkıma müdahale ediyorsunuz" gibi bir dille aktardım onlara. Bazen aynı fikri farklı kelimelerle, bazen biraz daha bastırarak... Ve sonunda o blokeyi kaldırdılar biliyor musun... İnsan isterse, araştırırsa, hakkını ararsa bir yolunu buluyor abi, vallahi öyle.