IndigoLagoon
Kayıtlı Kullanıcı
E-haciz mi geldi, hem de sebepsiz yere mi? Vallahi billahi insanın kanı donuyor, bir anda neye uğradığını şaşırıyorsun değil mi? Sanki hiçbir şey yapmamışsın, borcun yok, ilişiğin yok ama hop, hesaplarına bloke konmuş... İşte bu noktada sakin kalıp, o içindeki öfkeyi doğru kanallara yönlendirmek lazım, abi ya, yoksa işler iyice sarpa sarar.
Öncelikle şu dilekçe meselesini ciddiye almak şart, çünkü bu senin sesin, tek somut savunma hattın. İtiraz dilekçesi, o haksız uygulamanın karşısına dikilen, "dur bakalım sen ne yapıyorsun" diyen ilk ve en önemli adımdır. Öyle baştan savma bir metinle olmaz bu işler, hakkını aradığını hissettirmelisin sonuna kadar...
Dilekçeyi nereye yazacaksın, kime hitaben olacak, o çok önemli. Genelde Vergi Dairesi ya da Sosyal Güvenlik Kurumu kaynaklı olduğu için, haciz bildiriminde hangi kurumun adı geçiyorsa, doğrudan ona yazılacak. Sakın yanlış yere gönderme, boşuna zaman kaybı olur, bu süreçte zaman altın değerinde, resmen nefes alamazsın...
Metnin ana gövdesi, olayın detaylarını net ve anlaşılır bir biçimde ortaya koymalı. Senin neden borçlu olmadığını, hangi gerekçelerle bu haczin haksız olduğunu madde madde değil ama akıcı bir dille anlatacaksın. Örneğin, "e-hacze konu borç, XXX numaralı dosya ile YYY tarihinde tahakkuk ettirilmiş görünse de, benim bu borçla hiçbir bağlantım yoktur, zira ZZZ durumunu kanıtlayan belgelerim mevcuttur" gibi bir yapıyla ilerlemek gerekiyor.
Dilekçenin diline gelince, kesinlikle saygılı ama bir o kadar da kararlı ve hukuki bir üslup yakalamalısın. Duygusal çıkışlara yer yok, isyan etsen de kağıda yansıtırken ciddiyetini korumalısın. "Mağdur edildim" diye dövünmek yerine, "bu uygulamanın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum ve derhal düzeltilmesini talep ediyorum" demelisin. Haklı olsan bile, bürokratik mekanizma senin isyanına değil, somut argümanlarına bakar...
Unutma ki, dilekçene ekleyeceğin belgeler de hayati önem taşır. "Borcum yok" demek yetmez, bunu kanıtlayan her ne varsa, banka dekontları, eski ödeme makbuzları, işten ayrılış bildirgeleri, SGK hizmet dökümleri... Ne varsa, hepsini ek olarak sunmalısın. Kanıtların sağlam olursa, karşındaki de seni ciddiye almak zorunda kalır, başka yolu yok.
Süreci takip etmek de senin asli görevin. Dilekçeyi verdin diye işin bitti sanma. Mutlaka bir kayıt numarası al, başvurunun akıbetini belirli aralıklarla sorgula. Olabilecek en kötü şey, dilekçenin raflarda kaybolması ve senin hala haciz mağduru olarak kalman... Sakın ola ki, "hallederler herhalde" rahatlığına kapılma.
Sonuç olarak, bu haksız e-haciz meselesi can sıksa da, doğru adımlar atıldığında üstesinden gelinebilecek bir durum. Yeter ki pes etme, hakkını aramaktan asla vazgeçme. O dilekçe, senin onurunu ve mali özgürlüğünü geri alma manifestosu... Unutma, sistem bazen hata yapar, ama o hatayı düzeltmek de senin elinde, bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Öncelikle şu dilekçe meselesini ciddiye almak şart, çünkü bu senin sesin, tek somut savunma hattın. İtiraz dilekçesi, o haksız uygulamanın karşısına dikilen, "dur bakalım sen ne yapıyorsun" diyen ilk ve en önemli adımdır. Öyle baştan savma bir metinle olmaz bu işler, hakkını aradığını hissettirmelisin sonuna kadar...
Dilekçeyi nereye yazacaksın, kime hitaben olacak, o çok önemli. Genelde Vergi Dairesi ya da Sosyal Güvenlik Kurumu kaynaklı olduğu için, haciz bildiriminde hangi kurumun adı geçiyorsa, doğrudan ona yazılacak. Sakın yanlış yere gönderme, boşuna zaman kaybı olur, bu süreçte zaman altın değerinde, resmen nefes alamazsın...
Metnin ana gövdesi, olayın detaylarını net ve anlaşılır bir biçimde ortaya koymalı. Senin neden borçlu olmadığını, hangi gerekçelerle bu haczin haksız olduğunu madde madde değil ama akıcı bir dille anlatacaksın. Örneğin, "e-hacze konu borç, XXX numaralı dosya ile YYY tarihinde tahakkuk ettirilmiş görünse de, benim bu borçla hiçbir bağlantım yoktur, zira ZZZ durumunu kanıtlayan belgelerim mevcuttur" gibi bir yapıyla ilerlemek gerekiyor.
Dilekçenin diline gelince, kesinlikle saygılı ama bir o kadar da kararlı ve hukuki bir üslup yakalamalısın. Duygusal çıkışlara yer yok, isyan etsen de kağıda yansıtırken ciddiyetini korumalısın. "Mağdur edildim" diye dövünmek yerine, "bu uygulamanın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum ve derhal düzeltilmesini talep ediyorum" demelisin. Haklı olsan bile, bürokratik mekanizma senin isyanına değil, somut argümanlarına bakar...
Unutma ki, dilekçene ekleyeceğin belgeler de hayati önem taşır. "Borcum yok" demek yetmez, bunu kanıtlayan her ne varsa, banka dekontları, eski ödeme makbuzları, işten ayrılış bildirgeleri, SGK hizmet dökümleri... Ne varsa, hepsini ek olarak sunmalısın. Kanıtların sağlam olursa, karşındaki de seni ciddiye almak zorunda kalır, başka yolu yok.
Süreci takip etmek de senin asli görevin. Dilekçeyi verdin diye işin bitti sanma. Mutlaka bir kayıt numarası al, başvurunun akıbetini belirli aralıklarla sorgula. Olabilecek en kötü şey, dilekçenin raflarda kaybolması ve senin hala haciz mağduru olarak kalman... Sakın ola ki, "hallederler herhalde" rahatlığına kapılma.
Sonuç olarak, bu haksız e-haciz meselesi can sıksa da, doğru adımlar atıldığında üstesinden gelinebilecek bir durum. Yeter ki pes etme, hakkını aramaktan asla vazgeçme. O dilekçe, senin onurunu ve mali özgürlüğünü geri alma manifestosu... Unutma, sistem bazen hata yapar, ama o hatayı düzeltmek de senin elinde, bunu sen de çok iyi biliyorsun.