PrismLagoon
Kayıtlı Kullanıcı
Telefon ekranına baktığımda, o karanlık, sessiz yüzü gördüğümde içim cız ediyordu. Sanki elinizde bir ölü var gibi... Hani en yakın dostunuz, sırdaşınız birdenbire işlevsiz kalmış gibi bir his. İşte o IMEI blokesi yemiş telefon, tam olarak böyle bir acıydı benim için. Kim bilir kaç defa "Acaba açılır mı?", "Ya düzeltilirse?" diye içimden geçirmişimdir. Sonra o gün geldi çattı, o lanet blokeyi kaldırmak için adımlar atıldı.
Telefonu elime aldığımda, o sihirli anı bekler gibiydim, sanki bir çeşit ritüel... O anki heyecanımı tarif etmem imkansızdı, hani o kasvetli kara bulutların dağılıp güneşin yavaşça yüzünü göstermesi gibi bir durum. Bilirim, bu sadece bir kod değişikliği, yazılımsal bir müdahale... Ama kalbim küt küt atıyordu, sanki yıllardır komada olan bir hastanın gözlerini açmasını bekliyordum.
İlk açılışta ne yalan söyleyeyim, öyle gözle görülür bir hızlanma hissetmedim hemen. Hani o mucizevi canlanma anı bekliyorsunuz ya, öyle olmuyor işte. Bir saniye, iki saniye... "Eee, ne değişti şimdi?" diye düşündüm açıkçası. Ama o koca dağ gibi yük kalktı mı sırtımdan, kalktı vallahi. Artık o hayalet gibi gezen, ağa bağlanamayan telefon gitmişti, resmen kurtulmuştum o dertten.
Peki, sonra ne oldu? Kullanmaya başladıkça, sanki telefon nefes almaya başladı. Hani o boğulma hissi vardı ya, sürekli bir şeylerin eksik olduğu, bir yerlerde bir hata verdiği... İşte o durum ortadan kalktı. Arka planda o sürekli "şebeke ara, ağ bul, kayıt ol" çabası bittiği için mi dersin, cihaz resmen rahatlamıştı. Böylelikle hem işlemci üzerindeki gereksiz yük azaldı, hem de sistem kendini daha verimli kullanmaya başladı, her şey tıkırına oturdu.
Batarya performansına gelince, işte orada gerçekten bir fark hissettim. Daha önce her fırsatta prize koşan, ömrü çabuk tükenen bir aletten, günü daha rahat çıkaran bir dosta dönüşmüştü. Çünkü artık o sürekli "Ben buradayım, beni görün!" diyen bir çocuğun enerjisini emmiyordu cihaz. Boş yere sinyal aramak, kaybolan bağlantıyı tekrar kurmak... Bunlar bitince pil ömrü de uzadı doğal olarak. İnanır mısınız, şarja taktığım süreyi bile azalttım, müthiş bir rahatlık.
Çağrılar... Ah, o kesilen sesler, o kopan bağlantılar... Artık böyle bir derdim kalmamıştı. Görüşmelerim pürüzsüzdü, sanki berrak bir suda yüzüyor gibiydi sesler. İnternet hızı da öyle. Hani daha önce bir web sayfasının açılması bile eziyetti ya, sanki sürüne sürüne geliyordu veriler. Şimdi akıyor abi, vallahi akıyor! Video izlerken takılma falan da yok, eski günler geride kaldı, iyi ki de kaldı...
Uygulamalar da daha bir coşmuştu sanki. Öyle takılmalar, donmalar, saçma sapan kapanmalar... Hani eskiden bir oyuna gireyim deseniz, beş dakika beklerdiniz, ya da Instagram'da gezinirken hop diye atardı sizi dışarı. Şimdi akıcı bir şekilde, tıkır tıkır çalışıyor her şey. Sanki telefonun içindeki motor, o büyük engel kalkınca nihayet tüm gücünü göstermeye başlamış gibiydi. Bir nevi zincirlerinden kurtulmuştu desek yeridir, bence öyle yani.
Ama tabi, bir anda süper kahramana dönüşmesini beklemek haksızlık olur. Eğer cihazınız zaten yedi yaşında, beli bükülmüş, ömrü tükenmek üzere olan bir modelse, IMEI blokesinin kalkması onu son model bir cihaz yapmaz, kimse yalan söylemesin. O eski yavaşlamalar, o kapasitesizlikler... Onlar belki de fiziksel yorgunluktan kaynaklanıyor olabilir. Yine de, boğulmak üzere olan birine nefes vermiş gibi bir durum bu. Cihazın kendi potansiyeline ulaşmasını sağlıyor, en azından bu garanti.
Sonunda, o "yasaklı" telefon kavramı tamamen ortadan kalktı. Artık gönül rahatlığıyla kullanabildiğim, her özelliğinden tam anlamıyla faydalanabildiğim bir cihaza sahiptim. O eskiden içimi burkan hissiyatın yerini, tarifsiz bir huzur almıştı. Sanki yıllardır karanlık bir zindanda tutulan bir kuş, nihayet gökyüzüyle buluşmuştu... Ve bu özgürlüğün tadı, inanın ki bambaşka. Yepyeni bir sayfa açmak gibiydi bu, hem benim için, hem de telefonum için.
Telefonu elime aldığımda, o sihirli anı bekler gibiydim, sanki bir çeşit ritüel... O anki heyecanımı tarif etmem imkansızdı, hani o kasvetli kara bulutların dağılıp güneşin yavaşça yüzünü göstermesi gibi bir durum. Bilirim, bu sadece bir kod değişikliği, yazılımsal bir müdahale... Ama kalbim küt küt atıyordu, sanki yıllardır komada olan bir hastanın gözlerini açmasını bekliyordum.
İlk açılışta ne yalan söyleyeyim, öyle gözle görülür bir hızlanma hissetmedim hemen. Hani o mucizevi canlanma anı bekliyorsunuz ya, öyle olmuyor işte. Bir saniye, iki saniye... "Eee, ne değişti şimdi?" diye düşündüm açıkçası. Ama o koca dağ gibi yük kalktı mı sırtımdan, kalktı vallahi. Artık o hayalet gibi gezen, ağa bağlanamayan telefon gitmişti, resmen kurtulmuştum o dertten.
Peki, sonra ne oldu? Kullanmaya başladıkça, sanki telefon nefes almaya başladı. Hani o boğulma hissi vardı ya, sürekli bir şeylerin eksik olduğu, bir yerlerde bir hata verdiği... İşte o durum ortadan kalktı. Arka planda o sürekli "şebeke ara, ağ bul, kayıt ol" çabası bittiği için mi dersin, cihaz resmen rahatlamıştı. Böylelikle hem işlemci üzerindeki gereksiz yük azaldı, hem de sistem kendini daha verimli kullanmaya başladı, her şey tıkırına oturdu.
Batarya performansına gelince, işte orada gerçekten bir fark hissettim. Daha önce her fırsatta prize koşan, ömrü çabuk tükenen bir aletten, günü daha rahat çıkaran bir dosta dönüşmüştü. Çünkü artık o sürekli "Ben buradayım, beni görün!" diyen bir çocuğun enerjisini emmiyordu cihaz. Boş yere sinyal aramak, kaybolan bağlantıyı tekrar kurmak... Bunlar bitince pil ömrü de uzadı doğal olarak. İnanır mısınız, şarja taktığım süreyi bile azalttım, müthiş bir rahatlık.
Çağrılar... Ah, o kesilen sesler, o kopan bağlantılar... Artık böyle bir derdim kalmamıştı. Görüşmelerim pürüzsüzdü, sanki berrak bir suda yüzüyor gibiydi sesler. İnternet hızı da öyle. Hani daha önce bir web sayfasının açılması bile eziyetti ya, sanki sürüne sürüne geliyordu veriler. Şimdi akıyor abi, vallahi akıyor! Video izlerken takılma falan da yok, eski günler geride kaldı, iyi ki de kaldı...
Uygulamalar da daha bir coşmuştu sanki. Öyle takılmalar, donmalar, saçma sapan kapanmalar... Hani eskiden bir oyuna gireyim deseniz, beş dakika beklerdiniz, ya da Instagram'da gezinirken hop diye atardı sizi dışarı. Şimdi akıcı bir şekilde, tıkır tıkır çalışıyor her şey. Sanki telefonun içindeki motor, o büyük engel kalkınca nihayet tüm gücünü göstermeye başlamış gibiydi. Bir nevi zincirlerinden kurtulmuştu desek yeridir, bence öyle yani.
Ama tabi, bir anda süper kahramana dönüşmesini beklemek haksızlık olur. Eğer cihazınız zaten yedi yaşında, beli bükülmüş, ömrü tükenmek üzere olan bir modelse, IMEI blokesinin kalkması onu son model bir cihaz yapmaz, kimse yalan söylemesin. O eski yavaşlamalar, o kapasitesizlikler... Onlar belki de fiziksel yorgunluktan kaynaklanıyor olabilir. Yine de, boğulmak üzere olan birine nefes vermiş gibi bir durum bu. Cihazın kendi potansiyeline ulaşmasını sağlıyor, en azından bu garanti.
Sonunda, o "yasaklı" telefon kavramı tamamen ortadan kalktı. Artık gönül rahatlığıyla kullanabildiğim, her özelliğinden tam anlamıyla faydalanabildiğim bir cihaza sahiptim. O eskiden içimi burkan hissiyatın yerini, tarifsiz bir huzur almıştı. Sanki yıllardır karanlık bir zindanda tutulan bir kuş, nihayet gökyüzüyle buluşmuştu... Ve bu özgürlüğün tadı, inanın ki bambaşka. Yepyeni bir sayfa açmak gibiydi bu, hem benim için, hem de telefonum için.