IndigoAccordion
Kayıtlı Kullanıcı
Abi, Instagram hesabında o malum bildirim düştüğü an var ya, "Telif Hakkı İhlali Nedeniyle İçeriğiniz Kaldırıldı" diye, insanın dünyası başına yıkılıyor vallahi. Böyle bir boşluk hissi, bir anda bütün emeğin sanki buharlaşmış gibi... Hani geceni gündüzüne katıp, uğraşıp didinip bir şeyler yapıyorsun, sonra tak, pat diye bir e-posta ya da direkt uygulamanın içinde beliriveren o kırmızı uyarı... İşte o an başlıyor asıl film.
Şimdi şöyle bir durum var; platform dediğin şeyin kendine göre kuralları var, haklılar da, fikri mülkiyet dediğin boş bir kavram değil ki. Senin o bir yerden alıp, ‘aman kimse görmez herhalde’ dediğin o küçücük video kesiti, o cımbızla çektiğin fotoğraf karesi, ya da arka fona attığın üç saniyelik müzik, aslında sahibinin izni olmadan dokunulmaması gereken bir alan. Algoritmalar acımasız, yapay zeka tıkır tıkır çalışıyor, bir de üzerine birileri şikayet etti mi, geçmiş olsun... Kaçarı yok, yakalanıyorsun.
En büyük yanılgılardan biri de "ama ben alıntı yaptım", "kaynak belirttim", "bu zaten internette vardı" sanrısı. Kimse kusura bakmasın ama bu işler öyle işlemiyor. Kaynak belirtmek, izinsiz kullandığın bir içeriği meşrulaştırmaz, asla. Sen kalkıp bir yazarın kitabından bir paragrafı, izinsiz bir şekilde kendi blogunda yayınlarsan, evet, kaynak belirtsen de, bu bir ihlaldir. Görsel, video, ses, fark etmez, hepsi için aynı kural geçerli, ya abi bunu artık bilelim...
Peki, bloke geldi mi ne oluyor? Önce o içeriğin pat diye kaldırıldığını görüyorsun. Sonra bir ihtar puanı alıyorsun, bazen hesap direkt askıya alınıyor, bazen de "son bir hakkın kaldı" tadında uyarılar... Üst üste üç ihlalde genelde hesap komple kapanıyor, bir daha da açılmıyor, açılsa bile o eski performansına dönmesi çok zor. Ne yani, o kadar takipçi, o kadar etkileşim, hepsi çöpe mi gitti şimdi? E evet, maalesef gidebilir...
Instagram'ın bu konudaki tutumu net, zira global bir platform, Amerika yasalarına, uluslararası fikri mülkiyet anlaşmalarına tabi. Yani "adil kullanım" falan gibi bazı esneklikler Türkiye'de veya Avrupa'da, hele hele ticari bir hesapsan, neredeyse sıfır. Yani sen kendi eğlencen için bir şey paylaşırsan belki göz yumulur ama bir markanın, bir işin parçasıysan, bir influencer'san, para kazanıyorsan, aman diyeyim, elini kolunu bağlayıp oturuyorsun çünkü risk çok büyük.
İşin kötü yanı ne biliyor musun? Bu sadece hesabının kapanmasıyla bitmiyor. İçeriğin asıl sahibi isterse yasal yollara da başvurabilir. Yani sen iki tane video paylaştın diye, birden mahkeme kağıdıyla burun buruna gelebilirsin. Bu sadece bir Instagram blokesi değil, bu aynı zamanda itibar blokesi, güven blokesi... İnsanlar bir kez "bu hesap izinsiz içerik kullanıyor" damgasını yedi mi, kolay kolay silinmez o iz, silinmiyor abi...
O yüzden en baştan akıllı olmak lazım. Kendi içeriğini üret, sıfırdan oluştur, uğraş, didin. Ya da kullanmak istediğin bir görsel, video, müzik varsa, telif haklarını araştır, lisansla, izin al. Bu biraz zahmetli gelebilir ama inanın bana, sonradan yaşanacak o blokeden, o hayal kırıklığından çok daha az yıpratıcı. "Her şeyi alıp paylaşabilirim" kafasıyla ilerleyemezsin artık, o devirler bitti...
Bazen geliyorlar bana, "Abi, bir fotoğrafı çok beğendim, kullanamaz mıyım?" diye. Vallahi kullanamazsın kardeşim, net. Beğendiysen sahibine ulaş, izin iste. Ücreti neyse ver, kullan. Vermiyorsa da, eyvallah de, kendi fotoğrafını çek. O kadar basit aslında, değil mi? Ama o anki heyecanla, o "nasılsa kimse görmez" umuduyla yapılan hatalar, sonradan çok pahalıya patlayabiliyor.
Çok görüyoruz ya, senelerdir emek verilen hesaplar bir anda yok olup gidiyor. Bir anlık gaflet, bir anlık tembellik, bir anlık "kim uğraşacak şimdi izinle" düşüncesi... Sonra ağla dur. Hesabını sıfırdan kurmak, yeniden o kitleyi toplamak, o güveni inşa etmek ne kadar zor, sen söyle. Yani bu işin şakası yok, artık kimse eskisi gibi elini kolunu sallayarak başkasının içeriği üzerinde hak iddia edemez.
Sonuç olarak, Instagram'da telif hakkı ihlali blokesi dediğin şey, sadece bir uyarı değil, düpedüz bir kırmızı kart. Hata yaptın mı, bedelini ödüyorsun. Ne yapalım, hayat bu, kurallar var ve bu kurallara uymak zorundayız, özellikle de dijitalde görünür olmak istiyorsak. Öyle mi değil mi, sen karar ver...
Şimdi şöyle bir durum var; platform dediğin şeyin kendine göre kuralları var, haklılar da, fikri mülkiyet dediğin boş bir kavram değil ki. Senin o bir yerden alıp, ‘aman kimse görmez herhalde’ dediğin o küçücük video kesiti, o cımbızla çektiğin fotoğraf karesi, ya da arka fona attığın üç saniyelik müzik, aslında sahibinin izni olmadan dokunulmaması gereken bir alan. Algoritmalar acımasız, yapay zeka tıkır tıkır çalışıyor, bir de üzerine birileri şikayet etti mi, geçmiş olsun... Kaçarı yok, yakalanıyorsun.
En büyük yanılgılardan biri de "ama ben alıntı yaptım", "kaynak belirttim", "bu zaten internette vardı" sanrısı. Kimse kusura bakmasın ama bu işler öyle işlemiyor. Kaynak belirtmek, izinsiz kullandığın bir içeriği meşrulaştırmaz, asla. Sen kalkıp bir yazarın kitabından bir paragrafı, izinsiz bir şekilde kendi blogunda yayınlarsan, evet, kaynak belirtsen de, bu bir ihlaldir. Görsel, video, ses, fark etmez, hepsi için aynı kural geçerli, ya abi bunu artık bilelim...
Peki, bloke geldi mi ne oluyor? Önce o içeriğin pat diye kaldırıldığını görüyorsun. Sonra bir ihtar puanı alıyorsun, bazen hesap direkt askıya alınıyor, bazen de "son bir hakkın kaldı" tadında uyarılar... Üst üste üç ihlalde genelde hesap komple kapanıyor, bir daha da açılmıyor, açılsa bile o eski performansına dönmesi çok zor. Ne yani, o kadar takipçi, o kadar etkileşim, hepsi çöpe mi gitti şimdi? E evet, maalesef gidebilir...
Instagram'ın bu konudaki tutumu net, zira global bir platform, Amerika yasalarına, uluslararası fikri mülkiyet anlaşmalarına tabi. Yani "adil kullanım" falan gibi bazı esneklikler Türkiye'de veya Avrupa'da, hele hele ticari bir hesapsan, neredeyse sıfır. Yani sen kendi eğlencen için bir şey paylaşırsan belki göz yumulur ama bir markanın, bir işin parçasıysan, bir influencer'san, para kazanıyorsan, aman diyeyim, elini kolunu bağlayıp oturuyorsun çünkü risk çok büyük.
İşin kötü yanı ne biliyor musun? Bu sadece hesabının kapanmasıyla bitmiyor. İçeriğin asıl sahibi isterse yasal yollara da başvurabilir. Yani sen iki tane video paylaştın diye, birden mahkeme kağıdıyla burun buruna gelebilirsin. Bu sadece bir Instagram blokesi değil, bu aynı zamanda itibar blokesi, güven blokesi... İnsanlar bir kez "bu hesap izinsiz içerik kullanıyor" damgasını yedi mi, kolay kolay silinmez o iz, silinmiyor abi...
O yüzden en baştan akıllı olmak lazım. Kendi içeriğini üret, sıfırdan oluştur, uğraş, didin. Ya da kullanmak istediğin bir görsel, video, müzik varsa, telif haklarını araştır, lisansla, izin al. Bu biraz zahmetli gelebilir ama inanın bana, sonradan yaşanacak o blokeden, o hayal kırıklığından çok daha az yıpratıcı. "Her şeyi alıp paylaşabilirim" kafasıyla ilerleyemezsin artık, o devirler bitti...
Bazen geliyorlar bana, "Abi, bir fotoğrafı çok beğendim, kullanamaz mıyım?" diye. Vallahi kullanamazsın kardeşim, net. Beğendiysen sahibine ulaş, izin iste. Ücreti neyse ver, kullan. Vermiyorsa da, eyvallah de, kendi fotoğrafını çek. O kadar basit aslında, değil mi? Ama o anki heyecanla, o "nasılsa kimse görmez" umuduyla yapılan hatalar, sonradan çok pahalıya patlayabiliyor.
Çok görüyoruz ya, senelerdir emek verilen hesaplar bir anda yok olup gidiyor. Bir anlık gaflet, bir anlık tembellik, bir anlık "kim uğraşacak şimdi izinle" düşüncesi... Sonra ağla dur. Hesabını sıfırdan kurmak, yeniden o kitleyi toplamak, o güveni inşa etmek ne kadar zor, sen söyle. Yani bu işin şakası yok, artık kimse eskisi gibi elini kolunu sallayarak başkasının içeriği üzerinde hak iddia edemez.
Sonuç olarak, Instagram'da telif hakkı ihlali blokesi dediğin şey, sadece bir uyarı değil, düpedüz bir kırmızı kart. Hata yaptın mı, bedelini ödüyorsun. Ne yapalım, hayat bu, kurallar var ve bu kurallara uymak zorundayız, özellikle de dijitalde görünür olmak istiyorsak. Öyle mi değil mi, sen karar ver...