IndigoMarigold
Kayıtlı Kullanıcı
Menfi tespit davası açmak, o meşum haciz blokesini durdurur mu sanıyorsunuz? Vallahi billahi, bu soruya net bir "evet" beklemek, hukuk mekanizmasının işleyişini pek de anlamamış olmak demek. O banka hesabınıza çöken ağırlık, o "ne yapacağım şimdi?" çaresizliği, kolay kolay bir dava dilekçesiyle buharlaşmaz abi ya. Sistem öyle pat diye düğmeye basıp her şeyi durduran bir cennet kapısı değil.
Şimdi gelelim gerçeğe: Menfi tespit davası, adından da anlaşılacağı üzere, "ben bu borcu ödedim," "bu borç اصلا yok," ya da "bu borç bana ait değil" demenin yasal yoludur. Yani borçlu olmadığınızı yahut borcun sona erdiğini mahkeme kararıyla tespit ettirme çabanız... Ama bu, icra dairelerinin ve bankaların o amansız çarkını anında durdurur mu? Keşke durdursaydı da kimsenin canı yanmasaydı, değil mi?
Hayır, tek başına durdurmaz. Çünkü icra takibi dediğin şey başlı başına bir süreçtir ve yasal bir zemini vardır. Ortada bir borç, bir alacaklı, bir icra takibi emri var... Senin "borçlu değilim" feryadın, bu süreci kendiliğinden askıya almaz. Hele ki o bloke, o haciz artık hesabına konmuşsa, yani iş işten geçmeye başlamışsa... İşte orada, durum başka bir boyut kazanır.
İşte tam bu noktada, o sihirli kelime devreye girer: İhtiyati tedbir. Ya da bizim bildiğimiz adıyla, "tedbir kararı." Mahkemeden haczin durdurulması, blokenin kaldırılması yönünde bir karar alman gerekir. Ama işte burada da işin rengi değişir, öyle kolay lokma değil bu. Mahkeme, "sen bu parayı ödedim diyorsun da, ya yanılıyorsan? Ya alacaklı haklıysa?" diye sorar.
O yüzden der ki mahkeme: "Ey borçlu, sen madem bu borcun olmadığını iddia ediyorsun, öyleyse dava sonuna kadar alacaklının zarar görmemesi için, icra takibi dosyasındaki borcun tamamı kadar teminat yatır." Evet, yanlış duymadın, tamamı kadar! Yani hesabına bloke koyduran 100 bin lira mı? Sen mahkemeye 100 bin lira yatıracaksın ki, o bloke kalksın... Bu, zaten parası olmadığı için hesabına bloke konulan birisi için nasıl bir çözüm, Allah aşkına?
Teminat yatırdın mı, hah işte o zaman mahkeme bir tedbir kararı verir ve der ki icra dairesine: "Davanın sonucunu bekleyelim, şu haciz işlemlerini durdurun." Ancak ondan sonra o bloke kalkar. Ama teminatı yatıramazsan ne olur? Hukuken haklı da olsan, o bloke olduğu gibi kalır, mal varlığın üzerindeki o kara bulut dağılmaz. İşte tam da bu yüzden, menfi tespit davası açmak tek başına bir çözüm değildir, bir başlangıçtır, en fazla bir umuttur... Ama bu umut bile ciddi bir maliyetle gelir.
Peki, ya o dava ne kadar sürer? Aylarca, bazen yıllarca... Bu süreçte senin parana, malına mülküne el konulmuş olabilir. O teminatı yatırma külfetini düşündün mü hiç? Zaten borç batağında olan, banka hesabına haciz konulmuş bir insanın elinde o parayı mahkemeye teminat olarak yatıracak meblağ olur mu sence? Bu, bir nevi "balık yoksa, oltaya para yatır" demek gibi bir şey... absürt bir döngü.
Yani sonuç olarak, menfi tespit davası açmak, o anda hesabına çökmüş haciz blokesini *doğrudan* durdurmaz. Blokenin kalkması için ayrı bir hamle, bir tedbir kararı almanız gerekir ki, o da genellikle hatırı sayılır bir teminat karşılığında verilir. Bu sistem, alacaklının hakkını korurken, borçluyu da ciddi bir çıkmazın içine itebilir. Hikaye bu, yani şimdi... Başka ne denebilir ki?
Şimdi gelelim gerçeğe: Menfi tespit davası, adından da anlaşılacağı üzere, "ben bu borcu ödedim," "bu borç اصلا yok," ya da "bu borç bana ait değil" demenin yasal yoludur. Yani borçlu olmadığınızı yahut borcun sona erdiğini mahkeme kararıyla tespit ettirme çabanız... Ama bu, icra dairelerinin ve bankaların o amansız çarkını anında durdurur mu? Keşke durdursaydı da kimsenin canı yanmasaydı, değil mi?
Hayır, tek başına durdurmaz. Çünkü icra takibi dediğin şey başlı başına bir süreçtir ve yasal bir zemini vardır. Ortada bir borç, bir alacaklı, bir icra takibi emri var... Senin "borçlu değilim" feryadın, bu süreci kendiliğinden askıya almaz. Hele ki o bloke, o haciz artık hesabına konmuşsa, yani iş işten geçmeye başlamışsa... İşte orada, durum başka bir boyut kazanır.
İşte tam bu noktada, o sihirli kelime devreye girer: İhtiyati tedbir. Ya da bizim bildiğimiz adıyla, "tedbir kararı." Mahkemeden haczin durdurulması, blokenin kaldırılması yönünde bir karar alman gerekir. Ama işte burada da işin rengi değişir, öyle kolay lokma değil bu. Mahkeme, "sen bu parayı ödedim diyorsun da, ya yanılıyorsan? Ya alacaklı haklıysa?" diye sorar.
O yüzden der ki mahkeme: "Ey borçlu, sen madem bu borcun olmadığını iddia ediyorsun, öyleyse dava sonuna kadar alacaklının zarar görmemesi için, icra takibi dosyasındaki borcun tamamı kadar teminat yatır." Evet, yanlış duymadın, tamamı kadar! Yani hesabına bloke koyduran 100 bin lira mı? Sen mahkemeye 100 bin lira yatıracaksın ki, o bloke kalksın... Bu, zaten parası olmadığı için hesabına bloke konulan birisi için nasıl bir çözüm, Allah aşkına?
Teminat yatırdın mı, hah işte o zaman mahkeme bir tedbir kararı verir ve der ki icra dairesine: "Davanın sonucunu bekleyelim, şu haciz işlemlerini durdurun." Ancak ondan sonra o bloke kalkar. Ama teminatı yatıramazsan ne olur? Hukuken haklı da olsan, o bloke olduğu gibi kalır, mal varlığın üzerindeki o kara bulut dağılmaz. İşte tam da bu yüzden, menfi tespit davası açmak tek başına bir çözüm değildir, bir başlangıçtır, en fazla bir umuttur... Ama bu umut bile ciddi bir maliyetle gelir.
Peki, ya o dava ne kadar sürer? Aylarca, bazen yıllarca... Bu süreçte senin parana, malına mülküne el konulmuş olabilir. O teminatı yatırma külfetini düşündün mü hiç? Zaten borç batağında olan, banka hesabına haciz konulmuş bir insanın elinde o parayı mahkemeye teminat olarak yatıracak meblağ olur mu sence? Bu, bir nevi "balık yoksa, oltaya para yatır" demek gibi bir şey... absürt bir döngü.
Yani sonuç olarak, menfi tespit davası açmak, o anda hesabına çökmüş haciz blokesini *doğrudan* durdurmaz. Blokenin kalkması için ayrı bir hamle, bir tedbir kararı almanız gerekir ki, o da genellikle hatırı sayılır bir teminat karşılığında verilir. Bu sistem, alacaklının hakkını korurken, borçluyu da ciddi bir çıkmazın içine itebilir. Hikaye bu, yani şimdi... Başka ne denebilir ki?